Reyhan ve Barlas ile ilerleyen saatlerde muhabbeti arttırmıştık. Fena tiplere benzemiyorlardı.
Kafenin açık camlarından içeriye doğru rüzgar estiğinde hafifçe irkildim.
Efkan, konuşmasına devam ederken bana bakma gereksimi duymadan giydiğim ceketinin fermuarını kapattı.
Ellerimi ceketin ceplerine soktuğumda Efkan bana döndü.
"Camı kapatıp gelmemi ister misin?"
"Gerek yok. Galiba uykum da gelmeye başladı. Ondan dolayı üşüdüm." dedim.
"Kalkalım mı? Zaten saat geç oldu. Yarın önemli bir sınavımız var."
"Olur."
Efkan, abime döndü ve "Oflaz biz kalkıyoruz. Siz de geç kalmayın. Yarın Ceylan'ın da sınavı var." dedi.
"Oturmaya gerek yok. Biz de kalkalım." diyen abim ile herkes bir anda ayaklanmıştı.
Reyhan, "Tekrardan tanıştığımıza memnun oldum. Sınavda başarılar." deyince "Teşekkürler. Umarım sen de güzel bir sonuç elde edersin." dedim.
"Umarım."
Kafeden çıktığımızda Efkan, "Bizimkiler sizin evdedir. Ben de size geleyim." dedi.
Abim, "Siz ikiniz direkt bize gidiyorsunuz öyleyse. Ben de Ceylan'ı bırakıp gelirim." dedi.
"Ben kendim giderim. Yolunu uzatmana gerek yok." diyen Ceylan ile abim, "Gidebilirsin tabii ama tek başına yürümek sıkıcı olur. Ne güzel eşlik edeceğim, ses etme." dedi.
Utanarak "Peki." diyen Ceylan'a "Yarın görüşürüz." dedim.
"Görüşürüz."
Abimler ile ayrıldığımızda Efkan, "Yine biz mi kaldık turuncu saçlı." dedi.
"Öyle oldu kıvırcık saçlı."
Efkan bu dediğime gülerken kolunu omzuma attı.
"Barlasları sevmedin mi? Onlara olan tutumun mesafeliydi." dedim.
"Isınamadım."
"Hadi sen ısınamadın. Niye Barlas ile her sohbetimde araya girdin? Yine kısmetimi kapattın."
Efkan bu yaptığından gurur duyduğunu belli edecek bir duruş ile "Önce ben birini bulayım, sonra sen kendine birini bulursun." dedi.
"O niyeymiş?"
"Kendimi garantilemem lazım. Ben birini bulamazsam seninle evleneceğim."
Sol kaşımı kaldırdım.
"Hani otuzuna gelmeden birini bulurdun? Bu sabah kahvaltıda öyle diyordun." dedim.
Efkan, "Ya canım o şakaydı." dediğinde "Ben seni bir köşede sıkıştırıp şaka yapacaktım, değil mi?" diye sordum.
"Ben öyle bir şey hatırlamıyorum." diye mırıldanan Efkan'a "Benim idölüm annen. Bence kaşınma." dedim.
"Onun gibi yanında bıçak taşımadan senden korkmam."
Efkan'ı korkutmak için "Taşımadığımı nereden biliyorsun?" diye sordum.
"Taşıyor musun yani?"
"Yo, taşımıyorum. Sadece seni korkutmak istedim." dediğimde kahkaha attı.
"Kızım madem beni korkutmak istiyorsun blöfe devam et. Ben şimdi nasıl senden korkacağım."
Durup Efkan'a döndüm.
"Seni korkutabilirim." dedim.
"Hayır, korkutamazsın."
"Evet, korkutabilirim."
"Korkutamazsın."
Aklıma gelen sinsi plan ile Efkan'a doğru bir adım attım.
"Korkutabilirim."
Efkan'ı tanıyordum. Ben bir adım attıysam geri kalmamak için o da bana doğru bir adım atacaktı.
Tahmin ettiğim gibi de oldu. Efkan bana doğru bir adım attı.
"Korkutamazsın."
Aramızda bir adımlık bir mesafe kaldığında hiç düşünmeden o mesafeyi kapattım.
Aramızda mesafe kalmadığında Efkan, yanlış anlaşılabilir bir pozisyondayız diye geri adım atacaktı ki yakasından tuttum ve kendime yakınlaştırdım.
"Korkutabilirim."
Efkan tam bir şey diyecekken arkasında bir şey görmüş gibi Efkan'ı ittirdim ve "Baba." dedim.
Efkan endişeyle arkasını dönmeye çalışırken takılıp kalçasının üzerine düştü.
"Yalçın Amca asla sandığınız gibi bir şey olmadı. Arkadaşız. Sadece konuşuyorduk." derken babamın olmadığını gördü.
Büyük bir kahkaha attım.
"Seni korkutabilirim demiştim."
Efkan düştüğü numaradan dolayı ne diyeceğini bilemezken gülmem devam ediyordu.
Babamın orada olduğunu inanmasını geç, babama döneceğim derken takılıp düşmüştü.
O yüz ifadesi için senelerimi verirdim.
"Çok adisin." diyerek ayağa kalktığında "Ben de seni seviyorum." dedim.
Efkan'ı bırakıp yürümeye devam ederken arkamdan intikamını alacağını söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantasyTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.