6.6

56.7K 4.1K 3K
                                    

MEDYA: melankolik prenses. Artık pambık değil :((

Not: bu kız kıvırcık değil miydi... evet Ece kıvır saçlıydı. Ama duzlestiriyor. Çoğumuzun yaptığı gibi sonsoenskdbod

Sınır: 1200 oy. (Var ya hiç arttırmıyorum 30 bölüm oldu hala sınır aynı adamsın Mango, eyw.)

İyi okumalarrr. Çok yorum istiyorum. Hiç 2k yorum almadım mesela :") ama destek yorumu istemiyorum 5k kişi okuyor herkes bir iki yorum yapsa 10k yorum alırız hadi bakalım deneyelim bunu slndkenl
-

Yalnızlıktan nefret ediyordum. Belki de şu dünyada en çok nefret ettiğim şeydi.

İlk babamı, sonra da annemi ruhen kaybetmiştim. Ancak bana her şeye yeten Esat'ın varlığı, tüm mahrum bırakıldığım hislerimi gölgelemişti.

Onun yüzüne bağıra bağıra ondan korktuğumu, onun kavgacı bir kişiliğe sahip olduğunu söylemiştim. En kötüsü de, ona güvenmediğimi söylemiştim.

Aslında düşününce Esat'ın bu konuda bu kadar kırılması hiç de şaşırtıcı değildi. Çünkü ona defalarca kez güvenmemiş, bazen de yalanlar söylemiştim.

Mesela ta en başından bana şiir yazdığını söyleyip asıl şiirini çalan kişinin Yağız olduğunu söylediğinde asla ona inanmamış, onu suçlamaya devam etmiştim. Ancak gerçekleri görebilene dek...

Sonrasında annesi ilişkimizin bir geleceğinin olmadığını ve Esat'tan ayrılmamı söylediğinde, boşluğa düşmüş ve neredeyse çok iyi giden ilişkimizin yine ona bu konudan bahsetmeyerek sonlanmasına sebep olacaktım. Hatta benim yerime Neva ve Atlas bahsetmişti ona bu konudan. Esat ise olayın yaşandığı gün, ne olursa olsun her şeyi kendisine anlatmam gerektiğini söylemişti.

Birine inanmamanın veya güvenmemenin ne demek olduğunu çok iyi biliyordum. Bunu ben, Esat'a o turunçgil denen zebani suratlının kendisinden hoşlandığını söylediğimde bizzat yaşamıştım. Esat bana inanmayıp konuyu başka taraflara çektiği için hatta evini terk etmiştim. Peki ya bu durumda? Esat'a güvenmediğim için olayın aslını saklamış ve ondan gizlemeye çalışmıştım. Oysa bilmiyor muydum gerçeklerden bir kaçışın olmadığını? Bir ilişkide gerçekler konuşulmadığı sürece, sağlıklı yürütülebilir miydi zaten?

Eray hakkında söylediklerimden bahsetmiyorum bile. O konuyu büyütmemiş olup bu konuya patlaması da tamamen benim şansımdı.

Ancak burada unutmamam gereken bir şey vardı. O da bunları sırf Esat'ı sevdiğimden yapmış olmamdı. Kim sevgilisinin göz göre göre bir kavgaya bulaşmasını isterdi ki? Kim sevgilisine doğrudan böyle bir olayı anlatabilirdi ki? Üstelik Esat'ın karakterini çok iyi biliyordum. Kesinlikle Çağrı'yı doğduğuna pişman edecek ve belki de okul hayatının sonlanmasına sebebiyet verecekti.

Ancak pek bir şey değişti mi? Hayır. Yine korktuğum başıma gelmişti. Ben onu korumaya çalışırken hepten kendisini kaybetmiştim.

Tüm suç, ağızdan bir kere çıkan ve geri dönüşü olmayan kalp kırıcı sözlerdeydi. Kendime haksızım diyemiyordum, haklıydım. Bunları sırf onu tanıdığımdan ve başına herhangi bir bela açmaması için söylememiştim. Ancak Esat'a da haksız diyemezdim. Güven çok önemliydi ve sürekli yalan söylenen bir ilişkinin uzun bir ömrü olamazdı. Her ne kadar bu iyilik için de olsa, karşı taraf bunu anlayamayacak kadar hassas olabilirdi. Ne de olsa herkesin baktığı pencere birbirinden farklılık gösteriyordu. Bu yüzden her insan farklıydı ya zaten.

Esat'ın hayata baktığı penceresi ise, bambaşkaydı zaten. Ben ona böyle aşık olmuşken birden onun kişiliğine laf edip yargılamaya başlamıştım. Kavga iyi bir şey değildi, hatta onun bunlara hiç bulaşmasını istemezdim fakat söylediğim yer ve zaman kesinlikle uyuşmuyordu. Ki zaten ben onu değiştirmeye çalışmıyordum. O zaten benim aşık olduğum adamdı. Sadece onu korumaya çalışıyordum. Böyle bir hayata devam etmesinin ona hiçbir getirisi olmayacaktı.

MELANKOLİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin