5.7

70.5K 5.1K 1.8K
                                    

Bu bölüm JeonDDing bebeğime gelsin. İyi ki doğdun benim Condik kankam! Ta önceki hesabımdan beri desteğini asla esirgemedin benden. Mango, mango olalı seninle oldu :")

Sınır: 1200 oy. Önceki bölüm, bölüm hazır olmadığı halde erkenden doldu. Yapabilirsiniz lutfen yani dkndk.
-

Bir an bile olsun gözlerimi kırpmadan karşımda kalan duvara bakıyordum.

Demin yaşananlar, demin konuşulanlar bir bir zihnimi işgal etmeye devam ediyordu.

"Üzgünüm Ece ama sizin ilişkinizin bir geleceği olmayacak."

Bu söylediği o kadar canımı acıtmıştı ki. İstediği her şeyi söyleseydi ama keşke bunu söylemeseydi. Zaten beni hayatında istemeyen bir annem varken Hayriye ablanın da beni üstü kapalı istemediğini belirtmesi fena canımı yakmıştı.

Sahi... daha annem bile beni istemiyorken başka birinin istemesini nasıl bekleyebilirdim ki?

Bir yanım hâlâ annemin değişmiş olduğu gerçeğini bile kabul edemiyordu. Daha evleneceği adama bile benden bahsetmemişken, daha beni görür görmez bile sarılmamışken sanki çok umurundaymışım gibi Hayriye ablayı arayıp dert yanmasını anlamıyordum. Şu an, bir başıma karanlık oturma odasında kafamda hiçbir düşünce bulunmadan duvara bakıyorsam bunun sorumlusu tamamen kendisiydi. Beni boş bir insana çevirmişti. Öyle ki artık ağlamıyordum bile. Ağlaya ağlaya gözyaşı denen bir şey bile kalmamıştı.

Hayriye ablaya zaten inanamıyordum. Tamam, Esat'la belki de yapmamamız gereken bir çok şey yapmıştık ama o kesinlikle o gün birbirimizi öpüp de o Nizamiye denen donsuz karının çektiği fotoğraf değildi. Sevgilimi öpüyorum diye o kadına hesap vermek zorunda değildim. Ki zaten sevgilimi öpmeyip de ne yapacaktım pardon, turşusunu mu kuracaktım?

Yalnız... Esat'ımın turşusu bile güzel olur ha.

Esat demişken... ben ondan nasıl ayrılabilirdim ki? Şu yalnız hayatımı dolduran tek kişiyi de hayatımdan çıkardığımda yürüyen bir ölüden farkım kalır mıydı ki? Hem Esat'tın arkasından asla iş çeviremezdim. O son derece zeki biriydi ve durumu anında anlardı. Bu da belki de ilişkimize ayrılmaktan bile daha çok zarar verirdi.

Dizlerimi karnıma kadar çektim ve kollarımı da ona doladım. Başımı da dizlerime yasladığımda uygun bir çıkış yolu aramaya çalıştım fakat nafile. Tek düşünebildiğim Esat'ı kaybettiğimde oluşacak korkuydu. Ben onsuz yaşayamazdım. Biraz iddialı ve banal bir cümle olacaktı ama yaşayamazdım işte.

Derken zilin çalınmasıyla anında irkilip duruşumu bozdum. İçimdeki merak daha şimdiden beni yemeye başlarken yavaş adımlarımla kapıya doğru ilerlemeye başladım. Ev karanlıktı ama etrafı seçebiliyordum.

Sonunda kapıya ulaştığımda parmak ucumda yükselip delikten baktım.

Esat'tı.

Kalbim hızla atmaya başlarken kendimi geri topuğuma bırakıp kapıya yaslandım. İçimde bitmek bilmeyen endişe duygularıyla beraber yutkundum. Kafam çok doluydu ve şu an, doğruyu ve yanlışı ayırt edemeyecek kadar dağınık bir durumdaydım.

Birden zilin yeniden çalınmasıyla uykumdan uyanırmış gibi olup irkildim. Ellerim evin kapı koluna doğru gitti ama bir türlü açamadım. Gözlerimi sıkıca yumup derin bir nefes verdim. Aklımda sayısız düşünceler gidip gelirken hangi birini susturacaktım? Ailelerimizin istediği gibi birbirimizin hayatından çıkıp her şeyi arkamda bırakarak Sakarya'ya gidebilir miydim?

Ancak kapı kolunu indirdiğimde üstün bir cesaretle kapıyı açtım ve boş bina koridoruna doğru bakmaya başladım.

Gitmişti.

MELANKOLİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin