Dizlerimin üzerine düşerken hissettiğim rüzgar ile gözlerimi açtım.
Oflaz Amcaların ruhları geldiğinde annem ne yapacağını bilemeyerek onlara baktı.
Annem yerinde sendelenirken babam, annemin kolundan tuttu.
Annemin gözleri dolarken "Dokunabilir miyim?" diye sordu.
Oflaz Amca, "evet" anlamında başını yavaşça aşağı yukarı sallayınca annem hızla boynuna sarıldı.
Annemin ilk kez hıçkırarak ağladığını gördüğümde ne tepki vereceğimi bilmiyordum.
Oflaz Amca'nın da hali annemden farklı değildi.
Babam da Efkan Amcalar ile tokalaşırken "Dilay Teyzeler nereye gitti?" diye sordum.
"Efkan'ın mezarlığına yürüyorlar." diyen Meva Teyze'ye teşekkür edip koşarak Dilay Teyzelerin peşinden gittim.
Dilay Teyze'nin Gökbay Amca'ya sarılmış, ağladığını gördüğümde yanlarına gitmeden yumruklarımı sıktım.
Gözlerimi kapatırken "Ben ruh temsilcisi Meva. Tsunami elementinden Efkan'ın ruhunu yanıma çağırıyorum." diye fısıldadım.
Efkan geldiğinde başım dönüyordu.
Efkan'a bir şey demeden Gökbay Amcaları işaret ettim.
Efkan ne demek istediğimi anladığında Dilay Teyzelere doğru bir adım attı.
"Anne, baba."
Dilay Teyzeler neler döndüğünü anlamayarak Efkan'a döndüğünde büyük bir şok yaşadılar.
"Bu na... nasıl? Sen gerçek misin?" diye soran Dilay Teyze ile Efkan, "Meva sayesinde." dedi.
Dilay Teyze, Efkan'a yaklaşırken acıyla tebessüm ettim.
Gökbay Amca ve Dilay Teyze, Efkan ile ilgilenirken başım daha şiddetli dönmeye başladı.
Midemin de bulantısını hissederken yavaşça kaldırıma oturdum.
Dilay Teyzeler heyecanla gücümün detaylarını Efkan'dan öğrenirken çevreyi bulanık görmeye başladım.
Dengemi kaybederken elimle kaldırımdan destek aldım.
Burnumdan kan aktığını hissederken aynı anda gelen kusma isteği ile kendimi tutamadım ve yolun ortasında kusmaya başladım.
Efkan, "Meva!" diye korkuyla bağırırken Gökbay Amca da endişeyle Dilay Teyze'ye bir şeyler söyledi.
Kendime gelmeye çalışırken kustuğum yere baktım. Sırf kan vardı.
Kendimi daha da kötü hissederken Gökbay Amca, "Alçinlere haber verin." diyordu.
Efkan silikleşirken Gökbay Amca beni kucağına aldı.
Gökbay Amca koşar adımlar ile beni şifahaneye götürürken Dilay Teyze telefonda annemler ile konuşuyordu.
Kısa bir sürede şifahaneye gelmiştik.
Gökbay Amca, beni acil sedyelerine yatırırken başıma şifacılar toplanmaya başlamıştı.
Dilay Teyze, "Galiba gücünü orantısız kullandı. Tüm sağlık testleri yapılsın ve bir şeyi olmadığından emin olunsun." dedi.
"Tabii Dilay Hanım."
Hasta odalarından birine götürülürken endişeyle gelen annemleri fark ettim.
Hasta odasına alındığımda "Ben iyiyim." diye mırıldandım.
Şifacılardan biri "Bırak da ona biz karar verelim." dediğinde hasta yatağında doğrulmaya çalıştım.
"Hey hey hey. Yatmaya devam et." diyen şifacıya baktım.
Yüzünü kapatan maskesine rağmen tanıdık geliyordu.
"Seninle daha önce karşılaştık mı?" diye sordum.
"Sanmıyorum."
"Ben gördüğüme eminim." derken enjekte ettiği iğneye baktım.
"Bu ne için? Ben fazla güç kullanımından gelmiştim." dedim.
"Vücudunu çok yormuşsun. Bu yüzden seni kendine getirmeye yardımcı olacak vitamin takviyeli bir ilaç."
Bu adama karşı içimde hiç hoş olmayan duygular oluşmuştu.
"İlacın ismi ne?"
"Bunları kendine geldiğinde konuşmaya ne dersin? Şu an kendini yormasan daha iyi olacak."
Adamı nereden hatırladığımı bulduğumda kaşlarımı çattım.
"Umurhan Bey ile gittiğimiz lokantada servis yapan garson sendin."
Birkaç günde üçüncü ülkedeki garsonluktan bizim ülkedeki şifacılığa geçiş yapamaz.
Adam elindeki şırıngayı bırakıp kaçmaya başlayınca güçlükle ayağa kalktım ve peşinden gittim.
Odadan çıktığımızda kapıda bekleyen babamlara "Onu yakalayın." diyebildim sadece.
Daha fazla adım atmaya bacaklarım izin vermezken babamlar adamların peşine takıldı.
Yere yığılırken "İğne." diye mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantastikTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.