Deprem sona erdiğinde bedenimi saran ağacın kökleri gevşedi.
Hızla ayağa kalktım ve Efkanların yanına kaçındım.
"Ne gördün?" diye sordu Oflaz Amca.
"Efkan'ı..."
Efkan anlamayarak bana bakarken "Ben ölüyüm." dedi.
"Seni diriltmiştim ve biz... Biz evliydik. Yaşlanmıştık."
Gözlerim dolarken "Çocuklarımız vardı." dedim.
Efkan ne diyeceğini bilemezken Oflaz Amca'ya ümitle döndüm.
"Kader değiştiğine göre... Biz Efkan ile şey olabilecek miyiz?"
Oflaz Amca, "Sihirli kitabı almayı bile başaramamış olabilirsin." dediğinde sessizce yutkundum.
"Artık sihirli kitaptan öğrendiklerin ile geri hayata dön. Sonrasını düşünme." diyen Oflaz Amca'ya cevap verecektim ki bir kadının bağırış sesleri duyulmaya başladı.
Kadın bize doğru koşarken Oflaz Amca ona doğru birkaç adım attı.
Kadın bir yerden tanıdık geliyordu. Yüzü, göz rengi, saçları...
"Ben... Neredeyim?" diye soran kadına Oflaz Amca hiçbir şey demeden bakıyordu.
Kadın, Oflaz Amca'nın kolunu tutup onu sarstı ve "Neredeyiz?" diye sordu.
"Ölmüş olmalısın." diyen Oflaz Amca ile kadın, "İmkansız. Bu olamaz." dedi.
"Üzgünüm." diyen Oflaz Amca'nın ardından kadın dizlerinin üzerine düştü.
"Benim... Benim bir oğlum var. O bensiz yapamaz." diyen kadının gözleri dolmuştu.
Efkan Amca, "Yani yaşınız bizimle aşağı yukarı aynı gibi, oğlunuz çok da küçük olamaz." dediğinde kadın kaşlarını çatarak ona baktı.
"Amca senin kafan yerinde mi? Benimle senin aranda rahat yirmi yaş vardır. Ben daha gencim."
Efkan ile birbirimize baktık.
Kadının kırklı yaşlarda olduğu belliydi. Acaba kafası mı yerinde değildi?
Oflaz Amca, kadının önünde yere oturdu. Onu teselli etmek için elini omzuna koydu.
"Eminim ki babası ona iyi bakacaktır."
Kadının ağlaması şiddetlendi.
"Beni aldattığı kadın ile evlenip oğlumu yetimhaneye bırakacak. Buna adım gibi eminim."
Bu hikaye bana birini hatırlatırken Efkan'a baktım. O da aynı şeyi düşünüyordu.
Düşündüğümüz şey kadını nereden tanıdık geldiğini bulmamı sağlıyordu.
"Oğlunuzun adı neydi?" diye sordum.
"Barlas."
Sessizce yutkundum.
"Barlas şu an yirmi bir yaşında." dedim.
Kadın, "Delirdin mi sen? Benim oğlum daha küçücük." dediğinde Oflaz Amca, "Oğlunun şu anki halini sana göstermek en iyisi." dedi.
Oflaz Amca ölümlü hayata bir pencere açtığında Barlas görüldü.
Bir yatağa uzanmış tavanı izliyordu, gözleri dolmuştu.
"Bu... Bu benim küçük Barlas'ım."
Meva Teyze, "Sizin isminiz ne?" diye sordu.
"Belgin."
"Belgin Hanım en son ne oldu? Şu an bizim yaşlarımızdasınız. Oğlunuz hatırladığınızdan büyük." dedi Meva Teyze.
"Ben arkeoloji ekibindenim ve bana ücreti iyi olan bir teklif geldi. Aylarca ekipçe bunun üzerine çalıştık ve üçüncü ülkeye peşinde olduğumuz tarihi eser için gidip kazı işlemlerine başladık."
Efkan, "Sihirli kitaptan mı bahsediyorsunuz?" diye sordu.
"Evet. Kitabın lanetli olduğuna inanıldığı için kimse bu işte çalışmak istemiyordu. Benim kocam çalışmıyor ve oğlumu iyi okutmak istiyordum. Bu yüzden kabul etmiştim ama kitabı bulduğumda lanetin gerçek olduğunu anladım. O işi bize teklif eden tipler iyi değildi, hiç kabul etmemdm gerekirdi. Ondan sonrasını hatırlamıyorum."
Barlas bu yüzden mi kitabı alıp kaçmıştı? Bize söyleseydi hepimiz yardım ederdik. Bu işin ucunda başka birileri daha olmalı.
"Kitapta hapis kalmış olmalısınız ve kader değiştiğinde kitap sizi öldürmeyi tercih etti." dedi Oflaz Amca.
Gözümden yaş akarken "Yani benim yüzümden mi oldu?" diye sordum.
Kimse bu soruma cevap vermezken Oflaz Amca'nın açtığı pencerede hareketlilik oldu.
Barlas'ın yanına sakalı bıyığı birbirine girmiş bir adam girdiğinde Belgin Hanım, "Bana iş veren adam buydu." dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantasyTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.