MARDİN

209 11 0
                                    

"Zümra sen de gelseydin keşke."
"Canım benim bu aralar gelmem pek doğru olmaz. Iyi karşılanmaz yani."

Mardine gitmek için gava alanına gidiceksin bizimkilerle görüşüyorduk şu anda. Orada veni neler bekliyor diye çekiniyordum o yüzden Zümra ya da gelmesi için baskı uyguluyorsun ama onun da dedikleri üzerine doğru olmazmış.

"Iyi madem öyle olsun."
"Geri gelicekmisiniz kızım yoksa ordan mi geciceksiniz istanbula?" Boraya baktım,
"Gelicez anne burdan gidicez istanbula."

Herkesle vedalaşıp girişe doğru yürümeye başlamıştık. Uçak hareket ettikten sonra yüzümü Boraya çevirdiğimde bana baktığını gördüm. Bi şey mi olmuştu.

"Bi şey mi oldu, iyi misin?"
"Değilim." Ne olmuştu birden bire. Bunu uçak mi tutuyodu yoksa. O zaman neden uçakla gitmek istedi ama.
"Ne oldu, miden flan mi bulandı. Neyin var?"
"Safsın" ne safı ya şimdi ne alaka hem bu benle niye böyle konusuyor.
"Ne safı ya, ne alaka?"
"Hiç, hicbir şey." Ben hala anlamadim için ona bakarken yaklaşıp anlımdan öpüp geri çekildi. Sonra da başımı göğsüne yasladı.
"Uyu hadi sen biraz, yorgunsun zaten."

Aslında haklıydı. Uykusuzum, yorgunum. Ben biraz uyusam iyiydi.

"Aryam, Aryam hadi hayatım geldik. "

Ilk başta uğultulu olan sesler sonradan netleşince anladım ki gelmiştik.

Havaalanından çıktığımızda yanımıza konuşmasında şivesi olan bi adam geldi. Büyük ihtimalle özel şöfördür. Yanı öyle tahmin ediyorum ve yanılmamıştım.

"Hoşgeldiniz ağam, şerefler verdiniz. Siz de hoşgeldiniz hanım ağam."
Hanim ağam derken??
"Hoş bulduk hasan abi."

Arabaya geçtik ve yola koyulduk sanırsam 40 dakikalık bi yolumuz varmış. Boralar da sohbet ederken ben camdan dışarıları seyrediyordum. Düşünüyorum da yöreler farklı töreler farklı nasıl karsilicaklardi beni. Istemiyenler olucak bunu farkındayım ama bakalim ben kendime hakim olabilecek miyim.

"Aryam sen ne dersin?" Boranın bana seslenmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
"Ben, dinleyemedim ya kusura bakma, ne konuda?"
"Hasan abinin kızı evleniyormuş üç gün sonra, ne dersin kalalim mi o zamana kadar."
"Sorun yok benim için, sen istersen kalabiliriz."
"Sağ olun hanım ağam."
"Arya benim adım abi, Arya dersen sevinirim. Hanımlar ağalar pek benlik değil."
"Aynen abi bırak şu ağam laflarını en azından yanlızken yapma." Diye beni de onayladı Bora. Sanırım o da şikayetçiydi bu durumdan.
"Peki öyle olsun." Geri kalan yolu sohbet ederek gidiyorduk. Hasan abinin 2 kızı varmış biri küçük 15 yaşlarında diğeri de evlenicek olan 20 yaşındaymış.

"Bora bir de DURANLAR kıyameti kopardılar. Aslinda baban bilmeni istemedi ama zaten ogreniceksin oraya gittiginizde, hazırlıklı olun madem."
"Yine mi aynı konulur abi."
"Aynen."
Beni unutmus gibi konuşuyorlardı. DURANLAR kimdi ve aynı olan konu neydi.
"Ne konusu ki bu Bora?"
"Hayatım eskiden kalma bi konu. Beşik kertmesi gibi bi olay."
"Yanı?" Dedim tek kaşımı kaldırarak. Anlatmaya biraz çekiniyor gibiydi ama dökülecekti.
"DURANLAR bizim akrabalarımız aslında. Gerçi burda herkez birbiriyle akraba da her neyse. Biz küçükken bunlar kızlarıyla beni beşik kertmesi yapmışlar. Tabi bu kız benim kuzenim her zaman da kardeşim olarak gördüm. Ama bunu bir türlü onlara anlatamadım, Yasemin de dahil. Kızın aklına da soktular bu olayı. Yanı anlicagin duranlar kızlarını bana vericek zannederlerken böyle bi olay olunca bu iş yalan oldu. Iyi ki de oldu çünkü ben senle çok mutluyum ve lütfen bu olay aramızı açmasın." Hicbir şey söylemedim. Zaten böyle bir şey yüzünden Boraya trip atıcak değilim. Ondan da bağımsız gelişmiş bir olay olmuş ve zaten şu anda ben varım o yüzden sorun yok.

Yaklaştığımızı söylediklerinde sokağı dönmüştük ki bir sürü davul sesleri gelmeye başlamıştı. Sanırım bize güzel bir karşılama hazırlıyorlardı.

"Hazır misin hayatım?"
"Değilim desem geri döner miyiz?"
"Döneriz."
"O zaman hadi annenleri görelim." Dedim ve arabadan indik. Elimde hissettiğim baskının kime ait olduğunu anlamışsınızdır zaten.

Her yer ana baba günü derler ya, heh işte tam da öyleydi işte ortam. O kadar kalabalık o kadar kalabalıktı ki kimseyi tanımıyordum. Zaten tanımıyordum ama tanisam da tanımazdım yani, anladiniz siz.

"Aslında bu kadar insanın seni görmesi sinirlerimi bozuyor."
"Saçmalama Bora onlar senin akrabaların."
"Biri senin canını sıksın akraba flan dinlemem."

Konak kapısına geldiğimizde durduk. Boranın annesi Şevval teyze kapıyı açıp bizimle görüştü.

"Oğlum, hoşgeldin yavrum benim." Ogluna olan özlem o kadar yoğun olacak ki gözlerinin dolduğunu fark ettim. Sonra bana dönüp,
"Sen de hoş geldin kızım benim, maşallah çok güzelleşmişsin." Diyip bana da sıkı sıkı sarıldı. Çevreden gelen sesleri duyuyordum da galiba baya bi begenilmistim. Hatta birinin söylediği söz üzerine yüzümdeki gülümseme daha da genişlemişti.

"Maşallah kız da baya güzelmiş. Boranın Yasemini neden almadı burdan belli oldu. Bu kız daha güzel."

Boranin babası Ali amcanın da elini öptük. Sonra da bilirsiniz işte silahlar flan patladı.

"Size şimdi bi konmserlik taslarım görürsünüz. Bu silahlar nerden çıktı?" Diye fısıldadım dalgasına Boraya. Bora gülümseyip bana bakıp,
"Senin istediğin şeyi biliyorum ben." Dedi ve babasindakı...oha pompalı tüfeği mi aldı o, bana mı geliyor. Yok artık Bora.

"Benimle silah atmaya ne dersin hatun." Diye gelip pompaliyi elime uzattı. Insanların bakışları arasında mi?
"Ciddi misin derim?" Evet der gibi gözlerime bakınca yaklaşıp "Millet ne der Bora, size laf gelmesini istemem." Diye fısıldadım. Umrumda değil bakışları Atıp omuz silkince gülümseyip elindeki pompalinin birini aldım.

"Basla o zaman." Dedim ve ikimiz de elimizdeki silahları patlatmaya başladık. Silahların arasından gençlerin 'oooo' lamalari duyuluyordu. Sanirim biraz da şaşırmışlardı.

Boranın babasi konusmaya baslamisti.
"Herkez başımızdan geçen olayları biliyordur mutlaka. Üzücü şeyler yaşadık ama bunun sonucunda oğlumu da kızımı da mutlu görmek bana her şeyi unutturur. Herkez duysun bundan böyle 3 oğlum 2 kızım vardır. Onların canını yakan karşılarında beni bulur. Zaten yakamazsınız ama ben yine de uyariyim..."
"Söylediklerinden çok eminsin Ali ağa, bu kadar kendine güvenme."

Boranın babası konuşurken birden bire konuşmayı bölen adama dönmüştü bakışlar. Elimde hissettiğim baskı ise Boranın sinirlendiginin göstergesiydi.

"Kağan ağa tatsızlık çıkmasın şu zamandan sonra. Sen yoluna ben yoluma. Çocuklar evlendi sen neyin dersindesin hala."

Eğer tahminlerimde yanılmıyorsam bu Kağan denilen adam DURANLAR dedikleri adamlardı. Yanında da üç tane genç vardı.

"Kim bunlar?" Diye sordum Boraya
"DURANLAR"
"Amaçları ne şu anda?"
"Bilmiyorum." Ben Boraya sessiz sessiz sorular sorarken adamın bakışları bana döndü.

"Güzel kız almışsın Turhan. Hayırlı olsun demek isterdim ama... pek hayırlı olmicak gibi. "

Adamın tehtit eder gibi konuşması bir yana Boraya Turhan demesi bir yana... Ne oluyordu lan.

Bora: "Kendine gel Kağan ağa, başkasının namusuna dil uzatmaya ne zamandan beri başladınız."
Kağan: "Siz verdiğiniz sözde durmadığınız gün başladık Turhan. Yerinde olsam yanındaki hanımı gözümün önünden ayırmam..."

Ben adamın dediklerini hazmetmeye çalışıyor bir yandan da sacmaladiklarini düşünüyordum. Büyük konuşmak istemiyorum ama daha beni tanımıyorlardı ve sanırım komser olduğumu da bilmiyorlardi. Bir anda kolum çekilince Boranın ileri atıldığını fark ettim ve onu durdurmak için önüne  geçtim.

"Ne diyon lan sen..!!"
"Bora... sinirlendirmeye çalışıyor görmüyor  musun? Sakin, sence böyle bi şey yapabilirler mi?" Diye uyardım tek kaşımı kaldırarak.

"Vay Turhan bey hanımcı olmuşsun." Dedi karşıdaki gençlerden biri. Al işte ben bu adamı zor  tutuyorum yaptıkları şeye bak.
"Arya..."
"Bora!" Diye tekrardan uyardım.
"Tamam çocuklar siz içeri girin, ben halledicem burayı." Dedi ve içeri gönderdi bizi Boranın babası.

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin