Yusuf'tan
Erva: Abla neyi anlatayım daha, sevmiyormuş demek ki, tek bir yanlış anlamada sildi attı her şeyi. Ayrıldık bitti, bu kadarmış.
Daha Sivas'a geleli bir saat bile olmamıştı, Erva'yla Yahya bizi karşılamaya geleceklerdi, gelmediler. Canım eşimin merakı sayesinde şu an Erva'nın evindeydik.
Melisa: Ya kızım olmaz, siz bitemezsiniz! Biz şey yaparız, Yusuf gider konuşur Yahya'yla, yanlış anlamışsın der, olmaz mı?
Erva: Bilmiyorum.
Melisa ellerini önünde bağladı ve düşünmeye başladı. Düşünürken stresten ayağını sallamaya başlamıştı bile. Onun için çok endişeleniyordum.
Ben: Aşkım sen arabada mı beklesen bak stres yapıyosun korkuyorum.
Ellerini tutup kulağına eğildim.
Ben: Bebeğimiz için.
Gözlerine baktığımda kafasını salladı ve evden çıktı. Ben de telefonumdan ses kaydını açtım ve cebime sakladım.
Ben: Senin parkta ne işin vardı ki?
Erva: Abi dedim ya, Yahya çağırmıştı onun için gittim. Sonra bir anda yanıma Burak geldi.
Bu konuşmayı Yahya'ya dinleteceğim için en ufak detayı bile soracaktım.
Ben: Ne dedi peki sana?
Erva: Ben senin burda ne işin var dedim, o da sevgilimin yanına geldim dedi. Ben de etraftaki kızları göstererek hangisi dedim, sen dedi.
O anlatırken ben de kaşlarımı çatmış, dikkatle onu dinliyordum.
Erva: Ben senin sevgilin değilim dedim, kim peki sevgilin dedi, sana ne dedim.
Ben: Neden Yahya demedin?
Erva: Abi onu tanımıyosunuz, Yahya'ya zarar verir diye korktum. Valla başka bir fikir geçmedi aklımdan, geçmişse ne olayım ya!
Ben: Tamam devam et.
Erva: Neyse sonra, bir anda öpmeye başladı beni, çırpındım ama bırakmadı. İtmeye çalıştım gitmedi. Sonra Yahya'yı gördüm. Elinde bir şey vardı, onu sinirle yere attı gitti. Zorla kurtuldum ben de peşinden gittim. Yahya zorla öptü düşündüğün gibi değil dedim. Arkadan o piç geldi, sen de istiyodun gibi bişey dedi, Yahya sinirlendi tabii. Tuttu yakasından sağlam bi kafa attı. Bunlar kavga etmeye başladılar, hem sövüyorlar birbirlerine, hem kavga ediyorlar.
Erva anlatırken değişik değişik mimik ve jestler de yapıyordu. Bu durum komiğime gitse de gülmemeye çalıştım, sonuçta ciddi bir durum söz konusuydu.
Erva: Yahya da birkaç darbe aldı, dudağı kanıyordu, tutup ayırdım. Biraz kenara çekilince bana sevgilin dayak yedi diye çok korktun dimi dedi. Ben de senin dudağın kanıyor diye getirdim dedim. Yalanlarını dinlemek istemiyorum dedi. Ben de puşta bak sanki her zaman yalan söylüyorum dedim. Zorla öptü diyorum anlamıyor musun dedim.
Bi dakika bi dakika ne!?
Ben: Sen Yahya'ya puşt mu dedin lan!?
Erva göz devirdi.
Erva: Abi gerçekten taka taka buna mı taktın ya? O bana ne dedi bilmiyorsun tabii. Bugün zorla öper, yarın zorla eller, ertesi gün de zorla bişey yapar dedi, anladın sen.
Anladığımı belli etmek için kafamı salladım.
Erva: Ben seni 5 aydır gizliden seviyorum diye başka kıza bakmadım dedi. Ama sen aşık oldun bana anlattın, terkedildin benim omzumda ağladın dedi.
