Barlas, "İyi birine benziyor." derken düşünüyordum.
Oflaz Amca neden öyle demişti?
"Oflaz Amca neden durduk yere öyle bir şey söyleme gereği duydu?"
"Bilmiyorum." diyen Barlas'a tek kaşımı kaldırıp baktım.
"Bana durduk yere öyle bir şey söyleyecek hali olmadığına göre o lafı sanaydı."
Barlas hiçbir şey söylemezken "Şu an bildiğin ve bana söylemek istediğin bir şey var mı Barlas?" diye sordum.
"Hayır, yok."
"Emin misin?"
"Eminim."
"Daha sonra bilmem gereken bir husus ortaya çıkarsa geçen sefer söylediğin yalan gibi olmaz. Şimdi bir şans daha veriyorum. Planladığın bir şey var mı?" diye sordum.
Barlas kafasını öne eğdi ve "Efkan'ın sana tavırları sinirlerimi çok bozuyor." dedi.
Anlamayarak "Bunun konumuz ile alakası ne?" diye sordum.
"Efkan ile yalnız kaldığım bir anda onunla biraz sert konuşmayı planlıyordum. Konuşmamızı istemediğin için de senden saklıyordum. Galiba konuşmamın kötü bir sonucu olacaktı, Oflaz Bey bu yüzden uyardı."
Benim isteğimi es geçip Efkan ile konuşmaya karar vermesi umurumda değildi. Benim takıldığım farklı bir husus vardı.
Barlas'a doğru bir adım attım ve tehditkar bir ses tonunda "Kitap falan umurumda değil. Eğer benim arkadaşımın canını sıkacak bir eylem yaparsan ben de senin canını sıkarım. Bir daha Efkan ile sert konuşmayı bırak, onunla benim aramdaki bir meseleye girersen seni pişman ederim." dedim.
"Anladım, onu çok seviyorsun. Küçüklükten beri arkadaşın. Burası beni ilgilendirmiyor." dedi Barlas.
"Ama beni ilgilendiriyor. Bir daha aynı hataya düşme."
"Tehdit ettiğine göre konuya geri dönebilir miyiz?" diye soran Barlas'a "Birazdan Umurhan Bey gelip bizi yemek yemeye götürecek. Bu yüzden abimlerin yanına gidip bekleyeceğim. Sen de ne yaparsan yap." dedim.
Odadan çıkarken Barlas arkamdan bana sesleniyordu. Onu umursamadım.
Efkan'a çıkışmayı düşünmesi bile beni deli etmişti.
Barlas koşarak peşimden geldiğinde "Özür dilerim." dedi.
Ona baktım ve az önceki sinirli ses tonumda konuşmaya devam ettim.
"Bana bir özür borçlu değilsin. Bir hata yapmayı düşündün. Ben de o hatayı yaparsan ne olur diye bir konuşma yaptım. Şimdi konuyu daha fazla uzatma."
"Bana sinirli olmanı sevmiyorum. Hadi özür diledim, şu konuyu unutalım gitsin."
"Eğer hataya düşmezsen zaten bu konuyu unuturum. O yüzden daha fazla konuşmana gerek yok."
Barlas, "Öyleyse aramız iyi mi?" diye sordum.
"Bunu daha önce de dediğim gibi tavırların gösterecek."
"Anladım. Peki seninle birlikte gelebilir miyim?"
"İstiyorsan gel." dedim ve yürümeye devam ettim.
Barlas peşime takılırken abimi aradım.
"Efendim Meva."
"Neredesiniz abi? Yanınıza geleceğiz." dedim.
"Efkan, Ceylan ve Reyhan ile lobide oturuyoruz."
"Tamam geliyoruz." dediğimde abim telefonu yüzüme kapattı.
Klasik abim, diye düşündüm içimden.
Barlas ile lobiye indiğimizde oturan abimlere selam verdim.
Efkan hariç hepsi bana bakarken Barlas boştaki ikili koltuğa oturdu.
Boşta sadece iki yer vardı. Efkan'ın ve Barlas'ın yanı...
"Ayakta mı dikileceksin Meva?" diye soran abim ile Efkan'ın bakışları beni buldu.
"Sadece bir anlığına dalmışım." dedim ve Efkan'ın yanına oturdum. Yanına oturduğumda Efkan'ın bakışları geri yeri bulmuştu.
Barlas'ın bana baktığını hissediyordum. Umursamadım.
Ceylan bana bakıp Efkan'ı kafasıyla işaret edince bakışlarım yeri buldu.
Ceylan kaşlarını çatıp ne olduğunu bakışları ile sorunca derin bir nefes verdim.
Kafamı olumsuz anlamda sallarken Ceylan aramızın bozulduğunu anlamıştı.
Şaşırarak bana bakan Ceylan, abime döndü ve bizi işaret etti.
Abim kaşlarını çatarak olayı anlamaya çalışırken Ceylan ona beden diliyle her şeyin bittiğini anlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantasyTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.