"Sen yalan söylemeyi seversin" dedi. Yalan söylemiş olmamı istiyordu ama bunun diğer yalanlarıma benzemediğini o da farkındaydı.
Kollarını hafifçe iki yana açtı, kendini göstererek "beni üzmek için söylüyorsun" dedi duyduklarına inanmak istemiyormuş gibi başını iki yana salladı. "Benim canımı yakmak için söylüyorsan, yaktın!" Dedi ardından sesini biraz daha yükselterek "Allah belamı versin ki üzdün!" Diye bağırdı. Elini sinirle duvardaki aynaya vurdu, irkilerek geriye doğru çekildim. Yerlere dağılan ayna parçalarının üzerine elinden akan kanlar damlamaya başladı. Elinden akan kanları farkında bile değildi belki de, gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. "İntikam mı almak istiyorsun benden? Aldın!" Dedi. "ALDIN!" diye gürledi, camlar, çerçeveler titredi. "Allah belamı versin ki, hayatımı siktin lan!" Bana doğru bir adım atması ile bende geriye doğru bir adım attım.
Bana baktıkça gözlerindeki mesafe büyüdü, artık farkındaydı bende bittiğimizi.
"Buraya senden af dilemeye gelmiştim" dedi hemen ardından yüzünü buruşturdu, pişman olmuş gibi. "Seni tanıdığım günden beri asla başka bir kadınla birlikte olmayı düşünmedim ama yinede seni, Nazlı ve Ahmet'in vurulmasından sonra yalnız bıraktığım için af dilemek istedim..." Onu tanıdığımdan beri ilk defa boğazı düğümlendi ve zar zor sözlerini tamamladı. "Hangi günahımın bedelisin sen be kadın?" Soğuk kanlılıkla onu dinledim, gözleri ve sözleri ölüm saçıyordu ama ben sadece izliyordum, sakince ve duygusuzca.
"Her şeye rağmen vazgeçmemiştim senden" dedi artık bana nefretle bakıyordu, benden tiksindiği zamanlara geri dönmüştük birden.
Ama ben vazgeçtim bizden.
Bebeğimin benden vazgeçtiği gibi, vazgeçtim herkesten.
"Hayatım boyunca nefret ettiğim o kadına dönüştün!" Dedi yine beni annesiyle kıyaslayarak ve git gide daha fazla nefret ederek.
Dün gece acı çekmem sanırken, şimdi nasılda kalbim sökülmüş gibi canım acıyor.
Bana doğru bir adım attığında yerdeki ayna parçaları çıtırdadı ayakkabısının altında. Birden volkan olup patladı sakin ki, elini boğazıma koyup sırtımı duvara çarptı. "En başından sana ne demiştim hatırlıyor musun?" Diye sordu sıktığı dişlerinin arasından. Nefesim kesildi ve kocaman açılan gözlerimle ona baktım. Onu hiç bu kadar acımasız görmemiştim kendime karşı. "Beni bırakıp ona gidersen öldürürüm sizi demiştim sana!" Ne kadar ciddi olduğunu sıktığı boğazımdan anlaya biliyordum.
"Öldür!" Dedim zar zor konuşmaya çalışırken. "Bebeğimi öldürdüğün gibi beni de öldür!" Dememle boğazımdaki eli gevşedi. Geriye doğru bir adım atarken beni tamamen özgür bıraktı. "Bebeğin?" Dedi gözlerini kısarak. "O sadece senin bebeğin değildi!" Dedi sinirle. Sesini daha da yükselterek bağırmaya başladı. "Bizim bebeğimizdi, ben de acı çektim, ben de kahroldum! Neden sadece sen varmışsın gibi davranıyorsun? Neden bu kadar bencilsin?" İçinde tuttuğu ne varsa zehir gibi saçtı, bütün nefretini kustu adeta. "Seni tanıdığımdan beri Allah belamı veriyor lan! Başından beri sana güvenmediğim için nasılda haklı çıkardın beni! Masummuş gibi bakan gözlerinle beni zehirleyip, nasılda baştan beri aşık olduğun o piçin koynuna koştun yine!" Beni boğmaktan vazgeçip sözleriyle öldürmeye çalıştı. Ona hiç aşık olmamışım gibi, onu hiç sevmemişim gibi konuşup canımı yakmaya çalıştı. Yanmadı desem yalan olur, ona aşık olduğum her an için bir bıçak saplandı kalbime. Yinede hiçbir şey olmamış gibi"yanılmışım" dedim. Onun gözlerinin içine bakarak omuz silktim. "Aşk sandığım şey sadece sevilme isteğiymiş. Kimsesizliğim sana sığınmama neden olmuş. dün gece bunu daha net anladım" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
ChickLitTek amacı okulu bitirip kendi ayakları üzerinde durmak olan Afra'nın Akar kardeşlerle tanışması ile hayatı alt üst olur... Kendini hastalıklı bir aşkın içinde bulur... Bir adam en fazla ne kadar acımasız olabilir? Bir kadın en fazla ne kadar sevebil...