24. Bölüm

776 19 0
                                    

"Yalnızlık, bir daha kırılmayacağın ve üzülmeyeceğin bir huzurdur. Onu çekilmez yapan tek şey ise yenilmişlik duygusudur."

💔

Dilimle beraber gözlerimi de susturdum bu gece. Eve geldiğimizden beri bana beklenti içinde bakan Afra ile Şeyma'ya, gözlerimde bile hiçbir belirti olmadan baktım.  

Şeyma göğsünde kavuşturduğu kollarını serbest bırakıp bana doğru eğildi "Ece! Susma artık, ben olsam ağzıma vura vura konuşturmuştun şimdiye kadar" dedi.  Dudaklarıma silik bir gülüş misafir oldu.

Bu gece Mert o evden çekip gittiğinden beri ilkkez dudaklarımı araladım. "Onunla tanıştığım sırada, sizin henüz tanımadığınız adamlara kapılıp gittiğiniz için ne kadar aptal olduğunuzu düşünüyordum" dedim.  Afra da benim gibi acıyla karışık güldü. "Bunu düşünen sadece sen değilsin, ben de ne kadar aptal olduğumu düşünmüyor değilim" diye yanıtladı beni.

"Nerede tanıştın onunla?"

Şeyma sorusuna cevap beklerken, omuz silktim. "Bir Yeşilçam senaryosu ile" dedim. İkiside anlamayan gözlerle baktılar bana...

"O ne be?" Dedi tekrar Şeyma. "Ben karşıdan karşıya geçerken (kazayla) çarptı bana, şoförü son anda durabildi. Tesadüf bu ya... Ben bu filmi izlemiştim oysa, nasıl yedim bu numarayı bilemedim."   Afra karşımda oturmayı bırakıp yanıma geldi. İlk defa başını omuzuma oymak yerine, başımı göğsüne yasladı.  "Senin suçun değil, bazı insanlar çok iyi oyuncu" dedi.

Sustum.

"Ahmet falan yok artık, sil kafandan. Sana ulaşmasınada izin verme" Şeyma bu gece hiç olmadığı kadar ciddiydi. Sadece kabullenmiş bir şekilde başımı salladım.

Ahmet diye biri zaten yoktu.

"Böyle yapmayın kızler! Alt tarafı bir kaç kez buluşup, sohbet ettik. Bana öyle İmalı da bakmayın! Ona sandığınız gibi bir şey hissetmedim"  dedim samimi bir şekilde.

"Biz bir şey demedik canım" dedi Afra hala aynı imalı sesle. Derin bir nefes aldım ve oturduğum yerden kalktım. "Hadi yatın artık, yarın dersiniz yokmu?"  Deyip odama gitmeden durup Afra'ya baktım. "O... Nereden öğrenmiş Akif ile görüştüğümü?" Dedim. Bir an anlamadı sanki, ardından "onu takip ettiriyormuş" demesi ile "anladım" dercesine salladım başımı.

Usulca yatağıma uzandım, hırsız gibi, düşüncelerim sezmesin! En
Sevdikleri andır uykumu kaçırmak. Usul usul kendime sarıldım. Bir an kendime acıyacak oldum, sonra kendime kızdım. Bu gece, dün gece kadar zor değildi. Ben dün gece kendime acımadıysam, bu gece acımaya hakkım yok!!

Kendime biraz daha sarıldım. Göçlü ol dedim. Yarın çok lazım olacak...

***

Öğleden sonra çıktım dersten. Afra ile Şeyma'ya haber vermeden uzaklaştım kampüsten. Uzun bir süre yürüdüm. Yarım yamalak hatırladığım adrese gitmek için yürüdüm. Bazen tanıdık, bazen tamamen yabancı yollardan geçtim ama yürümeye devam ettim. 

Israrla çalan telefonuma dayanamayıp durdum. Sırt çantamdan çıkardığım telefonun ekranında onun ismini gördüm. Başka kim bu kadar ısrarcı olurdu ki?

Telefonu kulağıma götürdüğüm de, sesimin nasıl çıktığını umursamadan "Akif?" Dedim. Karşıdan derin bir nefes alıp verme sesi geldi. "Ece, neredesin? Üçtür arıyorum, açmadın" 

"Müsait değildim" dedim.  Etrafıma baktım gitmeye niyetlendiğim  yeri bulmaya çalıştım.  Az kaldı biliyorum. "Peki, şimdi müsait misin?"

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin