BAŞ BAŞA

379 23 0
                                    

Nevinin anlatımından

Neler olduğunu anlamıyordum ama içinden bi şey Cana güvenmem gerektiğini söylüyordu. Ben de bu sözü dinledim. Ikimiz de arabanın içinde hiç konuşmadan karşımızdaki binaya bakıyorduk. Uzun bi sessizliğin ardından arabadan inince ben de indim.

"Benden korkmanı istemiyorum Nevin. Buraya bana guvenerek geldiğini biliyorum ama istersen benimle bu eve girmeyebilirsin."
"Güveniyorum, girelim."

Söylediklerimle memnun olacak ki dudakları yanlara kıvrıldı...ama şimdi o dudaklarını... Tamam sapıtmaya gerek yok. Uzattığı elini tutup kapıya geldik. Elimi hala bırakmazken tek eliyle cebindeki anahtarı cikartip kapıyı açtı.

Ilk bi şok yaşasam da belli etmemeye çalıştım ama pek de başaramamıştım.

"Can.. Bu... Bu çok güzel."

Duvarda benim portrem vardı, hem de kara kalemdi ve çok büyüktü. Ama sanki bi ressamın elinden çıkmış gibi. Böyle bi yeteneğini bilmiyordum.
"Sen çizebiliyomuydun."
"Yanı, ufak tefek şeyler"
"O ne demek be, bu kadar mütevazı olma. Bu küçük bi şey mi." Dediğimde bana dönüp sırıttı.
"Ama sen zaten küçüksün."
"Pardon? Ne demek küçük. 21 yaşındayım lan ben nerem küçük." Dedim sinirle. Ama o beni kendine hayran bırakan kahkahasini bırakmıştı.
"Hayır canım, minyonsun ya sen hani böyle ufak tefek."
"Beğenemedin galiba." Dedim sinirle. Bana bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapatınca,
"Beğeniyorum." Dedi. Sesi bi tuhaf çıkmıştı. Yüzünü aşağıya eğip -aşağıya diyorum çünkü ben 158 o ise 185  civarlarındaydı- bir adım daha atınca ben de geri çekilecekken sırtım duvarı bulmuştu. Resmen dibimdeydi. Yakınlığından dolayı zaten konuşamazken bir de söyledikleriyle hepten lal olmuştum.

"Nevin, Eğer istersen, ben bütün hayatımızı çizerim. Sen, bana evet de, ben seninle bütün anılarımızı bu eve çizmek isterim." Fark ediyordum, gözleri dudaklarıma kayiyordu. Sanki benden onay bekliyo gibi duruyordu.

Kelimeleri bulamıyordum ama ben de onu istiyordum. Başımı olumlu şekilde sağladığımda tek kaşını kaldırıp gülümsedi. "Duyamadım?" Dedi. Belliki beni sinir etmek istiyordu. Oyun mu istiyordu? Olur, oynarız biz de.

Hiç beklemediği bi anda duvarla onun arasından çıkıp resime yaklaşırken tekrardan kendimi duvarda buldum.
"Oha lan sırtım ac..." dicekken konuşmama engel olan şey dudaklarıydı. Ilk başta şoktan bi şey yapamamıştım. Geri çekilip gözlerini gozlerime diktiginde
"Eğer istemiyorsan..." Bu sefer onun sözünü kesen bendim. Ben Canı öpüyorum lan. Üstelik o da karşılık veriyo. Oha oğlum, ne oluyo lan. Kendi içinmde konuşurken nefesimin yetmediğini anlayıp başımı geri çektim ama o da benimle geliyo birakmiyodu. Ben de son çağre diye dudağını ısırdım. Bir anda inleyip geri cekildi. Ellerini ne zaman belime getirmişti bilmiyordum ama çekmeyi de düşünmüyo gibiydi.

Zaten nefes darlığın vardı o yüzden hızlı hızlı nefes almaya başladım. Hâlâ dibimde ve elleri de belimde olduğu için kendimi toparlayamamıştım.

"Iyi misin?" Diyip ellerini yüzüme çıkardı. Başımı hafifçe salladım
"Aslında fazla da zaman olmamıştı, ilkinmiydi?" Diye sorunca gözlerindeki ışığı görmemek için aptal olmak gerekirdi.
"Evet, ama zaten nefes darlığım da var. O yüzden böyle şey olunca şey oldum." Diye saçmalayınca piçimsi sırıtışıyla bana bakiyordu.
"Uzun süremicek yani yakınlaşmalarımız." Diyince. Ne demek istediğini geç de olsa anlamıştım. Eminim şimdi kıpkırmızı olmuşumdur diye düşünürken söyledikleriyle bunu doğruladım.
"O zaman benim elmalarım hiç bitmicek." Dedi ve yanağımı ısırıp beni mutfağa doğru çekiştirdi. Beni sandalyeye oturtturup kendisi dolapları karıştırdı. Ama bunlar en sevdiğim şeylerdi. Ellerinde birsürü cips ve cekirdeklerle bana döndü.
"Gelsin sivilceler." Dedim kendimi tutmayarak. O da söylediğim şeye gülüp "Ben seni öyle de severim" dedi. Beraber oturma odasına gelip film seçmeye başladık. Bana gösterdiği filmle erkeklerin hep aynı olduğunu anlamış bulundum.

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin