Berk'ten
Sevda hazır olduğuna dair mesaj atınca vakit kaybetmeden arabaya koştum ve çalıştırdım. Verdiği kararı çok merak ediyordum. Umutluydum çünkü dün onu öptüğümde ve güzelim dediğimde tepki göstermemişti. Ama hayır da diyebilirdi. Hızla Sevda'nın evine doğru yol aldım.Sevda'nın evinin önüne geldiğimde kapıda bekliyordu. Üzerine uzun, çiçekli bir elbise giymiş, başına elbiseyle aynı desende bir bandaj takmıştı. Arabayı susturup ona bakmaya başladım. Benim geldiğimi farkedince gülümsedi ve arabanın kapısını açıp bindi. Bana doğru uzandı ve emniyet kemerimi taktı. Bana bakıp tekrar gülümsedi ve kendi kemerini de taktı. Sonra aklımın ucundan bile geçmeyen bir şeyi yaptı. Yaklaştı ve yanağımdan öptü.
S: Günaydın.
Ben hala kıza mal mal bakarken elini önümde sallamaya başladı. Elini tuttum.
B: Bana gün az önce seni görünce aydı zaten, asıl sana günaydın.
S: Yaaaa, çok teşekkür ederim. Kararımı duymaya hazır mısın?
B: Evet, 3 yıl 8 ay 24 günden beri bu cevabı bekliyorum.
S: Tamam, o zaman kararımı söylüyorum. Ben dün çok düşündüm. Aptal bir kız yüzünden 3 senemiz boşa gitti. Biz o 3 senede senle çok güzel şeyler yapabilirdik. Anca 3 sene birbirimize olan hasretle yandığımızla kaldık. Berk, ben sana bir şans daha veriyorum. Ama bir şartım var.
B: Kabul.
S: Berk dur daha şartımı söylemedim.
B: Tamam söyle.
S: Ben diyorum ki, biz dünden 3 yıl 8 ay 24 gün sonra evlensek mi?
B: Olur da, neden 3 yıl 8 ay 24 gün?
S: Canım, biz birbirimizin 3 yıl 8 ay 24 gün hasretini çektik. Bu sayı artık benim için çok önemli. Olmaz mı?
B: Olur tabii, neden olmasın? Yeter ki sen iste, ben ölüme bile giderim.
S: Berk lütfen öyle konuşma. Eğer sen ölürsen, hele ki bu benim için olursa bu dünya bana zindan olur. Emin ol, sen ölürsen ben hemen arkandan gelirim.
B: Şşştt tamam yok öyle bir şey. Morallerimizi bozmayalım artık.
Moral bozmayalım diyordum ama Sevda ağladıkça ben de ağlıyordum. Onu kollarım arasına aldım. Biraz sarıldıktan sonra alnını alnıma yasladım. Gözyaşlarımız bir olup akarken, bir süre sonra dudaklarımız da birleşti.
Yusuf'tan
Melisa'yı okula bıraktıktan sonra arabayı bir çay evine sürdüm. Mehmet Amca'ya bunu nasıl söyleyeceğim cidden bilmiyordum. Arabayı park ettikten sonra indim ve ikimiz bir masaya oturduk. 2 çay söyledik. Çaylar gelince Mehmet Amca konuşmaya başladı.M: Evladım senin soyadın neydi?
Y: Aktaş Mehmet Amca, noldu ki?
M: Sen Sivas'ta mı doğdun?
Y: Evet amca nereden bildin?
M: Oğlum artık bir soru sorma da dinle lan. Neyse. Babanın adı da Rahmi değil mi?
Y: Evet Mehmet Amca.
M: Sen aradığım çocuksun evladım. Şuanda dediklerimden hiçbir şey anlamıyorsun buna eminim. Ama anlatacağım. Babanla biz Sivas'tayken çok yakın arkadaştık. Sonra ikimiz de ev bark sahibi olduk. 2 sene sonra onun oğlu oldu, benim de kızım. O zamanlar Sivas'ta da bir adet vardı. Yeni doğmuş iki bebeği yanyana getirirler, onları ileride evlendirmek için söz verirler, onların mutlulukları için de dua ederlerdi. Bu adete beşik kertmesi denirdi. İşte biz de Melisa'yla seni beşik kertmesi yaptık. Ben işim dolayısıyla İstanbul'a taşındığımda bile babanla konuşuyorduk. En son bana senin okuduğun üniversiteyi söyledi. İşte bugün bu olay olmasaydı ben bugün Melisa'ya durumu anlatacak, ertesi gün de okula gelip seni bulacaktım. Ama bugün denk geldi işte. Beşik kertmeleri birbirini çekermiş biliyor musun? Allah'ın işi işte, arkadaş çıktınız.
Y: Amca, anlattıkların mantıklı geliyor ama eğer bu beşik kertmeleri... eğer kavuşamazlarsa ne olur?
M: Oğlum, baban ve annen de beşik kertmesiydi. Bak hala beraberler, Allah bozmasın. Ama ben, beşik kertmem olmasına rağmen başka biriyle evlendim. Ama sonra intihar etmeye kalktı, ölmedi. Sonra kaçtı bizden, benden, çocuklarından...
Y: Çok üzüldüm senin adına Mehmet Amca. Peki, bu bir tesadüf olamaz mı?
M: Tabii olabilir evladım. Ama benim başına böyle olay gelmiş onlarca arkadaşım var. Bilmiyorum, ben de artık bu olaya dayandırıyorum.
Y: Amca aslında ben sana bir şey diyeceğim ama çok çekiniyorum.
M: Söyle evladım.
Y: Ben, Melisa'yla tanıştığımdan beri ona karşı garip duygular besliyorum, yani nasıl desem, ondan hoşlanıyorum biraz.
M: Peki bundan Melisa'nın haberi var mı ve o seni seviyor mu?
Y: Melisa'nın bundan haberi yok ama ev arkadaşına benden hoşlandığını söylemiş. Ben de ondan öğrendim. Aslında bugün okula götürürken yolda ona açılacaktım. Ama senle karşılaşınca açılamadım.
M: Oğlum, sen bugün Melisa'yı okuldan almaya git. Akşam da herşeyi anlat. Usulünce artık siz gençler açılıyonuz mu kapanıyonuz mu napıyosanız. Yalnız, bak baştan söylüyorum, kızımı üzersen, ben de seni üzerim, yok kızımı mutlu edip de onu seversen, ben de seni severim. Kızım sana emanet Yusuf. Emanete hıyanet etme.
Y: Sen hiç merak etme amcacığım. Onu üzecek son kişi bile değilim ben. Onu üzen karşısında beni bulur.
M: Yusuf sen beni buraya seninle bir şey konuşacağız diye getirdin, ne diyecektin sen?
Y: Ben kızını sevdiğimi söyleyecektim amca.
M: Hiç korkmadan öyle mi?
Y: Amca kızla çıkarken babasından gizlemek yoktur bizim kitabımızda. Bunu bir Sivaslı olarak en iyi sen bilirsin. Eğer bir kızı seviyorsak önce o kızın babasından izin alırız, almamak saygısızlıktır zaten.
M: Aferin Yusuf oğlum. Sana güveniyorum. İnanır mısın, gönlüm çok rahat.
Her şey tamamdı da, aklıma takılan bir şey vardı. Derin nefes aldım, cümleleri kafamda toparladım ve konuşmaya başladım.
Y: Amca bir şey sorabilir miyim?
M: Tabii oğlum buyur.
Y: Benim bildiğim çoğu baba kızının sevgili yapmasına karşıdır. Sen neden bize yardım ediyorsun?
M: Oğlum, başıma gelenleri biliyorsun. Aynısı kızımın da başına gelsin istemiyorum. O mutlu olsun istiyorum. Benim için de zordu aslında buraya gelirken, seni bulmak ve sana kızımı emanet etmek. Ama sen benim güvenimi kazandın. Artık gözüm arkada kalmayacak.
Y: Amca, çok sağol. Allah seni başımızdan eksik etmesin. Bu iş olduğunda babamı arayıp haber vereceğim. Eminim o da çok sevinecek. Belki de gelir, misafirim olur. O zaman buluştururum sizi. Olur mu?
M: Olur tabi evladım, neden olmasın?
Saate baktım ve okulun dağılma saatinin yaklaştığını fark ettim. Mehmet Amca'yı evine kadar götürdüm inerken de elini öptüm.
M: Yakın zamanda tekrar gel de tavla oynayalım damat.
Y: Tabii babacığım, en yakın zamanda.