66. BÖLÜM

254 16 180
                                    

Melisa'dan

Sabahın erken saatlerinde çalan telefondu beni uyandıran. Bir süre kendime gelmeye çalıştım, Yusuf'un kolları arasından çıkıp oturdum yatağın üstünde. Telefonu tam açacakken gelen mide bulantısı beni aramayı reddetmeye zorladı, hemen kalkıp lavaboya koştum.

Rahatladığımı hissettiğimde biraz doğrulup yüzüme soğuk su çarptım. Bu beni biraz kendime getirmişti. Daha iyi hissediyordum.

Odaya geri dönüp yatağa oturdum ve telefonumu aldım. Babamdı arayan. Hemen geri aradım.

Babam: Alo kızım?

Ben: Günaydın baba, beni aradın kusura bakma açamadım. Nasılsın?

Babam: İyiyim kızım sen nasılsın? Torunum, damadım nasıl iyiler mi?

Ben: Çok iyiyiz baba sağol.

Babam: Melisa biz akşama yakın İstanbul'a geliyoruz kızım kardeşinle. Belgin'i üniversiteye yerleştireceğim. Gelmişken uğrarız sana da.

Ben: Gelin babacım gelin, bekliyorum.

Bir süre daha konuşup kapattık. Telefonu komidine koyduktan sonra Yusuf'a doğru dönüp yatağın üstünde bağdaş kurdum.

İyice uzamış saçlarını gözünün önünden çekip geri yatırdım yavaşça. Sıcacık olmuş elini tuttum, diğer elim karnımdaydı.

"Günaydın oğluum!" dedim okşamaya devam ederken. Yusuf her ne kadar kız olduğunu iddia etse de, ben erkek olduğunu hissediyordum. Cinsiyeti değildi nihayetinde önemli olan, sağlıklı olmasıydı.

"Hadi gidelim de babana kahvaltı hazırlayalım bebeğim." dedim gülümseyerek, ardından Yusuf'un yüzüne doğru eğilip şakağına bir öpücük kondurdum.

Aşağı inip kahvaltı hazırlamaya başladım. Önce kahvaltılıkları yerleştirdim, ardından çay demletip ekmek kızarttım. Tabakları masaya yerleştirirken saate baktım, artık Yusuf'u uyandırmam gerekiyordu.

Yatak odasına çıktım, Yusuf'u zor da olsa uyandırdıktan sonra tekrar mutfağa indim. Benden birkaç dakika sonra da o indi.

Kahvaltı bittikten sonra Yusuf hazırlanmak için çıktığında ben de sofrayı topladım, Yusuf kapıdan çıktığında onu geçirmek için ben de çıktım.

Omzuma aldığım şala iyice büründüm. Hava güneşliydi fakat esiyordu, o yüzden çok üşüyordum. Üşüdüğümü gören Yusuf kaşlarını çattı.

Yusuf: Üşüteceksin şimdi, içeri gir.

Ben: Seni geçireyim biraz dolaşıp girerim.

Yusuf: Tamam canım, dikkatli ol, görüşürüz.

Minik bir öpücük bıraktı dudaklarıma, sonra bana gülümseyerek arabasına bindi. Arabayı çalıştırdı, sonra da gitti.

***
Bir süre bahçede oyalandım, öğle saatlerine yaklaştıkça hava biraz daha ısınıyordu. Belim ağrımaya başlayınca bahçedeki koltuklardan birine oturdum. Oturur oturmaz sanki bir bıçak saplanır gibi acıdı ve acıyla bağırdım. Çok canım yanıyordu. Yavaşça sırtımı yastığa yasladığımda ağrı hafif hafif dinmeye başlamıştı.

Bir süre oturdum orda. Gökyüzünü izlerken o an aklımda olan her şeyi silip attım. Gözlerimi kapatıp derin derin nefes alarak rahatlamaya çalıştım. Belimdeki ağrı oldukça azalsa da hala kendini gösteriyordu. Gidip bi ağrı kesici alsam eczaneden diye düşündüm, ama zararlı olabilirdi.

Elime telefonumu aldım. Anneme mesaj atıp napabileceğimi sordum. Ardından da Yusuf'a mesaj attım.

"Aşkım akşama doğru babamlar bize gelecek, haberin olsun istedim."

Sadece SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin