74. BÖLÜM

184 13 17
                                    

3 ay sonra...

Yazardan

Gece dolunayın tam tepede olduğu saatlerde Yusuf'un bulunduğu stüdyodan alkışlar yükseliyordu. Albümü tam anlamıyla tamamlamışlardı.

"Bitirdik sonunda, ne zaman yayınlarız? Şu aralar çok uygun bak." dedi aranjörlerden biri. "Az kaldı, çok az kaldı." diyerek karşılık verdi Yusuf. Herkese tek tek teşekkür ettikten sonra toparlanıp çıktı ofisten.

Albümü yayınlamak için hazırdı her şey. Fakat Yusuf'un beklediği bir şey vardı. Çok da uzak değildi aslında, 3 gün önce 9. ayını da tamamlayan kızının doğmasını bekliyordu.

Bunları düşünürken bir yandan da arabanın önündeki belgeleri düzenliyordu. Hepsini yerleştirdiğinde en üstte izin için yazdığı belgeyi gördüğünde unuttuğunu fark etti ve hızla inip ofise tekrar girdi.

Beş dakika kadar sonra tekrar arabada yerini almıştı. Zaman kaybetmeden hemen çalıştırdı ve eve doğru yola koyuldu.

Eve geldiğinde sessizce kapıyı açtı ve içeri girdi. Kapıyı tekrar kilitleyip yavaş adımlarla üst kata çıktı.

Saatler gece yarısını çoktan geride bırakmıştı. Oturma odasının hafif aralık kapısından karanlık koridora sızan ışığı gören Yusuf Melisa'nın orada olduğuna kanaat getirip adımlarını hızlandırdı ve kapının önüne geldi. Yavaşça kapıyı araladı.

Melisa koltuğun üstünde Yusuf'u beklerken uyuyakalmıştı. Halbuki Yusuf arayıp gecikeceğini söylemişti, fakat Melisa'nın içi rahat etmemiş, o gelmeden yatağa girememişti.

Yusuf onu öyle görünce istemsizce gülümsedi. Yanına gidip uyandırmamaya özen göstererek kucağına aldı, odaya götürdü. Yatağa yatırıp üstünü örttü. Melisa o kadar dalmıştı ki, bunların hiçbirini duymamıştı bile.

Yusuf üstünü değiştirdi ve o da yatağa girdi. Derin derin düşüncelere daldı tam da o an. Albümden kimsenin haberi yoktu. Çıkmadan söylemeliydi, bunu da biliyordu. Sivas'a gidince herkesi toplar anlatırım diye düşündü.

Şu zamanlarda kar altında olan memleketine uzun zamandır ayak basmamıştı. Gözlerini kapattı, derin derin nefes alıp biraz olsun rahatlamaya çalıştı. Kızının doğmasıyla her şeyin çok güzel olacağına inancı tamdı.

Gözlerini tekrar açtığında biraz daha rahatladığını hissediyordu. Hafifçe doğruldu, kızını ve eşini uzun uzun öpüp tekrar yattı. Sonra da uyuyakaldı.

***
Sabahın erken saatlerinde Yusuf sabah ezanı okunmadan kalkmıştı Ramazan ayının başından beridir olduğu gibi. Melisa tutmadığı için onu uyandırmadı, kendine bir şeyler hazırlayıp oturdu. Tam yemeye başlıyordu ki telefonu çaldı.

Yusuf: Alo efendim kardeşim?

Yahya'ydı arayan.

Yahya: İyiyim işte kanka sen?

Yusuf: Ben de iyiyim.

Yahya: Kaç gibi çıkıcaksınız?

Yusuf: Öğlenden sonra, 3 4 gibi diye düşündük.

Yahya: Kanka gecikmeyin o kadar, iftar yapıcaz ailecek yetişemezsiniz.

Yusuf: Yetişmeye çalışırız. Yetişemezsek de beklemeyin.

Yahya: İyi madem. Nasıl yengem iyi dimi?

Yusuf: İyi iyi. Erva nasıl?

Yahya: O da iyi selamı var.

Yusuf: Sen de ona selam söyle görüşürüz.

Yahya: Görüşürüz kardeşim.

Telefonu kapattı, ezan okunmadan hızlıca yiyip topladı masayı. Arkasını döndüğü an kapıya yaslanmış Melisa'yı farketti.

Yusuf: niye uyandın bitanem, saat erken daha.

Melisa: Sana bişeyler hazırlayayım diye indim fakat yetişemedim.

Gülümsedi hafifçe, yanına yaklaşıp yanaklarını okşadı.

Yusuf: Sen dert etme, yedim ben bişeyler.

Beraber mutfakta camın önünde oturdular. Karın yağışını izlediler bir süre. Melisa'nın hafif sancıları vardı. Çok canı yanmasa da bu sancılar rahatsız ediyordu onu. Doğumun çok yaklaştığını bildiği için kaygılıydı, biraz da korkuyordu.

Yusuf eşinin çenesini hafifçe tutup yüzünü kendine çevirdi. Elaları Melisa'nın kaygılı bakışlarına kilitlendi.

Yusuf: Noldu, durgunsun?

Melisa: Hiiç.

Elleri karnına gitti.

Melisa: Çok az kaldı doğmasına.

Yusuf: Hemen doğsa keşke.

Melisa: Hemen deme ya

Yusuf: Ne yani, korkuyor olamazsın?

Melisa: Sen değil ben doğurucam Yusuf efendi. Ve ayrıca korkuyorum ama çok değil yani.

Güldü Yusuf. Sonra tam konusu açılmışken söylemeye karar verdi.

Yusuf: Aşkım, benim sana söylemem gereken önemli bir şey var.

Melisa ciddileşti, Yusuf'un elini tuttu.

Yusuf: Hani ben kendimce şarkılar falan yazıyordum ya

Melisa: Evet?

Yusuf: İşte o şarkılar bir albüm oldu.

Melisa: Ne?

Melisa gözlerini kocaman açtı.

Melisa: Albüm mü çıkardın? Ne araa!?

Yusuf: Ya sakin, çıkmadı daha. Kızım bir doğsun, o doğduğu an yayınlanacak.

Melisa: Demek ünlü oluyor benim sevgilim... Vay be

Yusuf gülümsedi.

Melisa: Ama böyle bir şeyi içten içe istiyordum biliyor musun? Sesin güzel, böyle bir yeteneğin var. Neden bize söyleyesin ki sadece? Neden senin o güzel sesinle söylediğin şarkılar tüm dünyada sevilerek dinlenmesin?

Biraz sustu, sonra devam etti.

Melisa: Sonuna kadar arkandayım, destekçinim hayatım. Bunu sakın unutma olur mu?

Yusuf: Unutur muyum hiç? Senin sayende ben bu kadar güçlü, bu kadar inançlıyım umutlarıma ve hayallerime karşı. Ve eğer dediğin gibi albüm çok dinlenirse, bunu tüm dünya bilecek.

Melisa: Nasıl yani?

Yusuf: Şarkılarda ne anlattım sanıyorsun ki? Seni anlattım. Sadece seni... Her detayını... Saçının bir telinden bakışlarının güzelliğine kadar her şeyini...

Gözleri doldu Melisa'nın. Kızarmış yanaklarına süzülen küçük damlalara rağmen kocaman gülümsüyordu. Yavaşça kocasına sokuldu. Başını göğsüne koyduğunda kaç yıl geçmesine rağmen Yusuf'un hala ilk günkü gibi heyecanlandığını, kalbinin yerinden çıkacak gibi attığını duydu.

Onlar birbirine olan duygularını yılların savurucu rüzgarına karşı gözleri gibi koruyabilenlerdi. Yaşadıkları kötü olaylar, aralarını bozmak isteyenler, bazen en güvendikleri insanlar onlara zarar verdi. Hatta bazen, bu zararlar onları uçurumun kenarına bile getirdi. Fakat her seferinde sanılanın aksine birbirlerine daha çok kenetlendiler. Bu zamana kadar hep böyleydi bu, ve bundan sonra da, her ne olursa olsun, kim ne yaparsa yapsın böyle olmaya devam edecekti.







Tekrardan selammmmm

Nasılsınız canlar?

Beni soracak olursanız ben baya iyiyim

Derslerimin yanında vakit bulabildikçe bölüm yazıcam kitaplara haberiniz olsun

Kendinize iyi bakınnn görüşürüüüz💖

Sadece SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin