Efkan silikleşmeye başlarken gözyaşlarıma hakim olamadım.
"Sen kaybolur kaybolmaz ben seni geri çağıracağım." dedim.
"Birazdan annemler gelecek." dedi Efkan.
"Dilay Teyzeler de seni görmek isteyecektir." dedim hevesle.
"İşler karışacak." diyen Efkan ayağa kalktı.
"Çağırma beni. Daha sonra çağırırsın. Şimdi ayak altında durmam doğru değil." dediğinde onu kafamla onayladım.
"Seni seviyorum kıvırcık."
Efkan, "Ben de seni seviyorum turunç." derken kayboldu.
Gözümü sıkıca yumdum.
Gözümden akan yaş yanağımı yakıp geçerken dışarıda bir gürültü koptu.
Merakla demirliklere yaklaştığımda Dilay Teyze sinirle nezarethaneye girdiğinde elinde volkan gücüyle doldurulmuş bir silah vardı.
Hiçbir şey demeden silahı Utku Bey'e doğrulttu.
Utku Bey korkuyla gerilirken "Ne yapıyorsun Dilay?" diye bağırdı.
"Nezarethanenin kapısını aç." diyen Dilay Teyze'ye Uyku Bey, "Bunu yapmayacağımı biliyorsun." dedi.
"İyi öyleyse."
Dilay Teyze silahı ateşlemeye hazırlanırken Utku Bey, "Beni mi öldüreceksin?" diye sordu.
"Zamanında çok öldürmüşlüğüm var. Şimdi bir insanı öldürmek zor olmaz."
Utku Bey korkarken cebinden nezarethanenin anahtarlarını çıkarınca Dilay Teyze, "Kapıyı aç." dedi.
Utku Bey demirliklerin kilidini açarken "Bu yaptığın suç, biliyorsun. Şu an bir mahkumu kaçırıyorsun." dedi.
Dilay Teyze ona cevap vermezken açılan kapıdan dışarı çıktım.
Dilay Teyze silahını indirdiği de Utku Bey'e baktı.
Utku Bey kurtulduğunu düşünürken Dilay Teyze silahın kabzası ile Utku Bey'in tam kafasına vurdu.
Utku Bey sırt üstü düşerken "Sorguda dediklerini duydum." dedi Dilay Teyze.
Dilay Teyze hiç düşünmeden Utku Bey'in karnına oturduktan sonra yüzünü yumruklamaya başladı.
"Tek savaştaki kayıpları sen mi düşünüyorsun it?" diye bağırdı.
Dilay Teyze çenesine sert bir yumruk attı.
"Toprak elementinden Oflaz."
Dilay Teyze bir yumruk daha attı.
"Su elementinden Efkan."
Bir yumruk daha.
"Hava elementinden Meva."
Dilay Teyze'nin sesi titrerken "Karam, Uysal, Ogeday, Mahzar, Ahu, Sedef, Adin, Elfin, Yekta, Büge, Jale ve daha yüzlercesi. Ben hepsinin ismini ezbere biliyorum. Hepsinin!" diye bağırdı.
Utku Bey artık bayılacak hale geldiğinde Dilay Teyze ayağa kalktı.
"Evet, bu yaptığım bir suç. Eğer bu hayatta biri benim bu kararımı yanlış buluyorsa karşıma çıksın."
Dilay Teyze bana döndü.
"Gidelim Meva."
Dilay Teyze'yi onaylarak peşinden nezarethaneden çıktım.
Kapıda bizi bekleyen annemlere baktım. Hepsinin morali bozuktu.
Gökbay Amca, Dilay Teyze'yi baştan aşağı süzdükten sonra üzerine bulaşan kandan dolayı cebinden bir mendil çıkardı.
Mendili Dilay Teyze'ye uzattığında Dilay Teyze istemediğini kafasıyla belli etti.
"Neden Efkan'ın ölümünü söylemediniz?" diye sordum.
Hepsinin başı öne eğilirken Ceylan, "Sen nereden öğrendin?" diye sordu.
"Oflaz Amca söyledi."
Annem, "Oflaz Amca'n mı?" diye sorduğunda "Evet." dedim.
"Eve gidebilir miyiz? Sizi bazı kişiler ile görüştürmek istiyorum." dedim.
Dilay Teyze, "Benim işim var." diyerek aramızdan ayrıldığında Gökbay Amca, "Ben Dilay'ı yalnız bırakmayayım." dedi.
Onlar giderken "Onların da görmesi lazımdı." dedim.
"Daha önce hiç denemedim ama yeni bir şey deneyeceğim." dedim ve derin bir nefes verdim.
Annem anlamayarak bana bakarken yumruklarımı sıktım.
Gözlerimi yumarken en iyi şekilde odaklanmaya çalıştım.
Daha önce hiç birden fazla ruhu çağırmaya çalışmamıştım.
"Ben ruh temsilcisi Meva. Toprak elementinden Oflaz'ın, hava elementinden Meva'yı ve su elementinden Efkan'ın ruhunu buraya davet ediyorum."
Hiçbir şey olmazken yumruklarımı daha çok sıktım. Tüm gücümü kullanmaya çalışırken vücudum hafiften titriyordu.
Bunu yapabilirim.
Hadi Meva, hadi Meva.
Tüm güç yumruklarımda toplanırken acıyla bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantasíaTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.