"Ne olacak oğlum bu halimiz?" Diyerek sertçe bıraktım elimdeki kadehi masaya. Cengiz bana dönerken "ne varmış lan halimizde?" Dedi. Elimle üçümüzü gösterirken "bir bak şuraya, daha ne olsun lan? Varsa başka kazık yiyen, buraya alalım" dedim. Gerçektende kaybetmişliğimizi yarıştırsak üçümüz berabereyiz. Bu nasıl bir yenilmişliktir?"Hakkaten lan! Biz niye bu kadar yenik düştük?" Diye sordu Cengiz, sanki yeni fark ediyor bu durumumuzu. Çenesiyle hafifçe Yılmaz'ı gösterdi. "Bu hiç iyi değil, benden demesi" dedi endişeli bakışlarla Yılmaz'a bakarken. Bıkkın bir nefes alıp verdim. "Yılmaz, oğlum içme artık yeter" dedim onu uyararak. Bana ters bir bakış attı. "İşinize bakın!" Dedi düz bir ifadeyle ve gergin bir sesle.
"Siz ilkkez ayrılmıyorsunuzki, biraz zaman geçsin barışırsınız" dedi Cengiz daha yapıcı ve ılımlı bir şekilde.
"Bence de, tabi bu arada kızı başkası kapmazsa" diyen Ahmet, aniden yanımızda belirmesi ortamın dahada gerilmesine neden oldu. "Ne işin var lan senin burda?" Diye sordum sinirle ayağa kalkarak.
"Bunları aştık sanıyordum be" dedi bunalmış bir şekilde geçip karşıma oturdu. Cengiz ve Yılmaz hiçbir tepki vermediler. Sadece Yılmaz yan bir bakış atıp tekrar önüne döndü. Galiba hastanede geçirdiğimiz birkaç gün sayesinde Ahmet'e alıştılar, ya da artık onunla uğraşmayı bıraktılar.
"Oğlum bu nasıl eğlence mekanı? Ruhunuz ölmüş sizin" diyen Ahmet'le tekrar derin bir nefes aldım. "Ne yapalım lan? Dansöz mü getirelim masana, ne istersin?" Dedim biraz sinir, biraz alaylı. "İstemem oğlum dansöz falan, hiç bozamam Ece'mle arayı"
"Bas git lan o zaman burdan. Biz burda kaybetmişler topluluğuyuz" dedi Cengiz.
"Olaya birazda güzel yandan bak Cengo. O kızdan kurtulduğun için şükür namazı kıldın inşallah" Ahmet'in sözleriyle istemsizce güldüm. Bu herifin olaylara bakış tarzını unutmuşum. Cengiz de Ahmet'i haklı bulmuş olacak ki sessiz kaldı.
Ahmet, Cengiz'i bırakıp bana döndü. Yine benim damarıma basacak ne diyecek acaba? "Sen terapistinle arayı düzelttin mi Kado" gözlerimi devirdim. "Arayı düzeltmiş olsam ilk sen öğrenirdin, yirmi dört saat o evdesin" dedim. "Valla bu aralar pek sen gündemde geğilsin, Yılmaz en ön sıralarda" dedi sinir bozucu bir şekilde. Hafifçe Yılmaz'a döndü. "Seninki Karacaların evine yerleşmiş... Valla hiç güvenmiyorum Halit'in çapkın oğluna" diyerek ölüm fermanını imzalamış oldu böylece.
Yılmaz, aniden uzanıp onun yakasından sertçe kavradı. "Sabrımı taşırma lan! Keserim dilini! Siktirme belanı bana!"
Ahmet, ellerini hafifçe yukarı kaldırdı. "Tamam, sakin." Dedi teslim olurcasına. Cengiz, Yılmaz'ın ellerini Ahmet'in yakasından ayırırken "dur, sinirini bozmasına izin verme" dedi. Yılmaz elini sertçe masaya vurup arkasına yaslandı. "Beni katil etmek için mi geldin buraya?" Derken burnundan soluyordu.
" Neden bu sinirini bir kenara bırakıp, mantıklı bir şekilde hareket etmiyorsun? O kızın aklı sende ama sen bu aptallığınla onu başkalarına kaptıracaksın" dedi Ahmet. Yılmaz'ın sinirine rağmen bildiğini okumaya devam etti ama bu kez alaycı değil, gayet ciddi bir şekilde Yılmaz'ı kendine getirmeye çalıştı.
"Hiçbir bok bildiğin yok senin" dedi Yılmaz, yanındaki adama hiç bakmadan ama biraz daha siniri geçmiş gibiydi ve daha üzgündü.
"Sen mi biliyorsun?" Dedi Ahmet, neşeden uzak bir şekilde güldü. "Bir halt bilseydin, birazcık aklını kullanıp iki günde o kızın gönlünü alırdın" dedi. "Aramızda çuvallamayan bir tek sensin diye herşeyi biliyor sanıyorsun kendini" dedi Cengiz. "Benimde bir bok bildiğim yok ama Afra'nın aptal gibi iki günde Yılmaz'ı affedeceğini biliyorum. Gerçi sende bu akıl varken, iki günde başkası çeler kızın gönlünü" dedi. Yılmaz ona sert bir bakış attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
ChickLitTek amacı okulu bitirip kendi ayakları üzerinde durmak olan Afra'nın Akar kardeşlerle tanışması ile hayatı alt üst olur... Kendini hastalıklı bir aşkın içinde bulur... Bir adam en fazla ne kadar acımasız olabilir? Bir kadın en fazla ne kadar sevebil...