1.9

123K 7.1K 1.2K
                                    

Günün ikinci bölümü! Digerini okumayı unutmayın lütfen. Oy vermeyeni yedim.
-

Allah aşkına böyle bir durumun içindeyken uykum gelebilir mi? Tabiki de hayır!

Grupta daha fazla o iki kafadar kuzene bulaşmak istemediğim için uyuyacağım yalanını söylemiş ve konuşma ekranımızdan çıkmıştım. Sonra da telefonda annemle konuşup hem onun hem de dedemin hâl ve hatırını sorduktan sonra yatağıma geçmiş ve uzanmıştım. Fakat sessizliğin hakim olduğu odamda tek bir rahatsız edici şey vardı;

Üst kattan çok ses geliyordu.

"Bu ne ya?" Kendi kendime mırıldandıktan sonra yatağımda doğrulup tavana doğru bakmaya başladım. Belli belirsiz sesler geliyordu ve asla bunun ne olduğunu çözemiyordum.

Gözlerimi sinirle yumup açıktan sonra Whatsapp'a girip Esat'ın engelini kaldırdım. Sonunda kimliğim ifşa olduğu için bunun da bir önemi kalmamıştı.

Daha ne kadar dibe batabilirim derken daha da dibini görmem ayrı bir olaydı.

Ve tavandan koca bir 'tak' sesinin gelmesiyle neredeyse altıma sıçıp pılımı pırtımı topladığım gibi İstanbul'u terk edecektim.

Sinirle yerimden kalkıp ve elime gelen ilk şeyi tavana doğru fırlattım. Yalnız elime gelen ilk şey de deodorantımdı. Patlayabilirdi lan. Sakin Ece. Sakin.

Geri yatağıma oturduğumda ise tüm sınırlarımı aşmış bir şekilde hızla yazmaya başladım.

Ece: lan.

Ece: baksana bir sen.

Artık onun anlayacağı dilden konuşacaktım.

Çok geçmeden 'yazıyor' ibaresi yandı ve mesajını okumaya başladım.

Esat: prenses?

Esat: engeli kaldırmışsın.

Ece: prenses demesene bana oğlum.

Ece: tilt oluyorum o kelimeye.

Esat: neden birden engeli kaldırdın?

Ece: kaldırsak suç kaldırmasak suç ya.

Esat: gerçi neden hâlâ engellendiğini bilmiyorum ama.

Esat: neyse.

Ece: konuyu saptırarak söyleyeceğim şeyi unutturuyorsun bana ha.

Ece: çok ses yapıyorsunuz.

Esat: ne?

Ece: üst katımda kalan oda sanırım senin odan oluyor.

Ece: yanlış mıyım?

Esat: yo?

Ece: ne yapıyorsun?

Ece: o sesler ne?

Esat: tövbe tövbe.

Esat: bu nasıl bir soruş tarzı böyle?

Ece: bak bak konudan sapıyor yine.

Esat: ne yapacağım.

Esat: grupça takılıyoruz.

Ece: fesat anlamalı mıyım?

Hassiktir! Sesli düşündüm.

Şimdi seni çok iyi anlıyorum Neva.

Esat: gece gece ne içtin kızım sen.

Ece: pardon öyle söylemek istemedim.

Esat: arkadaşlarımla birlikteyiz.

Esat: iyi de ben neden sana hesap veriyorum ve sen neden beni sorguluyorsun?

Ece: çünkü yarım saattir bu seste uyumaya çalışan altındaki kişiyim ben.

Ece: üstümde de sen varsın.

Esat: üstünde ben mi varım?

Bir anlık duraksadım.

Ece: ne diyorsun lan sen?

Esat: bir şey demedim.

Ece: sessiz olun valla gelir kırarım o kapınızı.

Ece: hem anan baban nerde senin ya?

Esat: babam mesaide kaldı annem de aynı şekilde.

Esat: bak yine sana hesap veriyorum.

Esat: sorgulamaz mısın beni?

Ece: tabii senin yarına gitmen gereken bir okulun yok.

Ece: sana göre hava hoş Esat bey.

Esat: uzaklaştırma almış olmam benim istediğim bir şey değildi.

Esat: neyse verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileriz sayın komşum.

Esat: ben arkadaşları uyarırım şimdi sessiz oluruz.

Esat: iyi geceler.

(Esat çevrim dışı.)

"Allah razı olsun ya." Telefon ekranımı kapatıp yorganımı da bir güzel üzerime çektikten sonra gözlerimi yumdum.

Neyse ki ses kesilmişti.

-
***bir sonraki bölümü kimler bekliyor?? Hemen oylasın ona göre yardırayım gelsin.

MELANKOLİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin