Melisa'dan
Ben: Gördüğüm kişi-
Tam o esnada zil çaldı. Yusuf kalkıp kapıyı açtığında babam ve kardeşimi karşılamak için ayağa kalkıp kapıya ilerledim.
Ben: Hoşgeldiniz baba, geçin içeri.
Onları oturma odasına gönderdim. Tam üstümü değiştirmek için yatak odasına geçecektim ki, Yusuf kolumdan tuttu.
Yusuf: Kimi gördüğünü söylemedin.
Başımı iki yana salladım.
Ben: Olmaz Yusuf, şimdi bağırır çağırırsın senle uğraşamam şimdi. Babam gidince anlatıcam.
O çatık kaşlarıyla bana bakmaya devam ederken kolumu ondan kurtardım ve yatak odasına girdim.
Üstüme rahat bir şeyler giydim ve çıkardıklarımı kirliye attım. Odayı havalandırmak için camı açtım, başımı hafif çıkarıp derin nefes aldım. Gözlerimi açıp etrafta gezdirdim bakışlarımı. Yine onu gördüm.
Ordaydı, bana bakıyordu güneş gözlüğünün arkasından. Yine siyah kapüşonunu çekmişti, aklı sıra gizlenmeye çalışıyordu.
Ona bakmamaya çalıştım, yutkunarak boğazımda takılıp kalan yumruyu yok etmeye çalışıyordum. Tekrar gözlerim ona kaydığında, siyah bir şeyi bana doğrulttuğunu farkettim.
Kımıldayamıyordum, bağıramıyordum, elim kolum bağlanıp kalmıştı. Elinde tuttuğu şeyin tabanca olduğunu farketmem uzun sürmedi. Yüzünde yine o sinsi sırıtış yayıldığında, sırtımın sertçe yere çarptığını hissettim. Sanırım başımı da vurmuştum, enseme doğru kan olduğunu tahmin ettiğim bir sıcaklık yayılıyordu.
Birkaç kere Yusuf'a seslenmeye çalıştım, olmadı, gram sesim çıkmıyordu. Az önceki başımın altındaki sıcaklığı bacak aramda da hissetmem beni büsbütün korkutmuştu. Yavaş yavaş gücümü kaybediyordum. Gözlerim kapanıyordu. Son bir gayretle başucumdaki tabureyi elimle itip yere düşürdüm ve ses çıkarmasını sağladım. Sonrasında ne duyabiliyor, ne görebiliyor, ne de hissedebiliyordum.
Yahya'dan
Kapıyı bu saatte kıracakmış gibi çalan kişiye söverek kalktım yataktan. Hemen sweatimi üstüme geçirdim, koşar adım kapıya indim. Kapıyı açtığımda kimseyi görmedim önce. Sonra kızıl kısa saçlı bir kızın kaldırımın kenarında oturduğunu farkettim. Bu kız, Bretta mıydı?
Ben: Buyrun kime bakmıştınız?
Kız ayağa kalktı, bana döndü. Tahminlerimde yanılmamıştım.
Gözlerini birkaç kere kırpıştırdı önce, sonra bana bakmaya devam etti. Alt dudağı titremeye başladığında hafifçe başını indirdi. Hep böyleydi, ağlarken başkaları onu görsün istemezdi.
Hafifçe başını kaldırdı, biraz yaklaştı bana.
Ben: Bretta?
Başını sanki yanlış bir şey söylemişim gibi hızlı hızlı iki yana salladı.
Beyza: Bretta değil, Beyza. Senin Beyzan.
Gözleri yeniden doldu. Eskiden hatırlıyorum, ağlamasına asla dayanamazdım. Peki şimdi niye böyleydi? Niye içimde gram duygu değişmesi olmuyordu?
Ben: Ne için geldin?
"B-ben..." dedi, devamını getiremeyince arkasını döndü ve koşmaya başladı. Arkasından yetiştim. Sokağın ortasında kolundan tutup kendime çevirdiğimde anında bana sarıldı. Hüngür hüngür ağlıyordu omzumda, uzun zamandır iki yanda duran kollarımı beline sararak sarılışına karşılık verdim.