91

117 7 1
                                    

Yumuşak, sanki masaj yapar gibi yağan ince yağmurun altında dizlerimin üzerine çökmüş, burnuma gelen toprak kokusuyla harmanlanan arkamda varlığını hissettiğim Boranın odunsu ferah kokusu ve aynı zaman da çam kokuları ile birleşmişti. Bu hisse çok  guzel bir duygu diyebilirdim fakat karşısında diz çökmüş olduğum toprağın altında yatan Bora nin öz be öz anne babası olmasaydı.

Ne diyeceğimi bilmiyordum.bu gibi durumlarda insan ne der ne yapar hiç  bilmiyordum. En yakın arkadaşım, kardeşim, dostun şehit olmuştu gözlerimin önünde ama orda acımı  kendin yaşamıştım. Birine teselli verememiştim ki böyle bir şeyin  tesellisi de yoktu.

Konuştum. Sanki karşımdaki canlılarmış gibi konuştum. Biraz kötü hissettirse de...

"Merhaba." Duraksadım. Cidden sanki karsimdalarmis gibi cümlelerimi seçerek konuşmaya  çalıştım.

"Biz daha önce tanışmamıştık ama hep bu oğlunuz yüzünden. Yanı biraz da fırsatımız olmadı desek daha doğru olur aslında."

Derin nefes aldiğimda boğazımda bir şey takılmış gibi hissetmeye başladım. Ellerimin birini toprağa koydum istemsiz şekilde.

"Arya ben, gelininizim..."
Soner gülüp devam ettim
"...ve ayni zamanda polisim ve oğlunuzu hayatim boyunca koricam bundan emin olabilirsiniz."
Gülümseyerek cümlemi bitirdiğimde arkamdaki hışırtıkardan ve sırtıma temas eden Boranın göğsünden onunda arkama çözmediğini anladım.

Elimin üzerine siper olan eliyle birlikte şalımın üzerinden hissettiğim nefesi ve kulağımın hemen üzerindeki konuşması beni bir miktar ürpertse de aklından hemen çıkarttım.

"Tabi anne ve baba, kendini koruması bitti beni koricak  hanımefendi."

Başımı ona çevirdiğinde göz göze geldik. Sonra tekrar önüne döndüm. Ne demek istediğini anlıyordum çünkü bir ay arayla iki defa hastaneye düşmüştü. Orduda vurulmak ve komadan yatmam sonrasında da istanbuldaki kaçırılmam ve sonu felaket olan hastane durumu.

"Ama merak etmeyin. Yanı yaşasaydınız tam istediğiniz gibi bir gelininiz olurdu, bundan hiç şüphem yok."

"Abartıyor anne."
Kurduğum cümleyle bakışlarını yüzümde hissettim. Hareketlerinden de anlıyordum.

Tuhaftı. Burda göz  yaşı dökmemiz  lazimken hem onun hem benim gülerek konuşmalarımız tuhaf karsilanabilirdi ama sanırım bu güzel olandı. Hayat devam ediyordu ve ben Boranin böyle bir acıyla dolaşmasını istemiyordum.

"Sen muhteşem bir kadınsın."
Kulaklarıma gelen fısıltılı sesi karşısında bir şey söyleyemedim. O bana iltifat etsin diye yapmıyordum bunları, görevim buydu. Onun eşi olarak görevimdi bu benim.

"Gidelim?" Arkamdan çıkıp ayaklandığında kendimi bir boşlukta  hissettim evet ama hemen kendimi toparlayıp ayaklandım.

"Tekrar gelicez. Yanı inşallah." Yarın sabahtan çıkacaksak bir daha ne zaman gelirdik bilmiyordum ki benim de iznik bitiyordu artık durumlar ne olurdu bilememiştim.

Arabaya geçtik ve eve gidene kadar  ikimizden de tek kelime çıkmamıştı. Ta ki saatin 3 olması ve konağın ışıklarının hala yanıyor olması ikimizi de telaslandirmis ve benim sorularım sıralanmıştı.

"Ne olmuş burda? Neden hala ayaktalar ki?"
"Bilmiyorum. Öğreniriz."
"Bir sorun cıkmış olabilir mi?"
Arabadan inerken sorduğum soruyla kast ettiğim şeyi anlamış olacak ki kaşları  çatılmıştı. Duraklardan bahsediyordum ve onların artık gocunmadan her şeyi yapacaklarını dün geceden sonra  aklıma bir bir kazımıştım. Her boku yapardı o şerefsiz.

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin