5.3

84.5K 5.5K 3.1K
                                    

Bu kadar uzun bölüme 🌟Sınır: 1,2k oy.🌟 Bir günde 3K kişi okuyor bu kadar oy istemem bile az aslında. Burada emek veriyoruz arkadaşlar siz de hak yemeyin gereken neyse onu verin. Boşu boşuna okumayın yani dkdnfk
-

Evin verandasına çıkmaya başladık. Dedemin evi, çocukluk hatıralarımın süslendiği yerdi. İki katlı, sıradan bir köy eviydi. Altı bodrum katıydı ve genelde soba ve çeşitli ihtiyaçlar için depo olarak kullanılmaktaydı. Evin etrafı küçük bir bahçeyle sarılmıştı. Eskiden bu bahçe anneannem dolayısıyla baya bir gösterişliydi fakat kaybından beri sıradanlığa yüz tutmuştu.

Zili çaldıktan sonra yanımda duran Esat'a doğru stresli bir bakış attım. İçim içime sığmıyordu resmen, o kadar heyecanlıydım ki! Fakat Esat'ın benim aksime oldukça rahat duruyor olması inanılmazdı. Öyle ki bir elindeki şalgam bidonuyla beraber öylece kapıya doğru bakmaktaydı.

Yahu buraya gelirken beraberinde şalgam getirmek nereden aklına geldi ya? Gel de yeme şu çocuğu. Bu kadar tatlılık serseri bünyene fazla değil mi oğlum? Sen serserisin kendine gel.

Derken bir şey dikkatimi çekti.

"Esat," diye seslendim. Bana doğru döndüğünde parmaklarımı gelmeden önce öptüğüm dudaklarında gezdirdim. Bir anlık şaşkın bir ifade belirdi yüzünde, bozuntuya vermeden ruj izini silmeye devam ettim. Mübarek hemen mi izi kalır ya. Yoktan yere başımıza iş açacaktık şimdi.

"Bu ne içindi?" Diye sordu saf saf. Gülümsedim ve önüme döndüm. Ayrıca söylemem gerekiyordu ki, annemin ve dedemin Esat'ı gördüklerinde nasıl bir tepki vereceklerini çok merak ediyordum.

Ancak saniyeler geçti ama zilini çaldığımız kapı bir türlü açılmadı.

"Evde olduklarına emin misin?" Esat bana doğru şüpheci bir şekilde bakarken "nerede olabilirler ki?" Diye sorusuna soruyla yanıt verdim. Tabii bir yandan da 'ya gerçekten evde değillerse' diye içim içimi yemiyor değildi.

Cidden nerede olabilirlerdi ki? Dedemin kendisi zaten zar zor yürüyen birisiydi. 75 yaşındaydı ve öyle her yere gidecek biri değildi. Ki zaten evini çok seviyordu. Gerekmedikçe çıkmayı bile istemezdi.

Tam gerçekten de evde kimsenin olmadığına kanaat getirecektim ki birden kapı kilidinin açıldığına dair bir ses duymamla Esat'a doğru heyecanla baktım. O da sanki bana cesaret veriyormuş gibi boşta kalan eliyle saçlarımı arkadan okşayıp gülümsedi.

Ve kapı açılır açılmaz dedemin o tontiş yüzü belirmez mi?!

"Dede?!" Haykırışım, kulağı sağır eden cinstendi. Hemen kapıyı açan dedemin üzerine atlayıp coşkuyla sarıldım. "Benim tontiş dedem!"

Dedem daha şaşkınlığını üzerinden atamamış olacak ki, sanki kim olduğumu tescillemek istiyormuş gibi "Ece?" Diye sordu nefes nefese. "Sen mi geldin kızım?"

Kollarından ayrıldım ve şöyle bir yüzüne baktım. "Benim dedeciğim, benim!" Ay valla mıncıracağım bu al al yanakları.

Dedem sanki yeni olayı çakmış gibi birden gülümsedi ve yüzümü incelemeye başladı. "Güzel kızım..." dedi saçlarımı okşamaya başlarken. "İyi de... nerden geldin sen kızım?"

Lanet olası duygusallık yüzünden burnumu çektim ve "ee seni özledim," deyip yanaklarına hızlı bir öpücük bıraktım. "Yetmez mi?" Dedem ise beni gülerek seyretmekteydi.

Titreyen ellerini tuttum ve gülümsedim. "Gel!" Dedi dedem beni içeriye sokuşturmaya çalışırken. "Ayakta kaldın kızım." Arkamdaki Esat'a doğru baktım. Dedem için görünmez falan mıydı yoksa?

MELANKOLİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin