GÜRCİSTAN

226 16 0
                                    


"Nereye gidiyoruz biz yine?"
"Bilmiyorum hayatım öylesine çıktım nereye istersen oraya da gideriz deniz bizi nereye götürürse oraya da."

Bora beni tekneye bindirip demirlerini ve halatlarını çözmüştü ve şu anda denizde ilerliyorduk ama bu sefer Bora da nereye gittiğimizi bilmiyordu. Aklima gelen seyle sırıtarak Boraya baktım. Dümendeydi ve gozunu haritaya dikmisti. Acaba istediğim yere götürürmüydü bizi. En son üniversitede gitmiştim ve tekrar gitmeye de fırsatım olmamıştı. Yerimden kalkıp Boranın yanında durdum ve ben de haritaya baktım. Parmağımla gitmek istediğim yeri gösterip Boraya döndüğümde ülkenin adını okudu ve bana döndü.

"Georgia. Gürcistana mı gitmek istiyorsun?"
"Evet, uzun zamandır gitmedin hem Türkiyeye de çok yakın fazla zaman almaz."
"Usun zamandır gitmedin mi? Sen oraya niye gittin ki?" Boraya uzun uzun baktığımda ne diyeceğimi anlamış olcak ki baya şaşırarak
"Sen ciddi misin?" Diye sordu. Muzip bir ifadeyle.
"Evet, Gürcüyüm ben aslında. Ama Türkten daha Türkümdür."
"Nasıl oluyomuş o? Hem Gürcü hem Türk, çift vatandaş mi?" Diye soru yönelttiginde çok içten bir sekilde cevap verdim.

"Dedelerim göç etmiş buraya. Sadece adım gürcü. Yanı orda doğmadım, büyümedim. Türkiye için savaşır Türkiye için can veririm. Bakma Gürcü olduğuma TC de kayıtlıyım." Diye açıklama yaptım.

"Ben de onu diyecektim, kimliğin TC vatandaşıydı. O yüzden şaşırdım."
"Evet öyle, dedim ya aslında Türküm. Hiç fark etmedim mi ya annemleri evde konuşurken?"
"Dilini de mi biliyorsunuz, hic duymadim. Sen biliyomusun."
"Yanı biliyorum sayılır. Bizi idare edecek kadar."

Bana yaklaşıp ellerini yanaklarima çıkarttı "Daha neler öğrenip sasircam acaba hakkında."

Demekki bu söz ikimiz için de geçerli olucakmış.

"Gel önce Piazza meydanına gidelim hem otel, restoran ,kafe her şey var orda. Hem ben acıkdim da zaten önce bi yemek yeriz sonra odaya çıkar dinlenir akşam da meydanda verilen müzikale katılırız. Bu meydanda nerdeyse her gece canlı müzik olur ayrıca buranın kahvesi de çok güzeldir..."

Hazirladigim çantayı sırtıma alırken bir sürü şey söylemiş Boranın da şaşırmasına neden olmuştum. Hâlâ yanında çok fazla konuşmuyordum o yüzden her seferinde hızlı konuşmama şaşırıyordu.

Gürcistana yeni gelmiştik. Tabi Bora yolda bütün izinleri halletmişti, bunu nasıl yapıyor bilmiyorum ama çok şanslıydım bunu biliyorum. Tekneyi limana bırakıp bu sokaklarda yürümeye başladık zaten yakın sayılırdı. Gerçi burda her yer birbirine yakındı.

"En son üniversitede geldim demiştin ama sokakları biliyosun nasıl unutmadın?"
"Görsel hafızam iyidir. Ayrıca çok da seviyorum burayı."
"Başka şehirleri de biliyomusun yoksa sadece Batum mu?"
"Yok ya ilgi alanıma Batum giriyor baska yerler degil, hem her şey burda ki."

Buralardan biraz daha konuşurken tahmin ettiğim gibi burnuma gelen kahve kokusuyla geldiğimizi anladım. Burası çok büyük bi meydandı ama yine de her yer toplu ve çok güzel kokuyordu.

Piazza Meydanı

"Geldik"
"Çok guzel kokuyormuş" Bu caddeye giren herkezin ilk söylediği cümle buydu.
"Evet, mis gibi taze kahve."

Eşyalarımızı koymak için önce oda ayarlamanız lazımdı bu yüzden otele girip gürcicemi konuşturma zamanım gelmişti. Inşallah konuşmalarını anlarım da rezil olmam diye düşünmüştüm çünkü Gürcistanda yaşayanlarla Türkiyede yaşayanların konuştuğu gurcicede şive farkı vardı. Bu insanları biraz zorluyordu.

(Aslında gürcü alfabesi farklı fakat ben latin alfabesiyle yazicam cümleleri.) 

"Gamarjoba, k’argi dghe.
(Merhaba, iyi günler. )
"K'argi dghe gkondet, ser.
( İyi günler efendim, buyrun.)
"Otakhi gvindoda, erti k’vira shegvedzlo darchena.
( Bir oda istiyorduk biz. Bir haftaya yakın kalabiliriz.)
"Ra tkma unda, bat’ono, me dagekhmarebit akhlave.
( Tabi efendim hemen yardımcı olucam. Turismisiniz acaba?)
"Ho, amas itvlis.
( Evet, sayılır.)
" Ak, kalbat’oni, otakhi 2610.
( Buyrun hanımefendi, 2610 numaralı oda.)
"Gmadlobt, k’arg dghes.
( Teşekkür ederiz iyi günler.)

"Ne kadar değişik bir dil." Boranın şaşırarak söylediklerine tebessum ettim. Doğru diyordu gerçekten değişik bi dildi ama bütün diller bilmiyenler değişik gelmeliydi zaten.
"Bütün diller değişiktir."

Odaya girdiğimizde gayet güzel olduğunu gördüm ve kendimi direk banyoya attım. Ben çıktıktan sonra Bora da girmiş kısa bi duş almıştı. Beraber biraz uyuyup dinlendikten sonra tekrar aşağı indik ve bi şeyler yemek için kafeye oturduk.

Gözlerimle etrafı taradım ve Boraya döndüm ama gördüğüm manzara beni güldürmüştü. Acaba o menüde yazanları okuyabiliyormuydu. Sonucta gürcü alfabesiydi.

"Ne yemek istersin?" Diye sordum. Ban uzun uzun 'sen ciddimisin bakışları atıyordu' elindeki menüyü masaya bırakıp "Burda yazanlardan hicbir şey anlamadim, sen sec." Dedi. Dedi ama bi sorun vardı, ben gürcüce biliyodum tamam ama alfabesini bilmiyordum ki.

"Ben anlamam ki"
"Nasıl anlamazsın.
"Buranın alfabesini bilmiyorum. Ama halledebilirim." Dedim ve ileride garson olduğunu düşündüğüm genç çocuğa el sallayıp çağırdım.

"Gamarjoba, k’etili iq’os tkveni mobrdzaneba, ras miighebt
(Merhaba, hoşgeldiniz efendim ne alırdınız.)
"Tskhadia, me ar mesmis, ra ts’eria meniushi, gtkhovt, gvitkhrat.
( Açıkçası menüde yazanları anlamıyorum bize bilgi verirmisiniz.) Diye rica edip sormustum.
"Mas shemdeg, rats kartuli itsit da anbani ar itsit, tkvents t’urist’i khart da amas shiveriz aseve gadzlevt.
( Gürciceyi bilip alfabeyi bilmediğinize göre turistsiniz ayrıca şiveniz de buna el veriyor.) Adama ne kadar 'maşallah akıl fışkırıyor' demek istesem de kendimi tuttum. Sadece yardımcı olsa olmazmiydi neden bu kadar samimi olmaya çalışıyordu. Gözüm Boraya kayınca kısık gözlerle adama baktığını fark ettim ve sorun çıkmamasını umarak konuşmaya başladım.

"diakh, martalia, magram tsarieli gamosatsnobia. is chemi tsoli khdeba. akhla tkven ap’irebt dagvekhmarot, an amis natsvlad sadme skhvagan unda vch’amot? es ikneboda p’roblema, rom chems meughles vutkhra, rat’om, magram ...
(Evet, doğru ama boş tahmin. Kendisi eşim olur, şimdi bize yardım edecekmisin yoksa bura yerine başka bi yerde mi yemek yiyelim. Bunun nedenini eşime anlatmak biraz sorun çıkarır ama...) Elimle Borayı işaret ettiğimde adama Borayı yeni görüyormuş gibi kendine çeki düzen verip konuşmaya başladı. Biraz da tehtit etmiş olabilirim. Tamam böyle bi şey yapmazdım ama lavbalilikden de haz etmezdim.

"bodishi, rom ts’amit tsarieli viq’avi. girchevt hink’ali da jvartsma. chveni shepis kheli ugemrielesia. da rogorts sasmeli ...
(Özür dilerim. Ben bir an boş bulundum. Size hinkal ve haçapuriyi  tavsiye ederim. Şefimizin eli çok lezzetlidir. Içki olarak da...)
"darcheba. modi mivirtvat sasmeli, modit sach’meli mivighot.
(Kalsın. Içki kalsın, biz yemeği alalım.)

Buralar genelde hristiyan olduğu için her yer rahatlıkla içki satıyordu. Ben bu yaşıma kadar ağzıma sürmemiştim. Benim dinimde haramdı sonuçta. Bora içti mi? Bilmiyorum ama bundan sonra o da icemicegi için içkiyi reddetmiştim.

Yine buraların meşhur bi tatlısından da isteyip siparişlerin gelmesini bekledik.

"O adam senin canını sıktı. Ne dedi?" İşte Boranın gözünden yine bi şey kaçmamıştı.

"Yoo , bi şey demedi ki."
"Arya, yapamıyorsun, söyle güzelim hadi."
"Yok bi şey dedim Bora. Hem beni sinir edicek bi şey olsa ben icabına bakmazmiydim."
"Hadi ama, burdan sorun çıkartmak en son isteyeceğin şey."
" O zaman sus da yemeğimizi yiyelim canım benim."

Zaten yemeklerde gelmişti. Sessiz geçen yemeğin ardından. Kahveleri de içtikten sonra saatin de geçtiğini far edip odaya geçtik.

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin