0.9

141K 6.8K 739
                                    

Günün üçüncü bölümü. Makinalasmak istiyorum. Trim trak tiki tak.
-

Sınıfa ayak basar basmaz gördüğüm Neva'yla birlikte hızla ona doğru ilerleyip sanki ona saldıracakmışım gibi ellerimi havaya kaldırdım. Bunu anında fark eden Neva, bir anlık afallama ihtiyacı hissederken "beni yaktın kızım!" Diye haykırıp nihayetinde sıramızın önünde durdum. "Başıma nasıl bir bela açtın haberin var mı?!"

Şaşkınlıkla sordu, "benim mi?"

"Bir de o salak kuzenin!"

Sanki ani bir aydınlanma yaşanmış gibi gülümsedi ve beni hemen kendi yanına çekip oturttu. "Yoksa," diye mırıldanıp sınıfa doğru temkinli bir bakış atıp devam etti. "Yağız'a mı yazdın?"

Boşluğuma gelmesiyle güldüm. "Evet." Ardından yüzümü ultra ciddiliğe bürüyüp sesimi yükselttim. "Ama başka bir Yağız!"

"Ne?"

"Kime yazdım biliyor musun?" Sorum sonrası ağzı açık kalır kalmaz salak gibi kafasını salladı. "Hayır?"

"Esat."

"Esat?"

"Evet," deyip alayla güldüm. Veya delirmişte olabilirdim. "Onun da ikinci ismi Yağız'mış. Düşünebiliyor musun?!"

"Nasıl ya?" Diye sordu şaşkınca. "Ne demek ikinci ismi Yağız?"

"Bal gibi de Yağız!" Kendimi arkamdaki sırama verip sakinleşmeye çalışırcasına derin bir nefes verdim. "O salaklıkta master yapmış kuzenin Yağız'ımın numarasını vereceğine kavga ettiği serserinin numarasını vermiş. Neden? Çünkü isim karışıklığı olmuş!"

Neva'nın ağzı tabiri caizse hayvan kadar açık kalırken "inanmıyorum!" Diye inleyip iki avuç içini dudaklarının üzerine kapattı. "Bu nasıl mümkün olabilir?"

Omuz silktim. "Oldu valla."

"İyi de o çocuğun ismini sadece Esat sanıyordum." Ardından bir anlık duraksadı ve "demek ki Atlas o yüzden 'hangi Yağız?' Diye sordu bana." Der demez işte o an, duyduğum bu bilgiyle gözlerim anında parlamaz mı?

"Nasıl yani?" Aha kesin Neva'nın da bu işte parmağı var.

"Atlas'tan, Yağız'ın numarasını istedim ve 'hangi Yağız?' Diye sordu bana. Ben de ne kadar Yağız var sanki anasını satayım yolla gelsin, dedim ve bunun sonucunda  da iki tane numara verdi bana."

Hayır, henüz sinirlenmek için çok erken.

"Ee?"

"Ben de birini alıp sana verdim işte." Omuz silkti. "Ne bileyim be. Ben de Yağız'ın iki numarası var sandım."

Yüzüne doğru yalancı bir tükürük yollayıp "pu senin sıfatına," deyip kafamı sabır istercesine iki yana doğru salladım. "Ne de olsa senin de o salak Atlas'la akrabalığın var. Ne diyeyim?"

"Ayıp oluyor!" Neva kaşlarını çattığında derin bir iç çektim. "Hiç ayıp mayıp deme bana valla. O çocuğa bulaşmak demek ne demek bilmiyorsun."

"Ne demekmiş?"

"Çocuk tam bir bela ve gerçekten de benim kim olduğumu her an bulabilir." Tekrardan aklıma gelmesiyle küçük bir sızı sardı kalbimi. Vallahi korkuyordum o çocuktan.

"Okulun iti kopuk serserisi. Her mevzuda adı geçiyor, her gün müdür yardımcısının yanına çağrılıyor ve üst komşumuz Hayriye ablanın da oğlu oluyor kendisi." İstemsiz güldüm. "Hayriye abla karşı dairedeki kadını dövmüştü."

"Nee?!"

"Kızım diyorum ya bunlar ailecek sorunlu. Gerçekten de Yağız'ımdan uzak durması gerekiyor." Bir anlık duraksayıp söyledim, "gerçi uzaklaştırma almıştı ama neyse."

Bana doğru endişeyle bakıp gözlerime doğru eğildi. "Kanka, tehdit ediliyorsan yarın kırmızı giyin."

Sabır dilercesine ellerimi havaya kaldırdım. "Bu mudur?!"

"Ha bir de özür dilerim."

Kollarımı önümde kenetleyip "neyse ki onu engelledim." Dedim. Bu bir nebze olsun içimi rahatlatıyordu işte. "Artık bana yazamaz."

-
***Bölümler kısa çünkü, Texting. Ama hiphizli geldikleri için sıkıntı yok. Görüşlerinizi ve yıldız atmayı da unutmayın mango frappucinolarim

MELANKOLİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin