70. BÖLÜM

244 14 95
                                    

Melisa yaklaşık bir haftadır Adnan'ın evindeydi. Yatağa uzanmış, bir haftadır yaptığı gibi gözyaşları içinde kocasını düşünüyordu. O günden sonra bir daha asla görme fırsatı olmamıştı onu. Kübra hemşireyle birkaç defa gitmişlerdi, fakat hiçbirinde birini göremediler.

Yusuf'a kavuşacağı anı iple çekiyordu Melisa. Fakat, kavuşabilecek miydi? Kurtulabilecek miydi bu mahzenden?

Saçlarına dokunan eller düşüncelerini bölmesine neden oldu, hızlıca arkasını dönüp doğrulduğunda Adnan'la yüz yüze geldi. Ona karşı nefret doluydu, bakışları da bu nefreti çok net yansıtmaktaydı muhattabına.

Adnan: Ben gidiyorum sevgilim, bir şeye ihtiyacınız var mı?

"Yok." dedi sert bir tonda. Adnan dolu gözlerini saklamaya çalışarak bakışlarını başka tarafa çevirdi. Sertçe yutkundu, tekrar baktı sevdiğine. Onun nefret dolu bakışlarına karşılık aşkla bakıyordu ona. Daha fazla dayanamadı, attı kendini dışarı. Duvara yaslandı, odaya girmek için gelen Kübra hemşire onun yanına geldi.

Kübra: Adnan bey iyi misiniz?

Adnan: Değilim.

Hemşireye döndü, biraz daha yaklaştı ona. Kaşlarını çattı, o sırada Kübra hemşirenin kalbi ağzında atıyordu.

Adnan: Beni sevmiyor, ne yaparsam yapayım, sevmeyecek de. Her şeye bir çare bulduğun gibi, buna da bir çare bulsana.

Kübra cesaretle bir adım daha yaklaştı.

Kübra: Neden sevsin ki? Sen onu kocasından ayırmadın mı? Zorla evinde tutmuyor musun? Söyle neden sevsin? Senin iki güzel lafına kanacak sandın değil mi? Getireceksin birkaç gün ağlayacak, sonra unutacak kendini senin kollarına bırakacak. Duygular, duygular senin sandığından çok daha güçlü Adnan Çolga.

İşaret parmağının ucuyla birkaç defa hafifçe Adnan'ın sol göğsüne vurdu.

Kübra: Bu organı kullanmayı öğrendiğinde, sen de birini gerçekten seveceksin. O zaman anlayacaksın, Melisa'yı takıntı haline getirip onu nasıl üzdüğünü.

Adnan sadece susup dinliyordu. Başka bir şey yapmaya gücü yetmiyordu. Kendine gerçekleri gösteren bu kıza bakakalmıştı sadece. Kübra nefret dolu bakışlarını gözlerinde gezdirdi, sonra Adnan'a omuz atarak odaya girdi.

Yatağın ucuna oturdu, Melisa'nın sarsılan omuzlarını izledi uzun süre. Sonra yataktan kalktı, başucuna çöktü. Ellerini tuttu, gülümsedi.

Kübra: Ağlama artık, sözümü tutacağım, seni kaçıracağım burdan.

"Ne zaman?" diye sordu Melisa umutsuzca. Bu konuda Kübra'ya o kadar inanmıyordu ki...

Yusuf düştü yine aklına. Yine doldu gözleri. Sorduğu sorunun cevabı hiç umrunda değildi. Gözyaşlarıyla sırılsıklam ettiği yastığa gömdü yüzünü, ağlamaya devam etti.

Kübra zorla vitaminlerini içirdi ona, teselli etmeye çalıştı. Bir süre sonra ağlamayı kesti, sonra da büründüğü battaniyenin altında uyuyakaldı.

Kübra odada oturuyordu. Kol saatine baktı, sonra yaklaşık iki saattir okumakta olduğu kitabı elinden bıraktı. Odanın kapısı tam o sırada tıklatıldı. Kübra Melisa'yı uyandırmamak için yavaş fakat güçlü bir sesle "Gel!" dedi kapıdakine. Kapı açıldı, Ares'ti gelen.

Ares: Kübra biz çıkıyoruz. Siz yatın uyuyun. Biz baya geç gelicez. Gözün açık olsun senden başka kimse yok evde.

Kübra hiç umursamadı, başıyla odadan çıkmasını işaret etti karşısındakine. Ares çıktı. Kübra elindeki kitabı bırakıp içinden saymaya başladı. Tahmin ettiği gibi 145 dediğinde, dış kapının kapanma sesini duydu. 372 dediğinde ise arabanın çalışma sesini duydu. Birkaç dakika daha bekledi, sonra sakin adımlarla odadan ayrıldı. Üst kata çıktı, sonra sakin sakin koridorun en sonundaki odaya yürüdü.

