Restoran gerçekten güzeldi. Denizi gören bir masaya oturduk ve siparişlerimizi verdik. Denizden gözlerimi alamıyordum, Yusuf da benden. Elimle denizi göstererek konuştum.
M: Yusuf manzara sence de çok güzel değil mi?
Yusuf denize doğru şöyle bir baktı, sonra tekrar bana döndü.
Y: O manzara halt yesin, benim manzaram kat kat daha güzel.
O an emin oldum ki bu çocuk beni utandırmak için elinden ne gelirse yapıyor. Yüzümün yandığını hissettiğimde kızardığımı anladım ve başımı eğdim.
Y: Ama olmuyo böyle her iltifat ettiğimde kızaracaksan işimiz zor.
M: Ama napıyım Yusufum, hoşuma gidiyor ben de böyle kızarıyorum işte.
Aferin Melisacım bravo. Bak şurda bir pot daha var hadi onu da kır gel. Mal.
Yusuf gülmeye başladı. Gülmesinden cesaret alarak hafif kafamı kaldırdım ve onu izledim. Ne güzel de gülüyordu. Bana baktığı anda tekrar kafamı indirdim.
Y: Şimdi de benim utanıp kızarmam gerekiyor galiba.
M: Ya Yusuf dalga geçme ağzımdan kaçtı işte. Ama söylediklerim doğru bunu bil yani, rahatsız değilim iltifatlarından.
Y: Tamam güzelim zaten benim de hoşuma gitmedi değil. Hatta sen bana bundan sonra Yusufum da diyebilirsin. Hiç sıkıntı değil.
Gülümsedim.
M: Tamam Yusufum.
O sırada yemeklerimiz geldi. Yerken ben aklımdan çıkmayan o soruyu Yusuf'a yönelttim.
M: Yusufum?
Y: Söyle güzelim.
M: Siz bugün babamla ne konuştunuz?
Y: Sen şimdi yemeğini ye, sonra sahil kenarına gideriz, orada anlatırım. Tamam mı meleğim?
Yusuf'a masumane bir bakış attım.
M: Anlatacaksın değil mi Yusuf'um?
Y: Ya ben sana kurban olurum neden anlatmayayım? Yeter ki sen iste.
Gülümseyip yemeğimi yemeye devam ettim.
Yemek bittiğinde artık kalkmaya karar verdik.
M: Yusufum ben bir lavaboya gidip geleyim.
Y: Tamam güzelim bekliyorum.
Lavaboda işimi halledip çıktıktan sonra Yusuf'un yanına geri döndüm.
M: Hadi Yusufum hesabı iste de gidelim artık.
Y: Ben hallettim hadi gidelim.
M: Ama Yusuf benim ye‐
Y: Tamam hallettim diyorum, evlendikten sonra zaten hep sen yapacaksın, ben bir kere ödemişim çok mu?
M: Evlenmek mi?
Y: Biliyorum güzelim anlamıyorsun ama anlatacağım. Lütfen biraz sabret.
M: Tamam. Ama artık şu anlatacağın şey her neyse çok merak ediyorum.
Cevap vermedi, sadece bakıp güldü. O da bir cevaptı zaten. Arabaya bindik ve sahile doğru yol aldık.
Mehmet Amca'dan
Eve girmemle annemi aramaya başlamam bir oldu.M: Anne!
A: Mutfaktayım oğlum.
Hemen mutfağa koştum.
M: Anne, buldum!
A: Neyi buldun oğlum?
M: Yusuf'u anne, Yusuf'u buldum. Hani vardı ya Sivas'ta. Rahmi'nin oğlu anne hala mı tanımadın.
A: Valla hatırlayamadım evladım.
M: Ya anne, hani sırf sen istedin diye Melisa doğunca beşik kertmesi yapmıştık ya ikisini.
A: Haaa o Yusuf. Öyle desene Mehmet sen de lafı niye uzatıyorsun. Eee kabul etti mi bari Melisa'yı.
M: Etti anne etti. Şu an o kadar mutluyum ki. Şükür benim başıma gelenler Melisa'nın başına gelmeyecek.
A: Gelmeyecek oğlum, gelmeyecek. Bu hafta Melisa geldiğinde ben onun bir ağzını yoklarım. Biraz da kendim yağlayıp balladımmıydı bu iş tamamdır. İkna ederim ben Melisamı.
M: Tamam anne. Neyse ben içeri geçiyorum, sana kolay gelsin.
A: Sağol yavrum.
Melisa'dan
Sahil kenarına geldiğimizde iskelenin en ucuna oturduk. Ayakkabılarımızı çıkarıp ayaklarımızı suya soktuk. Yusuf'a bakıp söyleyeceği şeyi beklemeye başladım.Y: Melisa, biz bugün Mehmet Amca'yla biraz sohbet ettik. O bana sana da anlatmam gereken bir takım şeyler anlattı. Melisa, babanla babam çok yakın arkadaşlarmış. O zamanda da Sivas'ta bir adet varmış, beşik kertmesi yapma. Belki biliyorsundur. Neyse, işte o zaman ikimizi beşik kertmesi yapmışlar. Baban da sana bugün bunu anlatmaya gelmiş. Benim bu üniversitede okuduğumu babamdan öğrenmiş, sana bu meseleyi açtıktan sonra da gelip beni bulacakmış, öyle söyledi. Güzelim bak, seni zorlamıyorum, belki beni sevmemişsindir, belki başka hoşlandığın biri vardır, ya ne bileyim, vardır da vardır. Baban, bana çok güvendiğini söyledi. Seni bana emanet etti, onu üzersen eğer ben de seni üzerim dedi.
Güldü Yusuf. Ve devam etti.
Y: Biliyor musun, aslında ben babana seni çok sevdiğimi söyleyecektim.
Gözlerimi büyüttüm.
M: Ne?
Y: Evet, doğru duydun. Seni sevdiğimi açık açık söyleyecektim. Aslında bana kalsa sana seni sevdiğimi dün telefonda söyleyecektim. Ama babasından habersiz olmaz diye düşündüm. O yüzden babandan izin alma kararı aldım kendimce. Eğer baban izin vermeseydi, çekip gidecektim buralardan, Sivas'a. Sen beni unutana kadar, belki de hiç gelmeyecektim.
M: Peki ya okulun? Benim için okulunu, hayallerini mi bırakacaktın?
Y: Evet, ben onu göze aldım da gittim babanla konuşmaya. Sana şimdi bir şey soracağım, ama lütfen gönlünden ne geçiyorsa onu söyle tamam mı?
Ellerimi tuttu.
Y: Melisam, güzelim... Ben tüm hayatımı sana adamak, tüm ömrüm boyunca senin Yusufun olmak istiyorum. Peki sen? Sen beni seviyor, beni istiyor musun? Hayatım boyunca benim ruh eşim olur musun Melisa?