2.1

119K 6.1K 1.5K
                                    

Oylarımız çok az arkadaşlar, lütfen<3 sinir koymayalim hiç yoktan. :) yorum da yapalimmm keşke ben de yapabilseydim zknxks
-

"Günaydın bebiş." Neva'ya doğru kollarımı açtığımda o da aynı şekilde karşılık verip bedenini kollarıma bırakmıştı. "Günaydın aşkom."

Evet. Biz böyle arkadaşlardık işte. Aramızda her ne kadar anlaşmazlık yaşanırsa yaşans-

"Dün söylediklerini unutmadım." Deyip çantasını kaptığı gibi başka bir sıraya doğru yöneldiğini görmemle olduğum yerde kalakaldım.

Vay anasını sayın seyirciler.

"Sen ciddi misin?" Kollarımı iki yana doğru açıp Disney Channel karakterleri gibi anlamsız bir surat ifadesiyle onun yanına doğru ilerlemeye başladım.

Ulan o kanal eskiden bedavaydı kahpenin evlatları.

Neva bana doğru ters bir bakış attı ve kulaklıklarını geçirdi kafasına.

"Oha!" Dedim büyük bir coşkuyla ön sıraya, ona dönük otururken. "JBL kulaklık mı aldın?" Gözlerini devirip telefonuyla uğraşmaya başlayınca "hani ekonomimiz kötüydü?" Diye sordum büyük bir tepkiyle. "Hani ekonomi bir tek bizi vuruyordu?"

Derin bir nefes verdi ve ofladı. "Artık ekonomi bana kötü değil."

Yüzümü ekşittim. "Hadi lan ordan be! Yalancı."

Sanki pes edermiş gibi zenginvari kulaklığını başından aşağı indirdi ve kollarını önünde bağlayarak tavırlı bir şekilde ağzını yamulttu. "Hani biz salakmışız ya. Hani biz bir işe yaramıyormuşuz ya."

"Ee yalan mı-" son anda kendimi frenleyerek genzimi temizledim. "Tamam. Belki de sizin üzerinize gereğinden çok geldim."

"Belki?"

Derin bir nefes verdim. "Sizin üzerinize çok geldim, kabul ediyorum." Kaşları şüpheyle havalanırken "ama birazcık dikkatli olabilirdin." Diye devam ettim ihtiyatlı bir şekilde. "Atlas'ın da numarayı verirken dikkatli davranmadığı gibi. Kendini bir benim yerime koysan. Ah bir koysan."

Bir anlık duraksadı ve gözleri kocaman açıldı. "Çok korkunç bir şey lan."

"Şimdi anladın mı beni?"

"Ama şimdi de sen kendini bir benim yerime koy," dedi mahcup bir şekilde. "Gerçekten yapmak istemediğin bir şey yüzünden arkadaşından azar işitiyorsun, özür dilediğin halde salak damgası yiyorsun."

Ee ama öyleyd- tamam sustum.

"Ece gerçekten de bilerek yapmadım ben ya."

Ne diyebilirdim ki? Zaten dün ağzıma geleni demiştim. Yani susmaktan başka bir çarem yoktu. Böyle bir şey için de arkadaşımla ilkokul çocuğu gibi küsmeyeceğime göre?

"Özür dilerim," deyip yalancı bir tavırla ağlama sesi çıkardım. Bunu da yaptık ya, tamamdır.

Ellerini havaya kaldırarak sırasından çıktı. "Ben de özür dilerim!" Onun sesinde de ağlamalı bir ifade vardı ve o da aynen benim gibi yapmıştı.

Yaşasın kankalar arası ilgi çekme!

Benle Neva birbirimize sıkı sıkı sarılı duralım, birden yanımızda beliren Kahraman, ikimize doğru tıpkı bir öcü görmüş gibi baktı. "Benim sıramda ne işiniz var lan?!"

•••

Yemekhanede Neva'yla birlikte elimizdeki tepsileri bulduğumuz bir masaya bıraktığımızda sabırsızlıkla oturup kaşığımı elime aldım.

Sabahları okula hiçbir şey yemeden geldiğimden yemekhanede aynı bir dozer gibiydim. Hatta tabldotumu tertemiz yapıp sanki başka biriymişim gibi tekrardan yemekhane sırasına girdiğim bile oluyordu. Tabii bunu aşçı abla fark ettiği gibi tabldotu az kalsın kafamda kırıyordu, orası ayrı konu.

Kaşığımla önümdeki yemeği eşelerken "bu ne be?!" Diye sordum Neva'ya doğru. "Etli kuru fasulye dememişler miydi? Eti koklatmamışlar bile anasını satayım, sadece yanından geçirmişler!"

Güldü. "Arada vejeteryanlara da jest yapmasınlar mı?"

Ben de güldüm. "Gerçekten olaya bu yönden mi bakıyorsun? Yok yok. Gerçekten de senin için ekonomi baya iyi olmuş. Hayır yani para kuyusu falan mı buldun? Unutma, paylaşmak güzeldir."

Neva beni tabiri caizse götüne bile takmazken uzaklardan masa masa gezip de millete sataşan, sabahki Esat'ın yanındaki kızı görmemle duraksadım. Bir elinde tatlı kaşığı vardı ve ağzına sokuşturup sokuşturup etrafa bakınıyordu.

"Bu kızın derdi ne?" Diye sordun Neva'ya doğru. O da arkasına doğru dönüp malum şahsa doğru bakarken "daha önce bu kızı pek görmüyordum," diye devam ettim kaldığım yerden.

"Çünkü o sözel sınıflarından." Neva'nın bu söylediğiyle kaşlarım havalandı. "Öyle mi?"

"Aslında onu hep görüyorduk ki neden birden ona dikkat kesilip daha önceden pek görmediğini söyledin ki?" Sanırım dikkatimi çekmediğinden pek oralı olmamıştım. Zaten sözel sınıfları başka bir kattaydı ve yemekhane dışında pek kesişmiyorduk. Esat da yeni yeni dikkatimi çekmeye başladığı için gözüme batmak zorunda kalmıştı.

Esat? Yeni yeni dikkatimi çekmek?

Yağız az ötede oturuyordu ve turuncu kepçük keko ona doğru yanaşmaya başlamıştı. Ardından onun tabağındaki plastik kaptaki pudingi kaptığı gibi arkasına bile bakmadan yürümeye başladı.

Yağız neye uğradığını bile anlayamazken Ayaz ve Çağrı girdi kadraja. O ikisi de etraftaki insanların pudingini topluyordu.

Eşkıya mısınız oğlum siz?

Turuncu kepçük keko kıza inanılmaz gıcık olmuştum. Önümdeki pudingimi aldım ve ayağa kalktım. Yağız'ımın pudingsiz kalmasına göz yumamazdım. Hem bu, ona karşı atacağım iyi bir adım olabilirdi.

"Nereye?" Neva'yı dinleme gereğine bile girmeden masadan ayrılmaya başladım. Yağız kızı takmamıştı bile. Yemeğini yemeye başlamıştı.

Gittim ve büyük bir cesaretle elimdeki pudingi uzattım. Kaşları şaşkınlıkla havalanırken "beraber olsun mu?" Diye sordum büyük bir cesaretle. Oha Ece!

Sonuçta yapabilirdim. Değil mi? Aramızda artık bir muhabbet vardı.

Karşısındaki sandalyenin aksine yanındakini oturmam için işaret edip gülümsedi. "Olsun bakalım."

911'i arayabilir misiniz? Ah. Pardon. Doğru ya. Bu Amerika kurgusu değil.

112'yi arayabilir misiniz?

Ne mi oldu?

Heyecandan öldü!

-
***sonraki bölümü bekleyennn?

MELANKOLİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin