20.𝕓𝕠̈𝕝𝕦̈𝕞

258 24 5
                                    

"Sadece biraz hava almak istedim. Uzun zamandır da spora gelmi yordum. Hem beni nasıl buldun?"

Doğruldu ve elini saçlarının arasından geçirdi. "Küçük oğlan in

canı sıkılmış." diye mırıldandı, bana değli de kendi kendine söylü

yarmuş gibiydi. Sonra yeniden gözlerime baktı. "Bu sokağın sahi

bi benim. Buradaki tüm barlar, salonlar, tüm pls mekânlar benim

emrim altında. Tipki senin gibi," dedi. Az önceki pozisyonuna geri

dönmüştü. "Kimse benim sözümden çıkamaz ama sen çıktın. Şim di, bir daha yapmayacağına dair söz mü verirsin, yoksa gece benim için çalışmayı mı tercih edersin? Piç herif, hep aynı şeyi yapıyordu. Gece onun için çalışmamdan kasti onunla birlikte olmamdı. Bunu seçeceğime gerçekten inanı yor muydu? "Senden iğreniyorum," dedim.

"Bu, beni durdurmaz."

Gözleri beni öldürecek derecede öfke taşıyordu. Tehdidinde son derece ciddiydi ve bu, beni deli ediyordu. Dişerimi sıktım ve tükürür gibi, "Söz veriyorum, bir daha yapmayacağım," dedim. Bir süre beni süzdükten sonra masanın arkasındaki koltuğa

ohuru. "Başın nasıl?"

Başımdaki yarayı tamamen unutmuştum. Parmaklarımla yok. ladım ve kanadığını fark ettim.

Oturduğu yerden kalktı. "Aptalsın! Tam bir aptal! Evde din- lenmen gerekiyordu," dedi. Sonra kapıyı açıp dışarıda bekleyen adamlarına bir şeyler söyledi.

Derdinin işlerinin aksamaması olduğunu biliyordum. "Merak etme," dedim. "işlerin aksamayacak."

"Bir daha sözümü dinlemeyecek olursan canını çok fena ya-

karım

Söylediklerinde ciddi olduğunun farkındaydım ama sabah kalktığımda kendimi iyi hissediyordum ve bütün gün dört duvarın arasında da oturamazdım. Ben düşüncelerimle boğuşurken kapi açıldı, korumalardan biri ilk yardım malzemeleri getirmişti.  Taehyung. adamın elindekileri alıp çıkmasını işaret etti. Sonra da gelip başıma dikildi. Yarama güzelce pansuman yaptı ve küçük bir sargı beziyle üzerini kapattı. Elime bir ağrı kesici tutuşturup, "iç şunu," dedi.

Ayağa kalkıp ilacı masanın üzerine bıraktım. "İçmeyeceğim.

Başım ağrımıyor." "O ilacı hemen içiyorsun."

Uzatmamın bana bir faydası olmayacaktı ilacı bıraktığım yerden aldım, masanın üzerindeki pet şişeyi de alarak içtim. Bu adamın haklı çıkması sinirimi bozuyordu ama ayağa kalkınca fark etmiştim ki yorulmuştum. Başım da hafiften dönüyordu.   Taehyung a belli etmemeye çalışarak kapıya yöneldim. Her zamankı hareketini yaptı, yani elini sırtma yerleştirdi ve yürümeye başladık. Koruma- lan da peşimizden geliyordu.

Taehyung un arabasına bindiğimde, dolaba bıraktığım çantamin arabada olduğunu gördüm, oysa aklımdan tamamen çıkmıştı. Araba hareket ederken, bir daha gelemeyeceğim spor salonuna baktım Gelemeyeceğimi biliyordum,  taehyung bir daha bu sokağa girmeme izin vermeyecekti. Sinirle soludum. "Bu sokağı senin iş lettiğine hiç şaşırmadım. Senin gibi bir adamdan da böyle pis bir şey beklenirdi zaten."

şey beklenirdi zaten." "Öyle mi dersin?"