Erva'nın gözünden bir damla yaş düştü.
Erva: Ben seni severken senin başkalarını sevdiğini senden dinledim dedi. Ama aklında olsun, Burak da seni terk ederse artık ağlayacak bir omzun yok dedi. Ben yokum artık dedi. Kendine iyi bak, mutlu olursunuz inşallah dedi. Öylece arkasına bile bakmadan gitti sonra. Ben de öylece bağırdım arkasından. Başka yapabilecek şeyim yoktu çünkü. Hak etmiştim.
Ben: Hayır, öyle düşünme, sen hiçbir şeyi hak etmedin.
Erva: Hayır abi, hak ettim. Giderken ağaca vurdu abi, kendine yine zarar verdi.
Ben: Tamam bak sen endişelenme tamam mı? Ben gidicem onun yanına. O büyük ihtimal sizi öyle görünce sinirlenmiştir, sinirine öyle konuşmuştur. Ben Yahya'yı tanırım, şimdi eminim çok pişmandır o sana bu lafları ettiğine.
Erva'yla biraz daha konuştuktan sonra onunla vedalaştım ve dışarı çıkıp arabaya bindim.
Melisa: Noldu, ne dedi?
Ben: Farklı bir şey demedi, az önce sana da anlattığı şeyler işte.
Melisa dudaklarını büzdü.
Melisa: Aşkım bir şey yapalım nolur, ayrılmasınlar.
Ceylan gözlerinden boncuk boncuk yaşlar süzülmeye başlayınca kendimi çok kötü hissettim. Onu kendime doğru çekip sımsıkı sarıldım ve sakinleşmesini bekledim.
Ben: Bitanem, niye böyle yapıyosun sen?
Melisa: Yusuf birbirini çok seviyor onlar, Yahya Erva'sız yapamaz.
Ben: Tamam ben halledicem, önce bi eve uğrayalım, sonra hastaneye gideriz, ben seni eve bırakıp Yahya'nın yanına giderim tamam mı?
Melisa: Yusufum hastaneye gitmeye gerek yok ki, eczaneden de testi alıp evde yapabiliriz.
Ben: Biliyorum aşkım ama eğer hamile değilsen de bu rahatsızlıkların nedenini öğrenmiş oluruz. Gidelim bence.
Yanaklarımı sıktırıp beni kendine yaklaştırdı.
Melisa: Ya sen beni mi düşünüyosun ya yerim ben seni. Sen neden bu kadar tatlısın acaba ya? Her baktığımda suratını mıncırasım geliyor.
Sen bi de kendini görsen!
Ben: Hadi gidelim artık.
Yanaklarımı kızartıncaya kadar sıktırdıktan sonra bıraktı ve önüne döndü.
***
Hastaneden çıkmış, eve gitmiştik ama daha arabadan inmemiştik. Melisa elindeki zarfı eviriyor, çeviriyor bir türlü açamıyordu.
Melisa: Yusuf ben bunu şimdi açıcam ama önce sana bir şey sormam lazım.
Ben: Sor canım.
Melisa: Test eğer pozitifse sevinir misin?
Bu nasıl bi soru lan?
Ben: Sevinirim tabii ki, o nasıl soru?
Melisa: Negatifse üzülür müsün peki?
Ben: Hayır.
Melisa: Hayır mı?
Ben: Ya güzelim ben anladım senin derdini. Sen üzüleceğimi sanıyorsun. Ama bak yolun sonu değil. Hiçbir şeyin sonu değil. Hem olmazsa şimdi olmayacak, sonsuz değil ki. Zamanı gelmemiştir daha. Nasip bu işler bitanem. Hatta bence erken bile. Şurda daha biz evleneli iki ay oldu. Tamam, baba olmayı her şeyden çok istiyor olabilirim, ama senden önemli değil. Üzme artık bu kadar kendini.
Beni başından beri dikkatlice dinledikten sonra elindeki zarfı açıp içindeki kağıdı çıkardı. Bir süre göz gezdirdikten sonra seslice okumaya başladı.