16.𝕓𝕠̈𝕝𝕦̈𝕞

270 21 13
                                    

Başımda gümbürdeyen bir ağrı oluşmuştu, bir sis bulutu yavaş

yavaş gözlerimin önünü kapladı. Dirseklerimden güç alarak ayağa kalkmaya çalıştım ama başaramıyordum. Bir anda tanıdık ve öfkel bir ses yankılandı. "Jungkook!" Bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim, taehyung tam karşım iruyordu, elleri iki yanında yumruk olmuştu ve yüzü kaskat
Kesilmişti. Bir şey söyleyemeden elimi başıma götürdüm, ıslakti

Kanıyordu. Parmaklarımdaki kanı gören taehung un bakışları saldır

na çevrildi.

"Orospu nun çocuğu!" diye haykırdı ve hålå baygın yatan ada- min karnına sert bir tekme attı. Adam baygındı ama tekmenin gücüyle acıdan inlemişti. taehyunh , yakasından tutup adamı ayağa kaldırdı ve kurtarıcıma doğru itti. "Bunu mekâna götürsünler. Ben gelmeden de bir şey yapmasınlar. Kendi ellerimle geberteceğim."

Gözlerim kararmaya başlamıştı, geriye doğru düşeceğim sıra-

da tarhyung harekete geçti ve başımı yere çarpmadan beni yakaladı

"Jungkook! jungkook, gözlerini açı" Sesinde bariz bir telaş vardı. "Dayan.

küçük oglan. Hastaneye gidiyoruz."

Onu duyabiliyordum ama bir türlü cevap veremiyordum. Beni kucağına alarak yerden kaldırdı, burnuma temiz hava dolduğunda dışarı çıktığımızı anladım. Nazik bir şekilde beni arabanın ön koltu guna bıraktı ve direksiyona geçip gaza bastı. Dakikalar ssonra taehyung un kolları oturduğum koltuktan beni

ayirdi. Bu ani hareket canımı çok yakmıştı, inleyerek kollarına so

kuldum "Az kaldı," dedi, koşuyordu "Hastanedeyiz, birazdan acın

dinecek. Birkaç saniye sonra bir daha bağırdı. "Sedyel Hemen sedye getirin!" Burada da mi emir veriyordu bu adam? Tahminimce herkesi başımıza toplamıştı. Kulağıma dolan sesler anlamsız bir gürültü

halini alırken, beni korkumun elinden alabilecek olan karanlığa

kendimi teslim ettim.

Gözlerimi loş bir işığın aydınlattığı hastane odasında açtım.

Duvardaki büyük saat sabaha karşı dördü gösteriyordu. Bakışla-

rimla odayı taradım, taehyung rahatsız bir şekilde koltukta uyuyordu.

Yorgun görünüyordu, koltuğun kolçağına dirseğini dayamış, başını

da eline yaslamıştı. Her zamanki gibi siyah takım elbisesi üzerin

deydi, bu defa beyaz gömleğine benim kanım bulaşmıştı. Dağınık

saçlarıyla bile çok yakışıklı göründüğünü düşünmeden edemedim. taehyungun adamı yetişmeseydi şimdi muhtemelen cenaze ha- zırlıklarımı yapıyor olacaklardı. AAklıma jimin geldi, kim bilir nasil üzülürdü... Zaten böyle bir durumda arkamdan ağlayacak bir tek o vardı. O, benim bu hayattaki ilk ve tek dayanağımdı. Benim tek kişilik ailemdi.

Kolumdaki serumu çıkarıp yataktan yavaşça kalktım. Verdikleri

serumdan dolayı çişim gelmişti. Tuvaletten çıkarken, kolu elimden

kayınca kapı sert bir şekilde çarparak kapandı. Taehyung un gözleri he- men açılmıştı. Uykulu gözleri direkt yatağa çevrildi. "Merhaba," dedim. Ne kadar aptaldım, durduk yere hiç mer-

haba der miydi insan?

"Merhaba. Ne zaman uyandın?"

Yatağa uzandım ve serumu tekrar takarken, "Fazla olmadı," dedim. "Tuvalete gitmek için kalktım." Başımın sol tarafındaki kocaman sargıyı gösterdi. "Başın nasıl?

Ağrın var mı?"

Ağzım açık ona bakıyordum, karşımda oturan kişinin kim taehyung olduğundan şüpheliydim. Bildiğim ve tanıdığım taehyung, bana bu kadar iyi davranmazdı. İçimden dua edip hep böyle kal- masını diledim. "Daha iyiyim. Doktorlar bir şey söyledi mi?" "Röntgenlerinde bir şey çıkmadı. Bu gece müşahede altında

tutuyorlar, yarın da taburcu olacaksın." Sözünü bitirdiğinde telefo-

nu çalmaya başladı. Ceketinin cebinden çıkardığı telefonu kulağına

götürüp, "Ne oldu?" diye sordu, sesi hiçbir duyguyu barınder yordu. Gözüm tekrar saate kaydığında dördü çeyrek geçtiğini g dum, bu saatte kim arıyor olabilirdi ki? Bir süre dinledikten sonra "Tamam, geliyorum," deyip telefonu kapattı. "Yarın sabah ser hastaneden çıkarmak için geleceğim. Sakın tek başına çıkma kalkışma

"Nereye gidiyorsun?" Beni ilgilendirmiyordu ama yanımda gitmesini istemiyordum. Yaşanan olaydan sonra yalnız kalmaya

korkuyordum. "Seni bu hale getiren pezevengin hesap verme vakti geldi

dedi. Gözlerini yine sinir kaplamıştı. "Neden seni ilgilendiriyor ki?" Aklımı kurcalayan soruyu so-

nunda sorabilmiştim.

Yatağa birkaç adım yaklaştıktan sonra ellerini iki yanıma yer

leştirip, yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Sıcak nefesini dudaklarımda

hissettiğimde kalbim yavru bir kuş gibi kanat çırpmaya başlamışt

Bende böyle bir etki yaratması sinirimi bozuyordu ama hoşuma da

gidiyordu.

"İki ay boyunca benim emrimdesin ve ben ne dersem o olur. Benden başkası sana zarar veremez, dokunamaz, yaklaşamaz." Ko- nuşması boyunca gözlerimiz birbirinden ayrılmamıştı. Emir verici sestyle, "Şimdi uyu," dedi ve ben az önceki yakınlığının kırıntılarıy ja buğuşurken odadan çıkıp gitti.

Sabah gözlerimi açtığımda dün geceye göre daha iyi hissedi- yordum. Kibar şekilde kapımın tıklatıldığini duydum, ardından odaya hemşire girdi. "Günaydın," dedi ve dosyamı eline aldı. "Jeon Jungkook, doktorunuz jhope Bey bugün taburcu olabileceğinizi söyledi."

J-Hope Bey'in adını duyunca biraz şaşırmıştım. Onu dün ggece taehyung çağırmış olmalıydı. "Teşekkürler," diye mırıldandım. Hemşi- re odadan çıktıktan kısa süre sonra kapı tekrar açıldı. İçeri ggirenin taehyung olduğunu görünce nedense içim rahatlamıştı. Üzerini de- ğiştirmiş, kendine çekidüzen vermişti. Onun kötü bir adam oldu- ğunu unutabilsem ona çoktan kapılacaktım, biliyordum.

"Hazır mısın?" diye sordu. Sesi, düşüncelerimi dağıtmışh. "Evet, gidebiliriz," dedim ve ya- taktan kalktım. seokjşn sabah temiz kıyafetler getirmişti. Kanlı kıya- fetlerimi koyduğum poşeti aldım.

"Stajın iiçin J-Hope la konuştum. Sana üç günlük rapor verdi."

"Üç gün fazla değil mi? Bugun dinlensem yeter." dedim. tarhyungun gözlerine bakhkça kalbim hızlanıyordu Gözlerindeki kah- velerin beni daha fazla içine çekmemesi için gözlerimi ondan ayır mak zorunda kaldım.

SÖZLEŞME⟭⟬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin