36.𝕓𝕠̈𝕝𝕦̈𝕞

225 17 12
                                    

güzel anı beklemeye başladım. Ama fark ettim ki merdivenlerden

çıkmıyorduk. Nereye geldiğimizi anlamak için gözlerimi araladım; mutfaktaydık. Beni taburenin üzerine bırakırken, "Türk kahvesi içersen miden daha iyi olur," dedi.

" Çikolatalı süt içersem daha iyi olur," dedim. Bu saatte içmek

istediğim son şey acı kahveydi. Aslında süt de midemi yatıştırırdı

ama sade sütü sevmiyordum.

Taehyung söylediğim şeyin gerçek olup olmadığını sorgular gibi yüzüme bakarken, mutfak kapısında beliren koruma elindeki po şetle içeri girdi. "Abi, istemiştin," deyip poşeti masanın üzerine, benim yanıma bıraktı, sonra da gitti.

Taehyung, "Sütü sade içemiyor musun?" diye sordu.

"Hayır," dedim. Bir yanda da midemden gelen acı suyla yüzü- mü buruşturdum.  Taehyung başını iki yana sallayıp, gerçek olup ol- madığımı düşünürken arkasını bana dönüp iki kapaklı buzdolabına doğru yürüdü.

Gözlerim masanın üzerindeki poşete kayınca içinde sadece  muzlu süt oldığını gördüm.  Taehyung benimle dalga geçiyordu ama kendine de bitter çikolata almayı unutmamıştı. Yüzümdeki sırıtışla öne doğru eğilip masaya kafamı koydum. Gözlerimi kapatıp mi- demdeki yanmayı unutmaya çalıştım. Ses çıkarmak için masaya kasten vurulan bardakla kafamı yeniden kaldırdım.

"Dua et ki  jessi Hanım'ın on yaşındaki kızı arada bir buraya ziyarete geliyor." Önümdeki bardağa bakınca gülümsemeden ede- medim. Nesquikli süt tam karşımda duruyordu. "Sen astım hastası değil misin? Neden kendine dikkat etmeyip tekila içiyorsun?" Ku- sursuz kaşları yine sinirle çatılmıştı.

Bana dikkat etmemi söylerken kendinin bana neler yaptığını unutmuştu herhalde. Alkolün damarlarımdaki varlığına kapılıp ba- ğırarak konuşmaya başladım. "Bana, kendine dikkat et demeye, beni düşünmeye hakkın yok. Lunaparkta asansöre zorla bindirdi- ğinde de astım krizi geçirebilirdim, ölebilirdim," dedim. Sonra da bardaktaki sütü bir dikişte içtim.

Taehyung yaslanmış olduğu tezgâhtan ayrılıp yavaş adımlarla yak- laşmaya başlayınca, damarlarımdaki alkol bile saklanacak hücre aramaya başladı. Acaba kalkıp kaçsam mı diye düşünürken ölüm saçan bakışıyla masanın diğer ucuna gelip bana doğru eğildi. "Eğer bana sesini bir daha yükseltecek olursan, alkollü olduğunu falan umursamam, dilini koparır başkasına nakil ettiririm," dedi. "Ayrı- ca seni asansöre bindirirken de, havuza atarken de yanımda ilacın vardı.

" Jungkook, benim düşündüğümü sen de düşünüyor musun, tatlım?  Taehyung sana kötülük yaparken, aynı zamanda başına gelebilecek olan olumsuzluğun önlemini neden alıyor ki?"

İçimdeki  jungkook yine beni kışkırtıyordu, alkollü olsam bile onun- la baş edip uyarımı yaptım;  taehyung un önlem almasının tek nedeni işlerinin aksamaması, başka bir şey arama altında.

