Yusuf yaptığı pastadan iki tabak kesip geldi ve önüme koydu.
Yusuf: Ömrümde ilk defa pasta yaptım, bu da senin içindi.
Güldüm.
Ben: Beğenirsem hep sen yaparsın ama?
O da güldü.
Yusuf: Yok yok, zehirlenme ihtimalimiz çok fazla valla bak. Şeker yerine tuz bile katmış olabilirim.
Son cümlesinden sonra biraz tereddütle önümdeki pastadan bir çatal aldım. Yer yemez şaşkınlıkla gözlerim büyüdü.
Yusuf: Noldu, çok mu kötü?
Ben: Yusuf bu efsane!
Yusuf: Lan yürü git şakanın sırası değil.
Ben: Valla şaka yapmıyorum.
Yusuf inanmayan gözlerle bana bakmaya devam ederken ben tabağımdakinin yarısını yemiştim bile. Çatalıma aldığım küçük bir parçayı ona da yedirdim.
Yusuf: Güzel olmuş gerçekten.
Ben: Ee dedim sana. Bir de inanmıyorsun.
Boş tabağı bırakıp ona döndüm.
Ben: Ellerine sağlık bu arada.
Tek koluyla bana sarılıp yanağını başıma yasladı.
Yusuf: Afiyet olsun canım benim. Ha pastaya gelince, yenilebilir, ama kesinlikle seninkine benzemiyor.
Gülümseyip Yusuf'tan ayrıldım ve tabağımı alıp mutfağa gittim. Tabağımı yıkayıp etrafı topladım ve ardından odaya gidip valizimi hazırlamaya başladım. Sabah erken çıkacaktık trafiğe takılmamak için.
Pantolonumu almak için dolabın üstüne uzandığımda başım döndü ve dengemi kaybettim. Düşmek üzereyken korkuyla çığlık attığım sırada yatağa tutunabildim ve dengemi sağlayıp yatağa oturdum. Alnımı ovarak baş dönmesinin geçmesini bekledim. Yaklaşık iki haftadır böyleydim, hasta gibiydim fakat hasta değildim. Grip olmuşumdur diye düşündüm ve pek önemsemedim. Sonuçta Mayıs ayının ortalarındaydık. Yaz geliyordu ve bu tür mevsimsel gripler gayet normaldi. Ben yatakta oturmaya devam ederken Yusuf geldi yanıma. Fazlasıyla telaşlıydı.
Yusuf: Noldu iyi misin?
Ben: Gayet iyiyim, noldu ki?
Yusuf: Çığlığını duydum, bir şey oldu sandım.
Ben: Ha yok bir şey olmadı, az kalsın düşüyordum, o korkuyla bağırmışımdır.
Yanıma biraz daha yaklaşıp bana sarıldı.
Yusuf: Sana bir zarar geldi sandım, çok korktum çiçeğim.
Hemen kollarından kurtuldum ve ona sırtımı döndüm.
Ben: Hah! Çiçeğimmiş. Sen git o her lafına inandığın Çiğdem'ine çiçeğim de.
İçimdeki gülme isteğini zor da olsa bastırdım. Ciddiyetimi korumak adına kendi içimde adeta bir savaş veriyordum.
Yusuf: Gülüm ne diyorsun sen?
Ben: Çiğdem'e de mi gülüm diyordun?
Yusuf: Ya kurbanın olayım ne Çiğdem'i boşver unut onu. Ona ben asla böyle bir şey demedim.
Ben: Peki.
Ayağa kalktım ve valizi hazırlamaya devam ettim. Yusuf tek kelime etmeden oturmaya devam etti. Valizi hazırlayıp kapattım ve kapının yanına koydum.