Sorgu odasına tanımadığım bir adam girdiğinde merakla ona döndüm ve "Efkan'ın durumundan haberiniz var mı?" diye sordum.
"Yok."
Sert çıkan sesi beni ürkerken karşıma oturdu.
"Üç adamı öldürmüşsün."
Daha yenice idrak edebildiğim gerçeği bir kez daha duymak canımı yakmıştı.
"İstemeyerek." diye ekledim.
"Bunu kanıtlayabilecek bir delilin var mı?"
"Görgü tanıklarım var. Abim ve biri daha benim yanlışlıkla gücümü kullandığımı gördüler. Hem gücümden haberdar iseniz daha kullanmayı bilmediğimi anlamışsınızdır."
"Algılarımı yönetmeye çalışmak yerine sadece sorularıma yanıt ver." diyen adam ile derin bir nefes verdim.
"Abinin tanıklığı işe yaramaz. Diğer gören kişi kim?"
"Afşa. Bu ülkenin vatandaşı değil." dedim.
"Hangi ülkenin vatandaşı?" diye sorduğunda "Üçüncü ülkenin." diye yanıt verdim.
Dosyamı incelerken "Senin neyin oluyor?" diye sordu.
"Tanıyorum sadece." dedim.
Başını dosyamdan kaldırdı ve "Sadece tanıdığın birisi böyle bir olaya tanıklık edecek kadar yakın mı sana?" diye sordu.
"Benim değil, arkadaşımın yakını."
"Yani yalan ifade vermek için ikna edebileceğiniz birisi." dediğinde "Ona bakılırsa tanımadığımız birine de rüşvet vererek yalan ifadeye ikna edebiliriz." dedim.
"Buradan senin getireceğin tanıklara inanmamamız gerektiği varsayımını çıkarıyorum." diyen adama ne diyeceğimi bilemedim.
Benim çukurumu kazmak istiyor gibi bir hali vardı.
"Neden sorgumu annem yapmıyor?"
"Annenin yapmasını mı isterdin?" diye sorduğunda "Senin yerine, evet." dedim.
"Annen sakladıklarını görmezden gelip seni aklayacak diye mi istiyorsun onu?"
Adamın tavırlarına sinir olarak "Hayır, daha mantıklı sorular soracağını bildiğim için istiyorum." dedim.
"Annenin tek vasfı güneş gücünün element temsilcisi olması." dediğinde daha da sinirlenmişti.
"Annem hakkında düzgün konuş. Bu zamana kadar birçok başarıyı elde etmiş bir kadın." dedim.
"Kızı olduğun için öyle düşünmen normal."
Yumruğumu masanın altından sıkarken "Söylesene, elementin ne?" diye sordum.
"Buz."
"Eğer benim annem olmasaydı gücünü bu kadar rahatlıkla söyleyemezdin. Bence yat kalk annemin başarısı için şükret."
Adamın kaşları çatılırken "Annenin başarısı, yüzlerce insanın ölümü üzerine kuruldu." dedi.
"Bir savaşta kimsenin burnu bile kanamaz mı sanıyorsun? Hiç tarih kitapları okudun mu?" diye sordum.
"Senden çok okumuşumdur ve eğer annen olmasa kimse hayatını kaybetmeden refah içinde yaşamaya devam edebileceğini biliyorum."
"Ana elementine sahip olan ve elementsiz olan insanlar için geçerli bu dediğin. Ha bir de baştakilerin yakınlarını öldürmemiş olmaları da lazım. Eğer annem olmasa hükümet sen elementine kavuştuğunda seni öldürmek için peşine düşerlerdi." dedim.
"Düşmediler mi sanıyorsun?"
Adamı baştan aşağı inceledim. Yaşı babamlara yakın olmalıydı.
"Düştülerse olayları yaşayan kişilerden biri olarak nasıl böyle cahilce bir düşünce biçime sahip olabilirsin?"
"O savaş benim hayatımı bitirdi. Tüm sevdiklerim öldüler."
"Milyonlar kurtulsun diye yüzlerce insanın kendini feda etmesi bence doğru olan. Duygusal olarak değil de mantıklı düşünsen bana hak verirsin."
Adam, "Annenler tabii kayıp vermedi. Bu yüzden böyle rahatsınız." dediğinde sinirle ayağa fırladım.
Oturduğum sandalye yere düşerken "Hiçbir şey bilmiyorsun!" diye bağırdım.
"O savaşta benim anneannem ve annemlerin yakın arkadaşları hayatlarını kaybettiler! Sırf bizim gibi ara element gücüne sahip insanlar diğer insanlar gibi rahat içinde yaşayabilsin diye!"
Sakinleşmek için derin nefes almıştım ki duraksamam sadece bu adamın dediklerine daha da sinir olmamı sağlamıştı.
"Benim dedem, eşini; annem, çocukluk arkadaşını; babam; arkadaşlarını kaybetti! Amcam kendi anne ve babasına karşı savaştı! Hem bu savaş olmasa daha çok kayıp veriliyordu! Şimdi sen bilmezsin deme, benim babamın tüm ailesi bu yüzden katledildi!"
Söyleyeceklerim bittiğinde adama sinirle baktım. Bana korkuyla baktığını gördüğümde sebebin tek bağırışım olmadığını fark ettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantasiaTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.