Bir süre sonra, "Midenin bulantısı geçti mi?" diye sordu. Başımı sallayarak, "Hi, hi," dedim. "Biraz daha dinleneyim son-

ra çıkarım odama." "Çocuk gibisin,  jungkook," diyerek beni yeniden kucağına aldı. "Her şeyden hemen etkilenip hasar alıyorsun."

Taehyung un dudaklarını başımın üzerinde hissedebiliyordum.

Odama girdiğimizde mide bulantım da azalmıştı. Yatağıma yavaşça

bırakılırken gözlerimi artık açık tutamıyordum. Sessiz ve karanlık ortam uyku için kaçınılmaz bir durum yaratırken, üzerimde his- settiğim sert ve ağır beden gözlerimin yeniden açılmasına neden oldu. Sesim uykunun verdiği mahmurlukla kısıktı. "Ne yapıyor. sun?"

"Kıpırdanmayı kesersen uyuyacağım."

Üzerimdeki yerini iki gece önceki gibi sabitlerken hiç yanlış bir şey yapıyormuş gibi durmuyordu. "Burası benim adam, defal, istemiyorum seni." Sesimi ne kadar sinirli çıkarmaya çalışsam da olmuyordu. İçimde bulunan farklı bir yer onu üzerimde istiyorken, mantıklı yanım üzerimde olmaması gerektiğini bağırıyordu.

"Bir şeyi atlıyorsun, küçük  oğlan. Bu ev benim ve istediğim yerde

yatarım."

Doğru da söylüyordu aslinda, ev onundu ve istediği yerde ya- tabilirdi. "Tamam, o zaman yatakta yat, üzerimde değil." iki baca- ğımın arasında bulunan bacağı yatakta daha fazla huysuzluk çıkar- mamam için baskısını artırmıştı. Yüzünü boynuma gömdüğünde tepkisiz kalıp erkeksi kokusunu daha derinden hissetmeye çalış- tim.

"Yumuşaksın, yastık olarak seni kullanmak istiyorum. Artık kes sesini de uyuyalım." Konuşmasını bitirmeden önce de iki gece yap- niği gibi ellerimi başımın hizasında yatağa sabitledi. İşte yine aynı durumdu, hiçbir şekilde kıpırdayamıyordum. Bir süre kendimi tu- tup sessiz kaldım, mide bulantımın yeniden başlamasından kork- tuğum için hemen uykuya dalmam gerektiğini biliyordum. Ama taehyung Bey sayesinde uykuya dalmama imkân yoktu. " Taehyung?" Sonunda konuşmuştum.

"Söyle." Konuşurken sıcak nefesi boynumdaki morluğa deği

yordu.

"Saçlarımla oynar misin?" Sesimi sevimli çıkarmaya çalışmış- tm. Belki  taehyung bana acır ve saçlarımla oynayıp hemen uykuya dalmamı sağlardı. "Yine mi?" Sitem eder gibi konuşmasına rağmen bir elimi bira-

kıp  saçlarıma doğruokşamaya başladığında ha-

zırda bekleyen uykum hemen kendini göstermişti.

"Şimdi uyu,  jungkook." Nefesi yeniden boynuma değerken ben de boşta kalan elimle üzerimi işgal eden  taehyung un saçlarına uzandım. "Sende uyu, -

Taehyung."

Taehyung saçlarımla oynamaya devam ederken, ben de ipeksi saçlanını parmaklarımın arasından geçiriyordum. Bu yaptığım ha- reketin yanlış olduğunun farkındaydım ama üzerimde yatarken ve mis gibi kokusu burnumu doldururken ona dokunma isteği gelmiş- ti içimden. Yaptığım hareket yanlış da olsa göz ardı edip, kısa saç- larını bir bebek sever gibi okşamaya devam ettim.

Ne kadar süre birbirimizin saçlarıyla oynamıştık anlayamamış- tim ama bir süre sonra ikimizin de nefesleri uyum içinde, karanlık- ta bizi bekleyen uykularımıza daldık.

SÖZLEŞME⟭⟬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin