"Şimdi sana bu ana element temsilcisi gücünden biraz bahsedeyim. Zaten ilerleyen zamanlarda sana daha yetkili kişiler bu gücün detaylarını anlatacak."
Heyecanla Oflaz Amca'yı dinlemeye başladım.
"Her elementin, ara elementin bir element temsilcisi var. Zaten bunu biliyorsun. Hem annen hem de deden element temsilcisi." dediğinde tebessüm ettim.
Gülerek "Kanımızda mı var, anlayamadım." dedim.
Oflaz Amca bu dediğime güldü ve anlatmaya devam etti.
"Bir de tüm güçlerin temsilcisi vardır. Bu temsilciye, ana element temsilcisi denir."
Araya girdim.
"Öyleyse her türlü gücü kullanabileceğim. Ateş, su, güneş, kül..."
"Evet, kullanabilirsin lakin bu senin uzmanlık alanın olmadığı için element sahibini kendi elementi ile saldırmaya çalışsan yenemezsin."
Surat astım. Son dediklerine kadar oldukça havalı gidiyordu.
Oflaz Amca, "Lakin senin daha özel bir gücün var." dediğinde heyecanla "Hayaletler ile konuşabiliyorum!" dedim.
"Ruhlar ile iletişim kurabiliyorsun."
"Yine de sadece bu kadar mı? Ruhlar ile iletişime geçerek kimseyi yenemem gibi." dedim.
Oflaz Amca bu dediğime güldü.
"Tabii ki bu kadar değil. Biz ruhlar kendi rızamız ile en fazla sihirli ormana gelebiliyoruz ama sen çağırırsan çağırdığın kişi ya da kişiler sana yardıma gelir. Şöyle düşünebilirsin. Şu zamana kadar yaşamış tüm insanlar senin ordun. Onları istediğin gibi çağırıp güçlerini kullanarak sana yardım etmelerini sağlayabilirsin."
"Ruhlar kendi güçlerini kullanabiliyor mu?"
"Tabii ki. Güçlerimiz ruhumuz ile alakalıdır. Mesela baban eskiden ne meslek yapardı, biliyor musun?" diye sordu.
"Tabii ki biliyordum. Bir gözlemciydi, annemle de böyle tanıştı."
Oflaz Amca gülümseyerek "Annenin ve diğer gözlemlediği insanların gücünü kişiliklerini, ruhlarını anlayarak buluyordu. Sebebi de az önce dediğim gibi gücün ruh ile alakalı olmalıdır. Bedenimizi kaybetsek bile güç bizimle kalır." dedi.
"Vay canına." diye mırıldandım.
Oflaz Amca, sihirli ormanın göbeğinde duran güç taşına baktı.
"Git ve o taşı benimse, Meva. Hadi."
Derin bir nefes verdikten sonra taşa doğru yürüdüm ve hiç tereddüt etmeden taşı elime aldım.
Gözlerimi yumarken "Ben Meva. Ana element taşına her daim saygı duyacağıma ve en iyi şekilde temsil edeceğime yemin ederim." dedim.
Vücuduma aktarılan gücü hissederken elimdeki taşın hafifleştiğini fark ettim.
Gözlerimi açtığımda taş artık elimde yoktu.
"Taş vücudunda artık." diyen Oflaz Amca'ya tam cevap verecekken birçok insanın ismimi bağırdığını duydum.
Kaşlarımı çattım. Bir şey mi olmuştu.
Efkan'ın yakınlarda bir yerde "Meva!" diye bağırdığını duyduğumda "Efkan!" diye bağırdım.
Sesimi duymuş olmalı ki bu sefer cevap olarak "Meva!" diye bağırdı.
"Buradayım!"
Efkan koşarak yanıma geldiğinde konuşma fırsatı vermeden sıkıca bana sarıldı.
Şaşkınlıktan ellerim havada kalırken "Efkan ne oldu?" diye sordum.
Hiçbir şey demeden bana sarılmayı sürdürürken kollarımı beline sardım.
Meva Teyze ve Efkan Amca bana imayla bakarken utanarak yüzümü Efkan'ın göğsüne gömdüm.
Efkan boynumu kokumu içine çekerek öptükten sonra bana baktı ve yüzümü elleri arasına aldı.
"Seni sihirli ormana girerken görünce ne kadar korktum biliyor musun? Normalde elementi olmayan biri buraya giremez ve ben... Ah ne düşündüğümü ben bile bilmiyorum. Bir daha yalnız kalmak falan yok. Yoksa..."
Efkan cümlesini bir şey fark ederek sonlandırdı.
"Gözlerin..."
"Ne olmuş gözlerime?"
"Maviler."
"Ne?"
Anlamayarak Oflaz Amca'ya döndüm.
"Gücün vücudun ile birleşmiş."
Efkan elimden tuttu ve "Hemen şifahaneye gidiyoruz." dedi.
Efkan beni de sürükleyerek hızla yürürken "Bence annemlerin yanına gitmeliyiz. Onlar ne olduğunu biliyorlar." dedim.
Efkan ne olduğunu anlamasa da "Gidelim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantasyTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.