66. Bölüm

329 15 6
                                    

Gözlerimizi telaşlı bir sabaha açtık bugün... Nazlı, sabahın dokuzunda kapımıza dayandı ve sabah sabah kahvaltımızı boğazımıza dizdi resmen. Geç kalıyormuşuz, rezil olacakmışız, tek başına koşturmaktan canı çıkmış... falan filan işte. 

Beni apar topar duşa soktu ve daha sonra güzellik salonundan gelen arkadaşlara 'hemen başlayın' dedi. Sanki o demezse adamlar buraya yatmaya gelmişti. 

Neredeyse yarım günümüzü aldı bu hazırlanma işleri. Tabi Şeyma ve Nazlı kendileri evleniyorlarmış gibi bir hazırlanmanın içerisine girince, dört kişilik bir kuaför ekibi zar zor hazırladı  bizi.

"Mert seni böyle görünce düşüp bayılacak" dedi Şeyma hayran hayran Nazlı'ya bakarak.

"Daha neler! Ben düğünümde baygınlık falan istemiyorum!" Dedim onlara sinirle bakarak. 

"Bu saçmalığını heyecanına veriyorum yengecim" dedi Nazlı.  Evet, heyecanlanınca saçmaladığım doğrudur ve bu beni korkutuyor. Bu günü atlatamamaktan çok korkuyorum. içimde garip, adını bilmediğim bir endişe var...

İçimde sevdiğim adamla evlenmenin mutluluğu var. Hayır! Başka anlamlar yüklemeyeceğim. Her şey çok güzel olacak.

"Çok güzel oldunuz" dedi saçlarımı yapan kadın.  Aynadan kendime bakarken "teşekkürler. elinize sağlık"  dedim gülümseyerek.  Bu hiç ben gibi değildi ama gerçekten çok güzeldi.  

"Abimin kalbi buna dayanır mı bilmiyorum artık" diyerek güldü Nazlı.  utancımdan yüzümü eğdim ve dudağımı ısırdım.   "Ne yapıyorsun ya, rujun bozuluyor" diyerek kızdı Şeyma. Hemen serbest bıraktım dudağımı ve aynadan rujumu kontrol ettim.  Neyse sorun yok.

"Çok mu abartılı oldum acaba?" Diyen Ece'ye baktım. Siyah, bel kısmı dar, etekleri geniş ve kısa  bir elbise giymişti. Saçları dağınık topuz yapıldı, hafif makyajı ile çok güzel görünüyordu.  "Hayır, çok güzelsin" dedim hayranlıkla. "Hem abartsan bile sorun yok, bugün benim düğünüm var ya hani" dedim. 

"Aynen ya" dedi Şeyma aynadan kendini kontrol ederken.  Üzerindeki derin yırtmaçlı bordo elbise ile göz kamaştırıyordu.  

"Sonunda abartılarımın, abartı kaçmayacağı bir gün geldi!" Dedi Nazlı büyük bir coşkuyla.  Bu haline üçümüz de güldük. Deli diyorum inanmıyorlar. Deli işte.   Ama çok güzel bir deli. Elbisesi, saçı, makyajı, her şeyi ile çok güzeldi.  "Kızlar! Mert'in beni böyle görmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Öleceğim heyecandan"

"Kızım sen Mert'den başka bir şey bilmez misin ya! Bütün gün Mert, Mert, Mert, valla gına geldi artık!" Dedi Şeyma.  

Nazlı, kocaman, mavi gözlerini kısarak "ne yapayım, çok seviyorum!" Dedi dalgın bir sesle.

Bunu benim söylemem çok ironi ama bence, kimse bu kadar aşık olmamalı. İnsanın bir ayağı hep gitmekte, bir gözü hep yolda, hep biraz vazgeçecek gibi olmalı. Diğer türlü çok canı yanıyor insanın. en çokta biraz kendini sevmeli insan. Hah, benim hiç beceremediğim gibi. 

Neyse ki Nazlı kendini de seviyor.

Bu aralar hep benlik olmayan hislere kapılıyorum.  Bu hisleri ben de kendime izah edemiyorum ama korkuyorum... Sürekli kendime, düşünmeyi yasaklarken yakalıyorum kendimi. Bu çok saçma bir ruh hali ama düşünmekten kaçıyorum. düşüncelerim, iyiliğimi istemiyor gibiler.

Bir bedende kaç ruh barına bilir?

Korkunç!

"Kadirler birazdan gelir" dedi Şeyma elindeki telefonu aynanın önüne bırakarak. 

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin