Şifahaneden çıktığımda binanın girişinde Reyhan ve Barlas'ı gördük.
Şaşırarak "Burada napıyorsunuz?" diye sordum.
Reyhan, "Şifahaneye yakındık. Bu yüzden seni ziyaret etmek istedik. Sabah kötü görünüyordun." dedi.
Acıyla gülümserken "Sihirli orman kahpeliğini bana yaptı diyebiliriz." dedim.
"Yaşadıklarına üzüldüm. İyi bir element kullanıcısı olacağına emindim." diyen Barlas ile gözlerim dolarken "Yaptığım seçimler sonucu kaderim bu yönde çizildi. Yapabileceğim bir şey yok." dedim.
"Ben... Ah üzgünüm. Öyle laf etmemem lazımdı. Seni üzdüysem özür dilerim." dedi Barlas.
"Bunlar sadece gerçekler. Müsaadenizle ben biraz yalnız kalmak istiyorum." dedim ve bir adım attım.
"Meva nereye?" diye soran Efkan'a "Yalnız kalacağım dedim kıvırcık." dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım.
Tekrar olsa tekrar o kızın hayatını kurtarmak için kumlu topraklara atlardım. Yine de içimde bir pişmanlık vardı.
Keşke Ceylan o yılanı benden aldıktan sonra hiç vakit kaybetmeden Efkan'a doğru yol alsaydım.
Orada oyalandığım için başıma geldi her şey.
Annem ve babam senelerce sihirli ormanda hızlı ve çevik olmamız gerektiğine dair söylediği nasihatleri dinlemişken şimdi yaptığım hata kabul edilir gibi değildi.
Gözümden yaşlar akarken çantamdan kulaklığımı ve telefonumu çıkardım.
Kulaklığımı telefonuma bağladıktan sonra kulağıma taktım ve şarkı açtım.
Oldum olası şarkı dinlemek hoşuma gitmiştir. Hele ruhuma ithaf eden melodileri saatlerce dinleyebilirim.
Bir anda hissettiğim omzumu tutan el ile korkuyla irkildim.
Kimin bana dokunduğunu anlamak için geriye döndüğümde Barlas'ı gördüm.
Korkum dinerken kulaklıklarımı çıkardım ve "Beni korkuttun." dedim.
"Üzgünüm. Sana seslenmeme rağmen duymadın ve bende seni durdurmak için omzunu tuttum."
"Sorun değil." dedim tebessüm ederken.
"Ee niye yanıma geldin? Bir şey mi oldu?" diye sordum.
"Yalnız kalmak istediğini söyledin ama belki biriyle dertleşmek iyi gelir diye düşündüm. Tabii istemezsen gidebilirim."
Tereddütte kaldığımı gören Barlas, "Dertleşmek insana iyi gelir. Asla yaşadıklarını içinde tutmamalısın, dışarıya aktarmalısın. Bu sana iyi gelir." dedi.
"Kalabilirsin ama bir yerden sonra seni kovarım."
Barlas bu dediğime güldükten sonra "Kovulmaya alışığım." dedi.
Yürümeye devam ederken "Ne oldu da alıştın?" diye sordum.
"İlk kez sekiz yaşında evden kovuldum. Üvey annem beni pek sevememiş." derken ne kadar gülse de içindeki acı belliydi.
"Galiba senin anlatacakların benimkilerden fazla." dedim.
Barlas, "İçimde tutmayı yeğlerim." deyince güldüm.
"Daha birkaç saniye önce derdimi içimde tutmamın yanlış olduğunu söylüyordun. Bir dediğin diğer dediğini tutsun."
"Biraz tutarsız olmuş olabilirim ama dediklerim doğru mu doğru." dedi gülerek.
"Komik çocuksun." dediğimde "Sağ ol be." dedi.
Ne zaman geldiğimizi fark etmediğim sihirli ormana baktım. Sınırına birkaç adım yakındık.
"Oturalım mı?" diye sordum.
Barlas, "Yere mi?" diye sorunca "Ben senin için oturacağın yeri silkelerim prenses." dedim ve yere oturdum.
"Anında prenses olduk, ne bu arkadaş." diyerek yanıma oturan Barlas'a sırıttım.
"Benim için yeri silkelemek yerine az üzerini kontrol et." diyen Barlas bana yaklaşınca ne yaptığını anlamayarak ona baktım.
Eli saçıma giderken uzakta bize bakan Efkan'ı gördüm.
Tam ona seslenecekken Barlas saçımdan bir yaprak çekip yere attı.
"Az önce ağaçtan düştü."
"Teşekkür ederim. Fark etmemişim." dedim ve geri Efkan'ın olduğu yere döndüğümde onu göremedim. Acaba başka birini Efkan mı sanmıştım? Efkan olsa yanımıza gelirdi.
Yanlış gördüğümü düşünerek geri önüme döndüm.
Yere bakarken esen rüzgar hoşuma gitmişti. Temiz hava güzel gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Temsilcisi
FantasiTüm ara elementlerin koruyucu hayvanını canlandırmak için çalışan bir gezegende doğan ana karakterimiz element taşını bulmak için girdiği sihirli ormanda beklenen kişi olduğunu öğrenir. "Güneş Parlarken" adlı kitabın ikinci kitabıdır.