Kütüphaneye gelmişti. Ares buraya girdiğinde onu takip edip öğrendiği gibi yaptı. Üçüncü kitaplıktaki beşinci rafa baktı. Baştan sayarak sekizinci kitabı buldu ve aldı. İçinde bir şey arar gibi salladı kitabı. Şıkırdama sesini duyduğunda gülümsedi, kitabı açıp içinden anahtarı aldı.

Hemen dışarı attı kendini, koşup kilitli odayı buldu. Kapıyı elindeki anahtarla açtı, hemen masanın üstündeki bilgisayarı aldı. Açmadan önce eliyle kamerayı kapattı, sonra açtı. Tüm kamera kayıtlarını sildi. Kamera kaydını da durdurdu. Kameraların kaydetmediğinden emin olduktan sonra bilgisayarı kapattı, tekrar yerine koydu. Odadan çıktı, kapıyı tekrar kilitledi.

Anahtarı tekrar yerine koyduktan sonra Melisa'nın odasına gitti koşar adım. Kaybedecek vakti yoktu. Hemen onu uyandırdı.

Kübra: Melisa, Melisa uyan! Hadi çabuk kalk!

Melisa sersemlemiş gibi kalktı, bir müddet anlamaya çalıştı.

"Kübra noldu?" dedi kendine gelmeye çalışırken.

Kübra: Zamanı geldi Melisa, kaçıyoruz! Hadi kalk hazırlan!

Melisa çok heyecanlandı, hemen ayağa kalktı. Yüzünü yıkamaya koştuğunda Kübra da birkaç parça eşyasını almak için odasına koştu. Melisa yüzünü yıkayıp başını kaldırdığında aynadaki yansımasıyla göz göze geldi. Gülümsedi, gözlerinin derinliklerinde gördüğü sevinç her şeyi açıklıyordu. Bakışları bebeğine kaydı. Biraz büyümüş karnı tişörtünün altından az da olsa belli ediyordu kendini. 3 aylık olmuş bebeğini okşadı.

Melisa: Bitanem, bebeğim, kavuşacağız babana yavrum. Merak etme tamam mı?

İçinde ufak bir hareketlenme sezdi. Gözleri doldu tekrardan, bebeğinin hareketlerini hissetmeye başlamıştı.

"Melisa hadii!" diye bağırdığında Kübra aşağıdan, Melisa kendine geldi ve hemen lavabodan çıktı. Ayakkabılarını giydiği gibi dışarı fırladı, arabaya bindi. Kübra'ya baktı, gülümseyerek teşekkür etti.

Melisa: Peki sen ne yapacaksın?

Kübra: İzmir'e gideceğim, anne-babamın yanına.

Gülümsüyordu Kübra, Melisa da gülümseyerek karşılık verdi. Yarım saattir süren yol sonunda son bulmuştu, Melisa evinin önünde indi arabadan. Kübra'nın giden arabasının arkasından el salladıktan sonra direkt zile bastı.
***
Salonda öylece oturan Yusuf baya dalmıştı. Çalan zil onu kendine getirdi, ayağa kalktı. Gecenin bu saatinde kim geldi acaba diye düşünerek dışarı çıktı.

Yavaşça dış kapıya yürüdü Yusuf. Kapıyı açtı. Erva'yla Yahya'ydı karşısındaki. Birkaç saat önce dışarı çıkmışlardı, tabii Yusuf unutmuştu bunu. Onları içeri aldı, kendisi eve girmeyip bahçeye oturdu.

Evde derin bir sessizlik hakimdi bir haftadır. Herkes, özellikle Yusuf çok zarar almıştı bu durumdan. Uyku düzeni altüst olmuştu, ruhsal olarak çökmüştü, kısacası o şuan yürüyen bir ölüydü.

İlk günlere nazaran çok daha iyiydi, en azından durup durup sinir krizleri geçirmiyordu, durup durup hatırına gelenlere ağlamıyordu mesela. Bir haftadır hiç gülümsememişti, en ufak bir sevinme, mutluluk ibaresi olmamıştı yüzünde.

Başını kaldırıp gökyüzüne baktı, ardından bakışlarını biraz sokağa indirdi. Tek tük arabalar geçiyordu caddeden. Can sıkıntısından onları izlemeye başladı. Bir araba durmak üzere yavaşlamıştı, bakışları ona takıldı. Biri indi içinden, giden arabaya el salladıktan sonra evin kapısına yaklaştı.

Aynı anda zilin çalması Yusuf'un merakını baya cezbetmişti. Koşar adım kapıya gitti. Hemen açtı, karşısında gördüğü kişiyle donup kaldı.




Selaaaaaammmmmssss

Naberssss

Kavuşturdum çiftimizi, sevindiniz mi?

Neyse nasılsınız neler yapıyorsunuz?

Beni soracak olursanız ben iyiyim

Siz de iyisinizdir inşallah

Valla bomba gibi bi bölüm oldu buraya fazla söz düşmüyor diye düşünüyorum

Kendinize çok iyi bakın ballarım

Bidahaki bölümlerde görüşürüz hoşçakalın!


Sadece SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin