"Sen osun." dediğimde hayalet güldü.
"Annemin çocukluk arkadaşısın. İnanamıyorum. Gerçekten hep bahsettiği Oflaz'sın. Yoksa Oflaz Amca mı demeliyim? Bilmiyorum. Şey sen ölüsün. Yani ölü olmalısın. Zaten canlı birine bakıp arkayı göremem. Şey sen nasıl?"
Gülerek "Bu gevezelik annenden geçmiş. Annenin gençken her tedirgin olduğunda çenesi düşerdi." dedi.
Bu doğruydu.
Babam sık sık annemin gevezeliklerini anlatıp bizi güldürürdü. Annem de babamı susması için gücüyle tehdit ederdi.
Babam da her seferinde annemi yumuşatıp işi tatlıya bağlardı.
"Sen nesin ve benim gücüm ne?"
"Sen ana element temsilcisisin." dediğinde "Anlamıyorum. O ne?" diye sordum.
"Bunu neden güç taşını almak için yürürken konuşmuyoruz?"
Anlamayarak ona baktım.
"Yılın ilk günündeyiz ve elementi olmayan birisi sadece yirmi yaşını doldurunca yılın son günü sihirli ormana girebilir." dedim.
"O ana element temsilcisi olmayanlar için geçerli. Hadi şimdi ayağa kalk ve benimle gel. Güç taşın seni bekliyor."
Onu onaylayıp ayağa kalktım. Sihirli ormana doğru birkaç adım attıktan sonra durdum. Acaba bu bir rüya mıydı? Yoksa zehrin etkisi miydi?
Yine de denemek istiyordum.
Derin bir nefes aldım ve sihirli ormanın içine bir adım attım.
İçeri girdiğimde heyecanla "Girdim! Gerçekten sihirli ormana girdim!" dedim.
"Sana yalan söylediğimi mi düşündün yoksa?" diye soran Oflaz Amca'ya "Yok ben sorunun bende olduğunu düşünmüştüm. Delirdiğimi, rüya gördüğümü ya da zehrin etkisinde olduğumu düşünmüştüm Oflaz Amca." dedim.
Oflaz Amca demem onu şaşırtınca "Şey böyle dememde bir sorun yok, değil mi? Annemin arkadaşı olduğun için amca demeliyim diye düşündüm. Annemin arkadaşı olmasan da benden büyüksün. Saygı falan." dedim.
"Kesinlikle bu çeneni annenden almışsın. Başka açıklaması olamaz." dediğinde güldüm.
"Ve tabii ki bana Oflaz Amca diyeceksin."
"Hadi gidip o taşı alalım! Sonra da ne mesleği yapacağımı bulalım!"
Oflaz Amca heyecanıma gülerken "Az sakin. Ne güç taşı kaçıyor, ne de vaktimiz dar. " dedi.
"Ay Oflaz Amca hayatımda bir kez güç sahibi olacağım. İzin ver de heyecanlanayım." dedim.
"Sen de haklısın. Pardon."
Merakla ona döndüm.
"Vahşi hayvanlara dikkat etmem lazım mı? Yoksa rahat rahat takılabilir miyim?"
"Sana zarar vermezler. Rahat davranabilirsin." dediğinde "Sınav esnasında da zarar vermeye çalışmasalar iyiydi." dedim.
Oflaz Amca bu dediğime güldü.
"O zaman yeni yıla geçmediğimiz için diğer insanlardan farksızdın. Şimdi ise senin kim olduğunu biliyorlar."
Heyecandan sormam gereken birçok soruyu sormadığımı fark edince "Oflaz Amca." dedim.
"Efendim."
"Sen nesin ve benim bu gücüm ne? Yani ne işe yarıyor? Senin bildiğin bu gücü annemlerin de bilmesi gerekmez miydi?" diye sordum.
"Ben bir ruhum. Aynı oradaki gibi." diyerek ileriyi işaret eden Oflaz Amca ile gösterdiği yöne baktım.
Birkaç ruh birlikte sohbet ediyorlardı.
Gördüklerimden dolayı şaşkınlıkla çevreme bakarken bu ruhların sadece sihirli ormanda olduğunu gördüm.
"Niye dışarıda hiç ruh yok?" diye sordum.
"Sihirli ormanlar ruhlar için fani hayatlar ile geçiş noktasıdır. Bu gezegeni özleyen ruhlar sihirli ormanı ziyaret edip bu atmosferi tekrardan yaşayabiliyorlar."
"Tüm gezegende gezebilseniz daha güzel olabilirdi ama bu da iyiymiş." dedim.
"Tabii iyi. Buradaki sevdiklerimizi ne kadar ebedi hayattan izlesek de bazen buralardan izlemeyi istiyoruz. Mezarlıklar neden sihirli ormanların yanındadır sanıyorsun?"
Dudak büzdüm.
"Sadece bir gelenek diye biliyordum."
"Annem ve babamı, arkadaşlarımı, sevdiklerimi mezarlığıma geldiklerinde izleyebiliyorum. Keşke onlar da beni görselerdi."
Acıyla söyledikleri beni de üzmüştü.
"Pişman mısın?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantasyTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.