Dışarıda gürültüler duyarken zorlanarak yerden kalktım. Ne zamandır yerde idim, bilmiyorum.
Duvara tutunarak camın yanına gittim ve dışarıya baktım.
Bir sürü askeri araba ile bizimkiler dışarıdaydı.
Burada olduğumu belli etmek için el sallayacak gücüm bile yoktu.
Neyse ki Efkan beni gördü ve diğerlerine beni işaret ederek bir şeyler söylemeye başladı.
Herkes bana bakarken bacaklarım daha fazla beni taşımadı ve yere yığıldım.
Acıyla inlerken buz ile örülen kapı çözüldü.
Ne olduğuna baktığında hava ve buz gücüne sahip adamları gördüm. İkisi de ağız ve burunlarını kapatmışlardı.
Hava gücüne sahip adam içeriye zehirli bir gaz salarken diğeri geri buzdan kapı ördü.
Gazı solumamaya çalışırken dizlerimin üzerinde doğruldum ve camın önündeki buza acıyla vurmaya başladım.
Gazın gücünü bilmiyordum ve bünyem şu an zayıf olduğundan bana vereceği zararlar gözümü korkutuyordu.
Barlas beni gördüğünde diğerlerinin aksine saklandığı yerden çıktı.
Beni kaçıran adamlar ile çatışma sürdüğü için saklanması lazımdı. Ne yaptığını anlamayarak ona baktım.
İki dirseğini de büktükten sonra işaret parmağını döndürmeye başladı.
Parmaklarının çevresinde küçük tsunamiler oluştuğunda onları binanın çevresine fırlattı.
O küçük tsunamiler gibi on tsunami daha oluşturduktan sonra ellerini büyük bir odak ile yukarı kaldırmaya başladı.
O elini her kaldırdıkça tsunamiler daha da büyüyordu.
Tsunamiler artık binanın boyuna geldiğinde güvenlik için camdan uzaklaştım.
Barlas, tsunamileri binanın çevresinde hızla dolarken tüm çevredeki eşyalar ve bitkiler tsunamilerin içine hapsolmuştu.
Barlas kararlı adımlar ile binaya yürürken tsunamiden dolayı camlara sert sular çarpıyordu.
Hem cam hem de buz kırıldığında odaya su girmeye başladı.
Tsunamiye gördüğüm ve görmediğim toplamda beş suçlunun yakalandığını gördüğümde Barlas'ın neden gözlemde olduğunu anladım.
Onun gücü çok fazlaydı.
O element temsilcisi olabilirdi.
Kısa bir süre sonra Barlas'ı kapının arkasında görünce rahatlamıştım. Artık kurtuluyordum.
Barlas, kapının yerine örülen buzu kırdığında hızla içeri girdi ve yanıma geldi.
Hiçbir şey demeden beni kucağına aldığında kollarımı boynuna doladım.
Beni odadan çıkardığında zehirli gazdan dolayı öksürüyordum.
"Şifacılar da geldi. Biraz dayan." dediğinde onu başımla onayladım.
Binadan çıktığımızda çevremizde tur atan tsunamiye baktım. Oradan geçmek gözümü korkutuyordu.
"Gözlerini yum." diye fısıldayan Barlas'ı dinleyerek yüzümü göğsüne gömdüm.
Islanırken tsunamiye karışıp gitme fikri ile Barlas'a daha sıkı sarıldım.
Islanmamız bittiğinde gözlerimi zorlanarak açtım.
Tsunamiye aşmıştık.
Barlas beni şifacıların çıkardığı sedyeye yatırırken abimler koşarak yanıma gelmişti.
Babam ve annem de baskına görüntülü sohbet ile katılmıştı.
Babam, "Barlas tsunamiyi durdur." dediğinde Barlas eliyle tsunamiyi yavaşça küçülttü ve en sonunda durdurdu.
Tüm suçlular yerde kendilerinden geçmiş halde yatarken Umurhan Bey, "Hepsini tutuklayıp sorgu binasına götürün." dedi.
Askerler onun emrine uyarken benimle ilgilenen şifacılara "Zehirli gaz soludum." dedim.
"Fark ettik canım. Şimdi rahatına bak. Biz sana gereken tedaviyi uygulayacağız."
Başımla şifacıyı onayladım ve elimi tutan abime baktım.
"Bizi çok korkuttun salak."
Zorlanarak "Endişeli yüzün çok komik abi." dedim.
Abim, "Bana cevap yetiştirebildiğine göre iyisin." derken geride duran Efkan'a baktım.
Gözleri kızarmıştı.
Benim için ağlamış mıydı?
Bu beni gülümsetirken annem, "Bu yüzden yanınızda sizinle her zaman duracak askerleri gönderecektik." dedi.
Masummuş gibi anneme bakarken babam, "Kızımız şu an iyi, oradan bakalım." dedi.
Babama gülümseye çalışırken Barlas gözüme ilişti.
"Teşekkür ederim Barlas."
"Teşekkürlük bir şey yapmadığımı biliyorsun."
"Buradaki herkes mütevaziliğe gerek olmadığını biliyor. Hayatımı kurtardın."
Barlas gülümsedi.
"Rica ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantasíaTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.