Melisa'dan
Doktorla beraber içeri girdiğimizde Yusuf'u gözleri kapalı ve hareketsiz bir şekilde görünce ister istemez kalbime bir sancı girdi ve korktum. Yanına gittiğimde uyumakta olduğunu farkedince rahatladım. Doktor serumu çıkarıp gidince arkasından kapıyı kapatıp Yusuf'un yanına geri döndüm.
Elini tutup yanına oturdum. Uzun süre yüzünü izledim. İlk günler Berk'e söylediklerini hatırlayınca başımı öne eğip gülümsedim.
FLASHBACK
Yazardan
Yusuf: Kanka kimdi onlar?
Berk önüne eğmişti başını, onu düşünüyordu.
Berk: Mavi gözlü olan, Sevda, o benim eski sevgilim. Diğerini daha önce görmedim.
Yusuf: Ne güzel dimi?
Berk: Ne?
Yusuf'un yüzündeki belirsiz ifade yerini tatlı bir gülümsemeye bıraktı.
Yusuf: Ne güzel gözleri vardı... Kocaman gözleri vardı. Fındık gibi bi burnu... Kiraz rengi dudakları... Gülünce kızaran yanakları... Off anam off! Çok güzeldi lan!
Berk bir anda duraksadı.
Berk: Geçmiş olsun kanka, tutulmuşsun.
Yusuf umursamazca omuz silkti. Sohbet ederek yollarına devam ediyorlardı. Ama Yusuf'un aklının bir köşesinde Melisa duruyordu hep. Kimdi, neydi, neden zihnini bu kadar meşgul ediyordu?
Gördüğü bir yazı geldi sonra aklına.
'Aklınızı sürekli meşgul eden o kişi de sizi düşünüyor.'
Düşünüyor muydu gerçekten? Düşünse nolurdu ki? Rastgele karşılaşmış ve tanışmış iki insandı onlar. Hem belki de sevgilisi vardı, olamaz mıydı?
Bu ihtimal Yusuf'un aklına gelince Yusuf bir kez daha şanssızlığına küfretti. Yüzündeki gülümseme solmuştu, umudu getirdiği mutluluğu da almış koşarak uzaklaşıyordu ondan. Birkaç saniyede ruh hali tamamen değişmişti. Yorgunluk çöktü üstüne.
Berk: Kanka beni duyuyor musun?
Başını olumlu anlamda salladı, Berk anlatmaya devam etti. Eve gidene dek kısa cevaplarla idare etmişti onu. Eve geldiğinde kapıya yaslanıp anahtarı girişe sokmaya çalıştı, başaramadı. İki üç defa denedi, ama olmuyordu açamıyordu kapıyı.
Berk: Yusuf bırak ben açayım.
Anahtarı ona verip başını elleri arasına aldı ve saçlarını çekti. Ufacık bir ihtimal bile onu bu kadar çökertebilmişti. Kapı açılınca içeri girip dinleneceğini söyleyerek odasına geçti. İnstagram'a girdi, ardından bugün adını öğrenmiş olduğu Melisa'nın hesabına.
Yatağında bağdaş kurup telefona eğildi ve fotoğraflara dikkatlice bakmaya başladı. Teker teker hepsine bakıp en sonuncuya geldi. Bir gül demeti tutuyordu Melisa, öne doğru uzatmıştı.
Yusuf o fotoğrafa da baktı bir süre, sonra el alışkanlığına yenik düşerek fotoğrafı beğendi.
Yusuf: Hass...
Fotoğrafın tarihini gördü, tam 7 sene önce atılmıştı. Ne yapacağını düşünürken bir anda telefon elinden çekildi.
Berk önce durumu anlamaya çalıştı, anlayınca da kahkahalara boğuldu.
Yusuf: Ne gülüyon oğlum napıcam ben? Ne diyecem kıza?
Berk: Değişik misin oğlum sen? Bari ortalardaki bir şeyi beğenseydin, bu fotoğrafın varlığını kız bile unutmuştur.
Yusuf: Geç tabii dalganı, düştük bi kere diline.
Berk telefonu geri verdi, tüm fotoğrafları beğenmiş, çoğuna yorum yapmış hatta bugün sabah attığı hikayeye bile yanıt vermişti.
Berk: Ben bağladım, sen bir şekilde yürürsün artık. Gerçi bu gidişle yürümezsin koşarsın kanka sen.
Yusuf işin daha karmaşık bir hal aldığından rahatsız olarak sinirle ofladı ve yataktan kalktı.
Yusuf: Ben seni bi bağlayacağım şimdi kimse çözemeyecek!
Berk: Kanka sinirlenme bak, sinirden de kaybediyor olabilirsin. Tamam kızlar maço sever ama bu kadar da değil, biraz yumuşak ol.
Yusuf alaya alır gibi konuştu.
Yusuf: Öyle mi dersin kanka? Lan çarpıcam bi tane görüceksin yumuşağı serti. Şimdi napıcam ben onu söyle.
Berk: Hacı şimdi kızın sana gelip de fotoğraflarımı neden beğendin diyecek hali yok. Mesaja cevap verirse verdiği cevaba göre devam ettirirsin. Bu kadar basit. Vermezse zaten sıkıntı yok, görmemiştir.
Berk duraksadı.
Berk: Bi dakika lan. Görmezse sıkıntı daha büyük. Kanka eğer görmezse bu kızın başı bağlı demektir.
Yusuf içinden Berk'e saydırarak onu odasından çıkardı ve kalbine giren ağrıya rağmen uyumaya çalıştı.
FLASHBACK SON
Yusuf'un saçlarını okşarken hatırladıklarım güldürmüştü beni. Berk anlatmıştı bunları bana. O gün İnstagram sürekli donunca ben de silip tekrar yüklemeye karar vermiştim. Tekrar yükleyince hesaba girememiştim şifremi unuttuğumdan. Bu yüzden ne Yusuf'un beğenisini, ne de mesajını görebilmiştim.
Yusuf'un alnına dokununca fazlasıyla terlediğini fark ettim. Yatağın başında duran peçeteyi almak için tuttuğum elini kucağıma bırakınca anında elini karnıma koydu. Korkuyla başımı ona çevirdim, uykusunda yapıyordu. Hafifçe gülüp alnındaki teri sildim. Sonra ellerimi karnımdaki elinin üstüne koydum.
Ben: Bebeğim, bak burda baban, gitmemiş, üzülme sen tamam mı? O bana söz verdi, hiç bırakmayacak bizi tamam mı annecim? Sen de bırakma bizi. Gerçi bırakmadın, burdasın, hissediyorum. Keşke cinsiyetini de bilsem de sana öyle seslenebilsem canım. Biraz büyü, onu da öğreniriz. Biliyor musun, baban şimdiden seni kucağına almak için sabırsızlanıyor. Ama sen onu dinleyip erken gelme tamam mı? Erken gelmen hiç iyi olmaz. Yanlış anlama bebeğim, tabii ki seni bir an önce kucağıma almayı her şeyden çok istiyorum. Ama önce orda büyümen gerek.
Çok uykum gelmişti. Yavaşça yataktan kalkıp Yusuf'un üstünü güzelce örttüm ve koltuğa oturdum. İyice bastıran uykuyla koltukta biraz daha yerleştim. Uyuyakalmışım. Son hatırladığımsa sevgilimin beni rüzgardan korumak için iyice kendine bastırıp kucağında taşıdığıydı.
Selamss
Sınav mağduru is coming my babies
Kötü değildi ama iyi de değildi
Neyse boşverin
Bölümü beğendik mi?
Biraz eskilere yer verdik bu bölümde. E tabii biraz da kısa oldu maalesef. Sizi daha çok bekletmek istemedim.
Soru yazmıyonuz ama yine de bırakayım ben, sorular buraya.
Bir de şuanda okumakta olduğunuz kitabı yazar mısınız buraya rica etsem?
Ben şuan Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 2 adlı kitabı okuyorum. Bu bitince Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf adlı romanına başlayacağım nasipse.
Ayyy Yusuf deyince bölüm yazasım geldi dhdkshjshshssh. Neyse gidip bölüm yazayım da hatamı telafi edeyim
Kendinize iyi bakın görüşürüz!