Böyle bir cevap vermesini beklemiyordum. Bu adam, insanı deli ederdi. Bir an öfkeden deliye dönüyor, bir an sonra sakin bir havaya bürünüyordu. "Evet, öyle," dedim. "Senden iyi bir şey asla beklenmez." Adam resmen karanlıklar prensi gibiydi, onda beyaz aramak hata olurdu.

"Yanılıyorsun, jeon. Yasal bir işim de var." Bana soyadımla mi hitap etmişti o? Kusursuz dudaklarından dökülen soyadım daha önce hiç bu kadar çekici gelmemişti kulağı-

ma. "Neymiş o yasal iş?" diye sordum.

"Mücevher tasarlıyorum."

Onunla tanıştığımdan beri duyduklarım arasında en çok şaşır

diğim şey bu olmuştu. "Mücevher mi?" diyebildim.

Yüzüme kısa bir bakış atıp yeniden yola döndü. "Çok şaşırmış görünüyorsun."

Onu tanımasam sırıttığını düşünebilirdim. "Yani." "Benim gibi bir adamın böyle ince bir iş yapıyor olması imkân- sız mı geldi?"

Taehyung  ve mücevher tasarımı... Bu iki zıt şeyi bir araya getiremi- yordum. "Madem böyle bir hünere sahipsin, neden saçma sapan işler yapıyorsun?" diye sordum. Ses tonumun aşağılayıcı, hatta yargılayıcı çıkmasına engel olamamıştım. "Kötü dediğin işler, iş dünyasında bana saygınlık kazandırdı.

Insanlar önümde diz çöker oldular. Elbette çok sayıda düşmanım

da oldu ama akıllarına bile getiremeyecekleri miktarlarda para ka-

zanmaya başladığımda benimle baş edemeyeceklerini anladılar."

Trafik sıkışıktı ama şikâyetçi değildim, onun hakkında bir şey öğreniyor olmak hoşuma gidiyordu. "Sen de kötü olmaya deva edeyim mi dedin?"

"insanları yargılamak için erken davranma. Kötü işlere karş olmak beni rahatsız etmiyor. Ben hep boyleydim, korkulan, bula şılmayan bir tiptim. Ve şimdi yaptığım işlerden de memnunum

Kotu olmaktan memnun oluşunu aklım almıyordu. Bu işlere başından nasıl bulaştığını merak etmiştim ama bunu başka zaman da öğrenebilirdim. "Yanında çalışan herkesin parmağında nede  2 tane yamuk dörtgen dövmesi olduğunu şimdi anladım," ben buna direk bts simgesi diyicem amk çok saçma duruyo böyle) d

dedim. "Ama nede böyle bir şey yapma gereği duyduğunu anlamadım."

"Bizim piyasada kimin kime darbe vuracağı belli olmaz. Kime benim adamım olduğunu herkesin bilmesi lazım."

Eve yaklaşmak üzereydik ve bu sohbetin bitecek olmasına üzü lüyordum. Onun iş hayatı ve varlığından haberim olsa da hiçbir bilgimin olmadığı o dünya hakkında daha fazla şey öğrenmek isti yordum. "Sana darbe vuran oldu mu?" diye sordum ama ona kafa tutacak birini gözümde canlandıramıyordum. Bir yandan da ona

zarar vermek isteyenlere karşı içimde nefret belirmeye başlamıştı Çarpık bir şekilde sırıtarak, "Henüz buna cesaret edecek bir karşıma çıkmadı," dedi.

Piç herif, kutu gülümsemesiyl fazla can yakıyordu, benim dışımda bir ne gülümsediğini ve kutu gülüsünü onlara güzelliğini sunuyor oldu. ğunu düşünmek içimde sıkıntıya yol açmıştı. İçimden dua ederek.

sadece bana gülümsemesini diledim. "Buna sevindim." Yolun devamında ikimiz de sessizliğe bürünmüştük.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SÖZLEŞME⟭⟬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin