Melisa gözlerini gayet lüks bir evin yatak odasında açtı. Başında duran hemşire o sırada kolundan tansiyon aletini çıkarıyordu.
Hemşire: Günaydın Melisa Hanım, nasıl hissediyorsunuz kendinizi?
Melisa hafifçe doğruldu, ne bu eve daha önce gelmişti, ne de bu kadını görmüştü. Elleri direkt karnına gitti bir anda.
Hemşire: Korkmayın Melisa Hanım, aşırı korkudan kaynaklanan bir baygınlık yaşamışsınız. Başınızı vurmuşsunuz, şükür ki küçük bir yarıktan başka bir şeyiniz yok.
"Be-benim kana-mam va-vardı." dedi Melisa kekeleyerek. Ellerini karnına sarmaya devam ediyordu.
Hemşire: Bebeğiniz gayet sağlıklı, dediğim gibi aşırı korkudan kaynaklanan uyarı gibi bir kanama.
Melisa bebeğinin sağlıklı olduğunu duyunca gülümsedi, yavaş yavaş okşadı.
Melisa: Şey, ben evimde bayılmıştım, buraya nasıl geldim?
Hemşire: Orasını bilmiyorum Melisa Hanım, Adnan Bey sizinle bizzat ilgilenmemi istedi. Aç mısınız?
Aç değildi fakat ağzının kuruduğunu hissetmişti.
Melisa: Yok aç değilim, fakat susadım. Adnan Bey kim?
Hemşire: Adnan Bey'i çağırayım yanınıza. Ben size bir yeşil çay yapayım o sırada.
Hemşire sevimlice gülümseyip çıktı odadan. Melisa yorganı yavaşça kaldırıp indi yataktan. Cama doğru yürüdü. Dışarıya baktı, sokaklar çok yabancıydı ona. Gökyüzüne baktı, o sırada hatırladı çoğu şeyi. En son Yusuf'un onu hırkayla sarıp kucağına aldığını hatırlıyordu. Ona söz verdirdiğini de net bir şekilde hatırlıyordu fakat sonrası yoktu. Ne olmuştu peki sonra?
Melisa zihnini zorlayıp tahmin etmeye çalıştı. Büyük ihtimal Yusuf onu hastaneye getirmişti, peki ordan buraya nasıl gelmişti?
FLASHBACK
Ares Melisa'nın doktorunu öğrenip onun odasına girdi. Doktor masasında başını eğmiş önündeki dosyaları inceliyordu. Silahını kaldırıp alnına denk gelecek şekilde tuttu. Doktor başını kaldırdığında, silahı görünce sertçe yutkundu, ne yapacağını bilemedi.
Doktor: Ne istiyorsunuz benden?
Ares hiç konuşmadı, silahı başına tutmaya devam ederek arkasına geçti. Ellerini bağladı, ardından ağzını bantladı. Neye uğradığını anlamayan doktor şaşkınlıkla Ares'i izliyordu. Ares asılı olan önlüğü alıp giydi, çantasındaki iğneyi çıkarıp cebine koydu.
Doktor o sırada bu adamın bir terslik yapacağını anladı, bağırmaya, olduğu terde tepinerek sesini duyurmaya çalıştı.
Ares: Ama böyle mi anlaştık biz doktor, sen çok ses yapıyorsun.
Doktoru kolundan tutup dolaba soktu, dolabı kapatıp kilitledi. Önlüğün cebinde kart olup olmadığına baktı, bu kart ona yoğun bakım kapılarını açacak karttı. Telefonunu cebinden çıkardı, Adnan'a mesaj attı.
"Doktoru hallettim, kartı aldım. Şimdi yoğun bakıma gidiyorum."
"Tamam, ben bir doktor daha ayarladım, içeride sana yardım edecek. Ben koridordayım, dikkatli ol, Yusuf da koridorda."
"Seni gördü mü?"
"Hayır."
Ares telefonu cebine attı, sakince odadan çıktı. Hızlı adımlarla yoğun bakıma doğru yürüdü. Koridorda turlayan Yusuf'la yan yana geldiler, kısa bir göz temasından sonra Yusuf yürümeye devam etti. Ares ise kartı kapının girişindeki yere okuttu ve içeri girdi.