41. Bölüm

454 14 2
                                    

Hani derler ya "aklı beş karış havada" diye. işte bende öyleyim bu aralar. Aklım yerinde değil sanki. Etrafımda bir şeyler olup bitiyor, birileri acı çekiyor, birileri mutlu oluyor ama ben hiç birine anlam veremiyorum.  İçimde olup bitenleri kimse farkında değil. Ece, mutlu gibi, yani ben istemesemde Ahmet'le mutlu.

Şeyma... İşte onu hiç bilmiyorum. Kendini işe, derslere vermiş, Neredeyse yüzünü göremeyecek gibiyiz. Ya kendini cezalandırıyor? yada kendinden kaçmak için bir yok bu?   Ve ben, Yılmaz da  beni cezalandırıyor. Bir hafta oldu ve biz sadece bir kaç defa telefonla konuştuk. O da, bana soğuk yapıp kısa kesmeleriyle sonuçlandı.  Ona, içine düştüğüm bu kuyudan bahsedemedim. ve O,  yine anlamadı benim onsuz kaybolduğumu.

"Hazır mısın, kayıp prenses?"  Diyen Mahir'le gözlerimi devirdim. "Bırak dalgayı ya! Aç şu zarfı artık" dedim.  Mahir'in gözlerimin önünde salladığı zarfa baktıkça sinirim bozuluyor.  Mahir'in, eskiden oturduğu mahalleden komşusunun oğlu Onur bey sayesinde aldığımız test sonucu. 

"Al aç işte. Nedir seni korkutan anlamıyorum ki, bu sonuca bir haftada alıştıramadın mı kendi?"  Dedi elindeki zarfı bana uzatarak.   Daha fazla düşünmeden aldım zarfı elinden. Abartmanın anlamı yok, hiçbir şey yok bu zarfta.

Zarfı kenarından yırtıp içindeki test sonucunu çıkardım.  Birbirinden anlamsız bir sürü tıp dilinde yazılmış kelimeler, rakamlar vardı.  Bazılarını anlamaya çalıştım. Bazılarını sadece gözlerimi değdirip geçtim.  Anlayabildiğim yerde durunca bakışlarım, sanki anlamam kıtmış gibi defalarca aynı cümleleri okudum.

Bu olamaz ki!

"Ee, ne çıktı?" 

Elimdeki kağıttan aldığım bakışlarımı Mahir'e kaldırdım. Güldüm. Delirdim sanırım. "Bu olamaz ki!" Dedim.  "O... O kadın benim annemmiş"  

"Bunu bekliyorduk zaten. Beklemiyormuyduk?"   Dedi Mahir, bunun sonucu baştan biliyormuş gibi.  "Ben bunu beklemiyordum Mahir. Bu test negatif çıkacaktı ve sen haksız çıkacaktın. Bunca zaman benim kafamı bunlarla meşgul ettiğin için seni azarlayacaktım.  Ama sonuç bu olmayacaktı, olmaması gerekiyordu." Dedim,  Ne yapacağımı bilemeden.  Allak bullak düşüncelerimin içinden tek bir şey ayıkladım, bütün olumsuzluklar içinden.  "Biz Mert'le gerçekten kardeşmişiz Mahir" dedim. Bu düşünce içimi ısıttı. Ardından korkuya kapılmama neden oldu.   "Ya istemezse? Ya babasının annesine olan ihaneti yüzünden benden nefret ederse? Ben onu kaybetmek istemiyorum ama bunu ona söylemem gerek"   müthiş bir çıkmazda debeleniyordum, hiçbir yol bulamıyordum.  İçimdeki panik fırtınasını durdurabilsem, belki mantıklı olup bir çıkış bulurdum ama...

"Saçmalama! Bu bir hafta içinde defalarca sizi şirkette yanyana gördüm ve sana olan şefkatli, merhametli davranışlarından anlaşılıyor, o senden vazgeçmez"  dedi Mahir.   Düşünecek o kadar çok şey var ki, hangisinden başlamam gerek bilmiyorum. Yada nasıl hepsinden   kurtulacağımı. 

"Sence Halit bey biliyor mu?"  Diye sordum aniden. Mahir, "bilmiyorum" dercesine omuz silkti.  "Şirketteki herkes senin torpilli olduğunu biliyor ve kimse Halit beyin, tecrübesiz, okulu bitirmemiş bir kızı neden işe aldığına anlam veremiyor. Belkide sebebi budur?" Dedi. Hiç çekinmeden hakkımda düşündüklerini  dile getirdi.  "Halit bey gibi disiplinli ve iş bilir bir adam seni neden işe alsın ki?"

"Sağ ol ya! Öldürdün, artık gömmebilirsin" dedim.

"Kusura bakma tatlım, çalışkan bir kız olabilirsin ama kimse tecrübesiz çalışkanlarla ilgilenmiyor bu devirde" dedi. 

"Bunu öğrenmenin tek bir yolu var" Didim ve Mahir'in yanından kalkıp içeri girdim.  "Hey! Ne yapacaksın?" Diyen Mahir'i duymazdan gelerek asansöre binip Halit beyin bulunduğu katta çıktım.  Odasının önüne gelince, kendi masasında oturan Selma hanıma, "Halit bey odasında mı?" Diye sordum.   "Evet ama..." Devamını getirmesini beklemeden içeri girdim.    "Ne yapıyorsun Afra?" Diyen Selma hanım mahçup bakışlarla Halit beye baktı.  

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin