Bacaklarımdan yukarı doğru çıkan parmaklarla, derin uykumun koynundan sıyrıldım ve boğuk bir sesle "Yılmaz!!" Diye mırıldandım. Hemen ardından kulaklarımı dolduran Nazlı'nın kahkahasıyla birden açtım gözlerimi ve hızla doğruldum yattığım yerden. Bacaklarımı kendime çekerken, üzerimdeki gömleğin kapatamadığı bacaklarımın üzerine yanımdaki çarşafı çektim.
"Dün gece yetmemiş birilerine" dedi imalı bir sesle. "O nasıl Yılmaz deyiştir öyle?" Dedi.
"Saçmalama ya!" Dedim utancımdan sesim kısıldı ve gözlerimi kaçırdım.
"Valla bilemeyeceğim artık. Gerçi gece sen biraz sızmış gibiydin, sarhoştun galiba?" Dedi. Gece buraya Yılmaz'ın kucağında gelmeme en mantıklı cevap olarak bunu bulmuş olmalı. Nazlı'nın düşüncelerini değiştirmeye çalışmadan sadece "hı hı" diye ses çıkardım ve hafifçe başımı aşağı yukarı salladım.
"Bence artık kalkman gerek gelin hanım. Bizim oralarda gelinler sabahın köründe kalkıp herkesten önce kahvaltıyı hazırlar. Bizde kadınlar erkeğinden sonra kalkmaz" diyerek tam bir kaynana havasına büründü. Şuan o kadar komik görünüyor ki, istemsizce güldüm.
"Unutma ki Nazlı hanım, bizim de gelinimiz sensin" dedim hala gülerek. Burun kıvırdı ve kendini beğenmiş bir tavırla "ben farklıyım tatlım, Karacalar mumla arasa benim gibi gelin bulamaz" diye abartarak övdü kendini.
"O konuda hemfikiriz canım, sen başkasın" dedim. "Herhalde bebeğim" diyerek kahkaha attı ve kendini yanıma yatağın üzerine attı. Birden yüzündeki gülümseme yok olurken çenemden tutup yüzümü diğer tarafa çevirdi. "Ne oldu senin yanağına?" Diye sordu endişeli bir sesle. Birden geri çektim kafamı ve yüzümü diğer tarafa döndüm. "Yok bir şey" diye geçiştirmeye çalıştım.
"Nasıl yok bir şey yaa! Beş parmağın izi çıkmış yüzünde, kim yaptı bunu?" Diye sordu bu kez sinirli bir sesle.
"Akşam küçük bir olay yaşandı... Yani kavga gibi..."
"Ne! Birde içip içip kavga mı çıkardın? Valla sen iyice abime benzedin ha!" Dedi sinirle elini iki yandan beline dayayarak. "Gerçi sen önceden de severdin aksiyonu! Artık abimle bir olur her gün başka vukuat!" Dedi.
"O nerde?" Diye sordum. Gözlerim istemsizce yatağın boş tarafına kaydı. Onu yanımda bulamayınca içime korkular doluyor. Dün gece beni geçiştirmek için "kimse polise haber vermeyecek" dedi ama yinede içim hiç rahat değil. Birini öldürdü ve illaki birileri bunun peşine düşecek.
Nazlı hafifçe omuz silkti ve kalktı yataktan. "Erken çıktı" dedi umursamaz bir sesle. Uzanıp elimi tuttu ve beni yataktan çıkardı. "Akşama kadar yatacak değilsin değilmi? Hadi sen duşa gir, bende sana giyecek birşeyler getireyim" dedi. Beni ite kaka banyoya soktu ve kapıyı kapattı.
Bi süre Yılmaz'ın banyosunda durup öylece etrafıma baktım. Her yerin bu kadar beyaz ve temiz olması bana niye batıyor acaba? Galiba ben buradan çıktıktan sonra asla aynı şekilde bırakamayacağım, ondan bu gerginlik.
Lavabonun yanındaki dolabı açıp içindeki tıraş losyonlarına falan baktım bi süre. Daha sonra şampuan şişesini aldım elime ve kapağını açıp burnuma yaklaştırdım. Çok güzel kokuyor.
Banyonun kapısı tıklatılınca irkilerek kendime geldim. Nazlı kapının diğer tarafından bağırarak "ne yapıyorsun orda? Ben hala su sesi duymuyorum" dedi.
Ya sabır! Nedir benim bu görümceden çektiğim yarabbim?
"Yapmıyorum bi şey" dedim acele ile elimdeki şampuan şişesini bırakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
ChickLitTek amacı okulu bitirip kendi ayakları üzerinde durmak olan Afra'nın Akar kardeşlerle tanışması ile hayatı alt üst olur... Kendini hastalıklı bir aşkın içinde bulur... Bir adam en fazla ne kadar acımasız olabilir? Bir kadın en fazla ne kadar sevebil...