Elimde tepsiyle oturma odasına geçtiğim sırada Defne yaptığı resimleri babasına gösteriyordu.
Defne: Baba bak bu sen, bu da annem.
Yusuf başını sallayarak gülümsedi.
Yusuf: Ne kadar güzel olmuş bu böyle! Başka resimlerin de var mı?
Onlar resimlere bakarken ben de onları izlemeye daldığımı farkettim ve kendimi toparlayıp içeri girdim. Elimdeki kahveleri gören Yusuf başını kaldırdı.
Yusuf: Teşekkür ederim de, ne gerek vardı?
Ben: Afiyet olsun.
Gülümseyip yanına oturduktan sonra Defne'ye döndüm.
Ben: Annecim okulda çizdiklerini gösterdin mi babana?
Bir anda ayağa kalktı.
Defne: Unutmuşum anne, hemen getiriyorum!
Koşarak odadan çıktığında Yusuf başını iki yana salladı.
Yusuf: Her geçen gün daha da akıllı bir çocuğa dönüşüyor.
Ben: Öyle.
Hafifçe sırıttı yere bakarken.
Yusuf: Güzelim benim ya.
O an buruk bir sevinç yaşadım içimde. Heyecan da olabilirdi, bilemiyorum. Bu kelimeyi bana dediği günler geldi hatırıma. Derin bir iç çekerek başımı kaldırdım ve ona baktım. Gözlerimin dolmaması için yoğun bir çaba içindeydim. Yanında ağlamak istemezdim.
Ben: Ee Yusuf, nasıl gidiyor hayat?
Yusuf: Nasıl olsun işte, aynı. Sen?
Ben: Ben de öyle.
Kahve fincanının kulpunu iki parmağıyla kavrayıp hafif kaldırdığında dikkatimi parmağındaki alyans çekti. Yüzüğüne baktığımı farketmiş olacak ki, bardağını tekrar tabağına bırakıp elini saklama ihtiyacı duydu. Dilimin ucuyla "Hayırlı olsun.. Allah tamamına erdirsin." diyebildim sadece. Mahçup bir edayla başını salladı. "Sağol Melisa.".
Bana artık adımla hitap etmesini garipsemiyordum. Evli olduğumuz günleri hatırladım. Bana asla ismimle seslenmezdi. Ne kadar sinirli, ne kadar ciddi olursa olsun.. Hatta o kadar ki, bazen adımı unuttuğunu bile düşünürdüm.
Rahatsız olduğumu anlayıp biraz dikleşti oturduğu yerde.
Yusuf: Afedersin, ben seni üzmek istemezdim.
"Sorun yok." dedim.
Ben: Zaten biliyordum. Allah mesut etsin, yakışıyorsunuz gerçekten.
Bu sözleri samimi söylemediğimin adım gibi biliyorum ki farkındaydı, ama ağladı ağlayacak olduğum için daha fazla üstüme gelmedi. Artık karı koca olmasak bile öyle iyi tanıyorduk ki biz birbirimizi..
Yusuf: Artık kalkayım ben, haftaya görüşürüz.
"Görüşürüz Yusuf." Dedim o yerinden doğrulurken. Yusufum diyordum eskiden değil mi? Üstüne basa basa hem de.. Sanki tüm dünyaya ilan edercesine benim olduğunu.. Ama artık değil.. Artık o, başkasının Yusuf'u..
Kapıya doğru giderken ben de ayağa kalktım.
Ben: Nasibe anneme selam söyle.