7.2

68K 4K 3.1K
                                    

MEDYA: keko acılı şalgam & keko pambık prenses.

En az 1,300 oy istiyorum arkadaşlar. Çünkü 7k kişi okuyor yani, istemesek vermiyorsunuz 💔 (bu bir sınır değildir, istektir.)

Yorum da yapalım lütfennn. Okuması çok keyifli oluyor. (Yorum yapanları yedim)

Instagram; hainmango. (Son gönderimi görmeniz lazım skndksnsks)

İyi okumalarrr.
-

Okula gelir gelmez kafamı sırama gömüp uyuklamak adına müthiş bir adımda bulunmuştum. Çünkü dün inek gibi uyanık kalarak matematik ödevimi bitirmeye çalışmıştım. Hayır, zor olduğundan veya çok vakit aldığından değil.

Lanet olsun ki ödevimi yapmayı unutmuş olduğumdan!

Hayvan gibi esneyip kafamı sıramdaki en konforlu pozisyonuna soktuktan sonra sıramdaki hareketlilik yüzünden istemsizce başımı kaldırmak zorunda kaldım. Ve gördüğüm kişiyle bir anlığına kusasım geldi:Yağız.

Bana doğru tip tip bakıyordu. Derin bir nefes verip doğrulduktan sonra arkama yaslanıp kollarımı önümde kenetledim. Nedense onun o meymenetsiz suratını görmek uykumun aniden kaçmasına neden olmuştu.

Çantasını sıranın üzerine bırakıp mal mal homurdanmaya başladı. Bu geri zekâlı sürekli kendi kendine, kısık bir sesle söyleniyordu ve bu yüzden ona karşı artı bir uyuz oluyordum.

Gerçekten de bir zamanlar bu çocuktan hoşlanacak ne bulduğumu çok merak ediyordum. Ve sanırım bu merakımı hiçbir zaman gideremeyecektim.

Tekrardan esneyip tekrardan gerindim. Uykum geçecek gibi değildi ve kesinlikle ders başlamadan önce kendime gelmem gerekiyordu. Bu nedenle hiç Yağız'ın kalkmasını bile beklemeden sıranın üzerinden tek hamlede atletik bir atlayış yapıp indikten sonra sınıftan çıkmaya başladım. Yağız arkamdan "ne kadar da cringe bir hareket!" Diye bağırmıştı fakat bir an bile olsun arkama dönüp ona bakmamıştım.

Ruh sağlığımı seviyorum ve bozmaya da niyetim yok.

Kafeteryanın yolunu tutmaya başladım. Kantinde çok sıra olduğu için en azından sıra azalana kadar masanın tekine geçip oturdum. Bir kahve içsem kesinlikle beni kendime getirmeye yetebilirdi ve zaten benim isteğim de buydu.

Bekleyişim süresince başımı masanın üzerine yerleştirip gözlerimi kapadım. Henüz ne Neva ne de Atlas okula gelmişti ve canım şimdiden sıkılmaya başlamıştı. O ikili kuzen ekibini lanet olsun ki çok seviyordum.

Ancak saniyeler geçtikçe uykum daha da kendini göstermeye başladı ve kendimi uyuklarken buldum. Ta ki birinin beni kolumdan iteklediğini fark edene kadar.

Uyku sersemliğiyle kafamı kaldırıp yanıbaşımda duran kişiye doğru baktım. "Merhaba," dedi tatlı bir gülümsemeyle. Gözlerimi kısıp karşımdaki oğlanı şöyle bir süzmeye başladım. Birkaç kere görmüş gibiydim bu çocuğu. Sayısalda olması gerekiyordu.

"Çok yorgun görünüyorsun," elinde tuttuğu kahve bardağını önüme bırakıp göz kırptı. "Bu seni kendine getirmeye yetebilir." Ardından da yanına bir tane çikolata bıraktı.

Noluyor lan?!

Şaşkınca gözlerimi kırpıştırmakla yetindim. O da zaten tek kelime bile etmeden önümden ayrılıp gitmişti. Bir süre arkasından ne olduğunu anlamak istercesine baktım fakat görüş açıma giren Aşkım'la kaşlarım çatılıp hızla önüme döndüm.

Hassiktir! Bu turunçgil nereden çıktı ki şimdi? Acaba görmüş müydü bana kahveyle çikolata ısmarlayan çocuğu?

Bir ihtimal tekrardan dönüp Aşkım'a doğru baktım. Ancak kendi hâlinde telefonuyla uğraşıyordu ve benim bulunduğum tarafa asla bakmıyordu. Olayı hiç de görmüşe benzemiyordu fakat biliyorsunuz ki bok da çıkabilir.

MELANKOLİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin