Ruh Temsilcisi

Griffon

Toplanma alanına geldiğimizde Efkan ve Ceylan'ın arasında duruyordum.

Hazırlanmış olan kürsüye babam, annem ve Gökbay Amca çıktığında onlara baktım.

Babam eline mikrofon aldıktan sonra "Hoş geldiniz gençler." dedi.

Tüm ses kesilmişti. Herkes, dikkatini babama vermişti.

"Birazdan sihirli ormanın kapılarını sizlere açacağız ve belki de hayatınızın en önemli anını yaşayacaksınız. Yine de hayatınız için en iyisini yapmaya çalışırken sağlığınızdan olmanızı istemeyiz. Bu yüzden sihirli ormana girdiğinizde vahşi hayvanlara dikkat edin."

Babam konuşmasını bitirdikten sonra mikrafonu anneme verdim. Konuşma sırası annemdeydi.

"Yalçın Bey'e ek olarak size birkaç şey daha hatırlatmak istiyorum. Eğer element taşı ile bir arkadaşınızın hayatı arasında kalırsanız arkadaşınızı tercih edin gençler. Ben zamanında öyle yaptım ve geldiğim noktayı görüyorsunuz. Eğer istediğiniz şey kaderinizde varsa sadece doğru olanı yapın. Kader her türlü istediğinizi size verecektir. İkinci husus olarak şunu hatırlatmak istiyorum, sihirli ormanın çevresini askerler ile donattım. Çevrenizde size yardım edecek biri yoksa ve kendinizi kurtaramayacak bir noktaya gelirseniz askerlerden yardım isteyin. Diskalifiye olmanız önemli değil, önceliğiniz sağlığınız."

Annem konuşmaya devam edecekler Gökbay Amca mikrofonu onun elinden aldı.

"Amma ne konuştular. Siz zaten bunları biliyorsunuz. Sizi bekletmeden sihirli ormanın kapılarını açalım."

Gökbay Amca'nın dediği hepimizi güldürmüştü. Klasik Gökbay Amca.

Efkan, "Babam yine bildiğimiz gibi." deyince Ceylan, "Şaşırtmadı." dedi.

Annemler kilitledikleri sihirli ormanı açtıklarında herkes sihirli ormana koşarak girdi.

Efkanlar ile içeri girdiğimizde "Daha önce planladığımız gibi sırasıyla hepimizin gücünü bulalım." dedim.

"Sen de ormanın sana ne hissettiğini bulmaya çalış." dedi Efkan.

Onu onayladım.

İlk Ceylan'ın güç taşını bulacaktık. 

"Kum fırtınası gücünün koruyucu hayvanı boynuzlu engerekler. Onların yaşadıkları yerlere gitmeliyiz." dedim.

"Sihirli ormanın kumlu arazisinin şu an güneybatısındayız." dedi Efkan.

"Koşalım. Benden sonra sizin de güç taşlarınızı bulmamız gerekiyor. Geç kalmak istemeyiz." diyen Ceylan'ı onaylayıp koşmaya başladık.

Bir yandan da çevremize bakıyorduk. Her an vahşi bir hayvan bize saldırabilirdi. Hazırlıklı olmalıyız.

Boynuzlu engerekler, gezegendeki zehirli yılanlardan biridir. İklimin yarı kurak olduğu bölgelerde yaşamalarına rağmen sihirli ormanda da gözüküyorlar. Bu da sihirli ormanın ayrı bir özelliği. Her türlü hayvan buraya uyum sağlayabiliyordu.

Bu yılanlar ismini gözünde bulunan boynuzlardan alırmış.

Güçlü bir gövdeleri vardır. Boyunları dar, orta kısmı kalındır. Kuyruğu siyah uçludur.

Dişiler genellikle erkeklerden daha büyüktür.

Vücut renkleri, yaşadıkları toprağın rengine bağlı olarak griden kırmızıya, sarıya ve kahverengiye kadar değişebilir.

Boynuzlu engerekler, gece hayvanlarıdır. Geceleri yiyecek avlarlar. Bu yüzden şu an bir engereğin yemeği olmayacaktık. Buna sevinmeli miyim? Bilmiyorum. Bize karşı tehlikeleri gözümü korkutuyordu.

Düşmanlarından saklanmak veya avlarını beklemek için kendilerini kuma gömmeyi severler. Bu yüzden yere dikkatle bakmamız lazımdı.

Boynuzlu engereklerin zehri çok toksik olmayabilir ancak tedavi edilmediğinde ölümcül olabilir. Kanamaya, kalp düzensizliklerine ve böbrek yetmezliğine neden olabilir.

Koşmaya devam edecekken önümüze inen griffon ile olduğumuz yerde kalakaldık.

Grifonlar aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı hayvanlardı. Göğü, tan ağarışını, ilim, irfan, kuvvet gibi kavramları ifade eder.

Bize doğru kükrediğinde birer adım geriye çekildik.

Bu büyük hayvanı alt etmek için sığamayacağı ince aralara girebilirdik ama bu oldukça tehlikeliydi.

Efkan, "Ayrılalım." deyince kaşlarımı çatıp ona baktım.

"İkiniz Ceylan'ın güç taşını bulun. Ben griffonu aklayacağım."

Efkan'a "Sonra ikimiz nasıl buluşacağız?" diye sordum.

"Ben direkt kendi güç taşımı bulmaya giderim. Sen de gelirsin." dediğinde onu onayladım.