Gözlem

1.7K 177 190
                                    

Eve yorgunlukla giderken abim, "Küçük çocuk musun sen Meva?" diye sordu.

"Laf söyleyeceğine yardım etsene. Yorgunluktan ölüyorum." dedim.

Abim oflayarak önümde eğildi ve "Bin sırtıma." dedi.

Sırıtarak boynuna kollarımı sardım. Abim de bacaklarımı tutup ayağa kalktığında her ihtimale karşı bacaklarımı beline sardım.

"Efkan'ın da senin de küçük çocuktan farkınız yok. Kaç saat didiştiniz. Şu haline bak, yorgunluktan ayakta duramıyorsun."

"Efkan kaşınmıştı." dedim gülerek. "Az büyüyün be." derken eve varmıştık.

Abim, "Baz zile." deyince boynuna sardığım kollarımı çözdüm ve zile bastım

Annem kapıyı açtığında bizim halimize gülerek baktı ve "Ne bu haliniz?" diye sordu.

"Yorulduğum için abiciğim beni sırtına aldı." dedim sırıtarak.

"İşine geldiğinde abiciğim dersin tabii." diyen abime güldüm.

Annem, "Hadi geçin içeri. Babanız da yenice geldi. Yemek yiyeceğiz." dedi.

"İn artık sırtımdan." diyen abimle aşağı indim ve ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim.

Abim de arkamdan içeri girerken "Rica ederim." dedi.

"Teşekkürler, teşekkürler."

Abim bana bir şeyler söylerken "Bana!" diye bağırarak oturma odasına girdim.

"Hoş geldin minik kuşum." diyen babamın yanına oturdum ve "Bugün çok yoruldum ya." dedim.

Babam merakla "Ne yaptın da yoruldun?" diye sordu.

"Sabah sınava girdim, Barlas ile buluştum, Efkan ile uğraştım, abimlerin yanına gittik, sonra biraz daha Efkan ile uğraştım ve biraz daha."

Babam bu dediğimi komik bulmuştu. Onun gülmesi ile dudak büzdüm.

"Efkan ile saatlerce uğraştım."

"Efkan ile arkadaşlığınızı ben seviyorum ve destekliyorum. Böyle didişmeler sadece tatlı yorgunluklara sebep olur."

"Ben de ne kadar didişsem de Efkan'ı seviyorum. Galiba onun gibi birine sahip olduğum için şanslıyım." dedim.

"Ee bu Barlas kim?" diye soran babamın bu konuşmayı başlatma nedeni belli olmuştu.

"Yeni tanıştım ama iyi birine benziyor. Onunla birlikte Reyhan diye biriyle de tanıştım. Zaten ikisi arkadaş."

"Arkadaşım yani." diyen babam ile utanmıştım.

"Şu an arkadaşız galiba. Pek görüşmedim." dedim.

"Galiba mı?"

"Bilmiyorum. Biraz flörtleşiyor gibiyiz."

Babam ne tepki veremeyeceğini bilemeyerek "Bana birkaç saniye ver." dedi ve ayağa kalkıp odadan çıktı.

Anlamayarak babamı beklemeye başladım.

Babam geri içeri girdiğinde bana tebessüm etti ve "Bu çocuğun sende fotoğrafı var mı?" diye sordu.

Babam yanım otururken "Bende yok ama senin öğrencin. Akademinin sisteminde fotoğrafı vardır." dedim.

"Elementi ne bu çocuğun?"

"Tsunami. Tsunami gücünden Barlas."

Babam telefonunu çıkardıktan sonra akademinin sistemine girdi. Şifrelerini girdikten kısa bir süre sonra telefonunu bana çevirdi. Ekranda Barlas'ın fotoğrafı vardı.

"Arkadaşın bu mu?"

"Bu."

"Ben bu öğrenciyi iyi tanıyorum. Gözlem altında."

Şaşkınlıkla "Niye gözlem altında?" diye sordum. Gözlem altında olan öğrenciler genellikle sorunlu tipler olurdu.

"Güç seviyesi yüksek. Temsilci olma ihtimalini göz önünde bulundurarak gözlemliyoruz."

"Anladım." diye mırıldandım.

"Peki bu arkadaşını abinler tanıyor mu? Yoksa tek senin mi arkadaşın?"

"Abimler de tanıyor. Zaten geçen gün birlikte dışarı çıktığımızda tanıştık." dedim.

"Anladım. Ne diyeyim kızım? Eğer iyi bir çocuksa ve anlaşıyorsan görüşmeye devam et."

Annem, "Yalçın, Meva! Hadi mutfağa! Yemek hazır!" diye bağırınca babamla birlikte mutfağa gittik.

Annem bana baktı ve "Biriyle görüşüyorsun demek." dedi.

"Sen nereden biliyorsun? Yoksa abim mi söyledi?"

"Az önce baban ne yapacağını bilemeyerek bana geldi." deyince güldüm.

"Baba ya."

Annem, "Kim bu çocuk?" diye sorunca babam, "Gözlemlediğimiz öğrencilerden biri." diye cevap verdi.

"Hmm.'

Sandalyeye oturacağım sıra annem, "Sen eve geldikten sonra ellerini yıkadın mı?" diye sordu.

"Ben de tam yıkamaya gidiyordum." dedim ve mutfaktan kaçarcasına çıktım.

Ruh Temsilcisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin