2.2

112K 7.4K 1.2K
                                    

Sınır: 30 oy. Geldiği gibi yeni bölümü atacağım.
-

Okuldan eve geldiğimde hiç olmadığım kadar yorgundum. Hayır yani, anlayamıyordum. Ne dersi dinliyordum ne de yerimden kalkıyordum ama hep de yorgundum.

Yorgunluğun soğusun be Ece.

İlk işim mutfağa gitmek olmuştu. Buzdolabını büyük bir iştahla açıp kafamı içine soktu- evet? Sokabilirim sonuçta.

"Yemin ederim bu zeytin dört aydır burada." Zeytin kabını iki parmağımla iğrenirmiş gibi çıkardım ve kenara koydum. "Bu peyniri de yemin ederim ki rahmetli severdi."

Asıl sorun şuydu ki uzun süredir evimize gelen giden yoktu ve haliyle doğru dürüst yemek de yenilmiyordu. Annem zaten bildiğiniz gibi bir süredir evde yoktu ve ben de okuldaki yemekhanede yiyerek hayat mücadelesi veriyordum.

Ellerimi belime koyup yaklaşık beş dakikadır açık olan buzdolabına doğru meydan okuyan bir bakış attım. Bence en iyisi biz bunu satalım. Zaten içinde doğru dürüst bir yemeğin olduğu da yok.

Şaka şaka. Hop Getir bir mutluluk. (Ürün yerleştirme yoktur.)

Buzdolabını geri kapatıp telefonumu elime aldım. Mutfak sandalyesini çekip oturdum ve sipariş için uygulamayı açtım. Öğrenci harçlığımdan kalanıyla birkaç ıvır zıvır seçtikten sonra siparişimi tamamladım ve o an kapı zilinin çalınmasıyla duraksayıp o yöne doğru döndüm.

İyi de kimseyi beklemiyordum ki? Acaba kimdi bu?

Dark Web Killer.

Kapıya doğru yavaş adımlarımla yöneldim ve usulca elimi yerleştirip açtım.

Eşe, dosta selam olsun. Esat!

Gözlerim istemsiz şaşkınlıktan aralanırken onun da ne diyeceğini bilemez bir vaziyette olduğu belliydi.

Dudaklarını birkaç kere hareket ettirdi ama asla bir şey diyemedi. Maviş gözleri benimkileri süslerken üstünde yine sıfır kol bir atlet tarzı üst vardı. Hayırdır hocam kasları olan var olmayan var, insan biraz düşünmeli ama diğerlerini değil mi?

"Ee... şey..." diye mırıldandı ve işaret parmağıyla bulunduğu yerden üst katı işaret etti. "Şey..."

"Ney?" Diye sordum asla bir şey anlamazken.

"Evde kimse yok da..." tekrardan duraksadı ve dilini alt dudağına vurup gülümsedi. "Annem nöbette, babam da araba tamircisi ya... geceye kadar kalacak."

Kaşlarım istemsiz çatılırken "evde tek olmaya mı korkuyorsun?" Diye sordum kendimi daha fazla tutamayarak. Eğer öyleyse sağlam bir kahkahayı basarım bu arada.

"Ne? Yo." Dedi ellerini hızla olumsuz anlamda sallarken. "Ya demin kapıyı biri çaldı da, açmak için gittim ve birkaç bacağım kadar veledin zili çalıp kaçtığını gördüm. Kalk sen onların peşinden koş, kapı arkandan kapanmasın mı?"

Yüzüm bu yaşadığı olay gereği istemsiz gerilirken bir anlığına düşünmeye başladım. 17. Kata hangi insan evladı zili çalıp kaçardı ki?

"Aklından geçenin ne olduğunu biliyorum!" Dediğinde neredeyse altıma sıçıyordum. Bu ne coşkulu bir tepkiydi lan böyle?

"Şimdi neden çocuklar 17. Kata çıkıp zili çaldıktan sonra kaçarlar ki diye düşünüyorsundur." Kafasını salladı. "Hakkındır. Bunu ben de çok düşündüm ama nihayetinde sebebini anlayabildim."

"Neymiş?" Diye sordum merakla. Gerçekten de merak etmiştim şimdi yalan yok.

"Çünkü en üst kata çıkıp zili çaldıktan sonra asansöre atlıyorlar ve herhangi bir katta indikleri için onları bulma olasılığım kalmıyor. Mesela 5. Katta olsaydım ve çalıp kaçsalardı onların 1'den 4'e kadar herhangi bir katta olduğunu bulabilirdim."

Bu çocuğa Nobel ödülü verin.

"Mantıklı," dedim kafamı hafiften yana doğru yatırırken. "Yalnız merak ettiğim bir şey var." Bir anlık duraksadım ve "aslında iki şey var, diye düzelttim."

Kollarını önünde bağlayıp kapının çerçevesine yaslandığında üstten 'yakışıklı ve bunun farkında' bakışı attı. "Neymiş?"

"İlki, çocukları eğer yakalasaydın ne yapardın? İkincisi ise bu olayın beni ilgilendiren kısmı tam olarak ne?" Yani daha kibarca söylemek gerekirse bana ne bundan? Ne diye evimin kapısına gelip bana bunları anlatıyordu ki?

Güldü. "İlk sorunun cevabını defalarca verdim, merak etme."

"Nasıl yani?"

"O veletler illa benim karşıma çıkıyor çünkü." Göz kırpıp alt dudağını ısırdı.

Noluyor lan?

"P-peki ikincisi?"

Derin bir nefes verdi ve hararetli bir şekilde üst katı kolunu kaldırarak gösterdi. "Ya cidden lanet olsun ama ya. Vallahi sonra Esat neden böyle?!" Kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırıp gözlerimi büyüttüm. Neredeyse tüm binayı ayağa kaldıracaktı yahu.

"Zili çalan çocukların peşinden koşarken kapı arkamdan kapandı ve..." duraksadı ve yansıma bir ses yaparak gözlerini kıstı. "Puf!"

"Puf?"

"Anahtar kapıya içten takılıydı ve telefonum dahil her şeyim evin içerisinde kaldı," omuz silkti. "Giremiyorum."

Şuna da bakın! Onu eve davet etmemi falan mı bekliyordu yani?

-
***hatirlatma: sınır 30 oy 😙

MELANKOLİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin