Kalmamış

1.2K 145 97
                                    

Adamların ruhları yere yığıldığında bir kez daha saldıracaktım ki annem, "Meva yeterli." dedi.

Gözlerim dolarken "Onlar dedemi öldürdü!" diye bağırdım.

Oflaz Amca, "Meva bedenin güç kaybediyor. Geç olmadan seni şifahaneye götürüp tedavi ettirmeliyiz." dedi.

Adamlara döndüm.

"Sizi geri bedenlerinize sokmayacağım."

İkisi de dizlerinin üzerine çöküp bana yalvarırken arkamı döndüm ve bedenime doğru yürüdüm.

Çekeceğim acılar aklıma gelirken gözlerimi yumdum ve bedenime geri yerleştim.

Gözlerimi bedenimde geri açınca acıyla yüzümü buruşturdum.

Annemlerin çoktan çağırmış oldukları şifacılar yardıma gelirken acıyla yüzümü buruşturdum.

Efkan yanıma doğru gelirken Belgin Hanım'ın dediği aklıma geldi.

Kendini feda edecek kişi dedemdi. Dedem benim için kendini feda etmişti.

Gerçek ile yüzleşirken gözlerim doldu.

"Dedem benim için öldü."

Efkan, "Şimdi bunu düşünme." derken silikleşmeye başladı.

"Sizi bu kadar tutabildim. Vedalaşmalıyız." dedim.

Efkan yavaşça elimi tuttu ve "Ben seninle asla vedalaşmam." dedi.

Anlamayarak ona bakarken "Ben seni hep kalbimde taşıyorum, yoksa sen taşımıyor musun?" diye sordu.

Güldüm.

"Taşıyorum, merak etme."

Efkan utanmama gülerken tamamen kayboldu.

Şifa arabası çalışırken beni şifahaneye götüren şifacılara baktım.

Birbirlerine endişe içinde bakıyorlardı. Ne olduğunu anlamamıştım.

"Sorun ne?" diye sordum.

"Kenevir özü kalmamış." diyen şifacı ile önce ne dediğini anlamadım.

Sonradan ne olduğunu anladığımda korkuyla şifacılara baktım.

Kenevir özünü hastaları uyuşturmak için kullanırlardı ve şu an kenevir özü yoksa bana nasıl müdahale edeceklerdi.

"Şifahaneye gitmeyi mi bekleyeceğiz?" diye sordum.

"Maalesef. Şifahaneye gitmeyi beklersek geç kalırız."

Şifacının dediği ile dehşete düşmüştüm.

"Öyleyse... Kenevir özü olmadan mı müdahale edeceksiniz?" diye sordum. Sesim çok kısık çıkmıştı.

"Dayanmaya çalış."

Uzandığım sedyenin kenarlarını sıkarken şifacı, tişörtümü sıyırdı ve karnımdaki yaraya baktı.

Diğer şifacı elindeki merhemi yavaşça karnımdaki yaraya sürdüğünü acıyla yüzümü buruşturdum.

Kaçmak için yer alırken şifacı "Hareket etmemen lazım." dedi.

"Acıya dayanamıyorum. Ruhumu tekrar çıkarsam olmaz mı? Öyle bedenime müdahale edin."

"Merhemler direkt ruha işler. Ruh da bedeni onarır. Maalesef dayanmalısın."

Cevap vermezken gözlerimi yumdum. Ah canım çok yanıyor.

Bir şifacı omuzlarıma bakarken diğeri yanan bacaklarıma merhem sürüyordu.

Bacağıma her merhem değdiğinde acıyla bağırdım. Bacaklarıma en ufak rüzgar çarpması bile canımı yakarken yaralar kapansın diye merhem sürüyorlardı.

Bacaklarıma baktım.

Yaralar gözle görülür bir hızla düzeliyordu.

"Sağ omzunda kırıklar var." diyen şifacı ile diğeri müdahale dolabından bir şurup çıkarıp ona verdi.

"O ne?" diye sordum.

"Kırıkları onaracak." diyerek şurubu bir bardağa döktü şifacı.

Bardağı bana uzattıktan sonra "İç bunu çocuğum." dedi.

Bardağı aldım ve titreyen elimle ağzıma götürdüm. Bir dikişte şurubu içince ağzımda bıraktığı acı tat yüzümü buruşturmuştu.

Şifacılar yaralarım ile ilgilenmeye devam ederken daha yaşlı görünen konuşmaya başladı.

"Teşekkür ederim."

Merakla "Niye?" diye sordum.

"Ben daha çocukken ölen annem ile görüştüm bugün. Hem de senin sayende. Eğer sen gücünü kullanıp ruhları çağırmasaydın ben annemi anca öldüğümde görebilirdim."

Kadınla birlikte duygulanırken sanki tüm acılarım son bulmuştu.

Ne yaşarsam yaşayım bunu duymaya değerdi acılarım.

"Ben ne diyeceğimi bilemiyorum." dedim.

Şoför ön taraftan sesini duyurmak için bağırarak "Dokuz yaşında ölen kızımın ruhunu gördüm. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır." dedi.

Gözlerim dolarken "Elimden geldiğince sizlere daha çok yardım edeceğim." dedim.

Şifacı yavaşça elimden tuttu.

"Şimdilik sadece iyileşmene bak."

Ruh Temsilcisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin