Saçlarımla oynandığında çabucak uykuya dalıyorum." "Çocukça hareketlerden bıkmadın mı?" dedi ama parmak larımı saçlarımı bulmuştu bile. Kendimi bu güzel hisse bırakıp gözlerimi kapattım. Uykuyla uyanıklık arasında gidip geliyordum. Parmakları hâlâ saçlarımdayken dudakları bir kez daha boynumu buldu. Hiç tepki göstermeden öylece kaldım. Tepkisizliğim uyudu ğumu düşündürmüş olmalıydı ki kendi kendine mırıldandi.
"Kalbini alacağım ama senin kastettiğin gibi değil."öluyorum anlasan
Sabah uuyandığımda taehyung un ağılığını ve sıcaklığını üzerimde hissedemeyince gözlerimi açıp yatağa baktım, o da bebek de yok. tu. Yataktan panikle fırladım ve koşar adımlarla odadan çıkıp alt kata, salona indim. Gördüğüm manzara dudaklarıma bir gülümse- me yerleştirdi. Bebek yerde, yastıkların üzerinde yatmış, elindeki oyuncakla oynuyordu. Taehyung sa koltuğa oturmuş, gazete okuyor- du. Bakışlarını gazeteden kaldırıp bana çevirdiğinde gülümsememi hemen sakladım.
"Ne oldu, bebeği öldürdüm diye mi korktun?" dedi. Cevap vermeden bebeği kucağıma aldım. "Bebeğe de mi mor giydirdin?"
"Evet. Sana benzediğini söylemiştin. O halde aynı rengi giye- cek. Bugün alışverişe çıkacağız, çünkü çantasındaki her şeyi çöpe attırdım."
Bu minik melek için her yere giderdim. "Tamam," dedim. "Once karnını doyurayım." Kısa süre sonra hazır bir şekilde arabada yerimizi almıştık, bu şirin şey için bir şeyler yapıyor olmak çok hoşuma gidiyordu. Be- bek, kucağımda sessizce yatmış, etrafı inceliyordu. " Taehyung, bu be-
bek neden hiç ağlamıyor?"
"Bunu bana mi soruyorsun?"
"Haklisin ama hiç ağlamıyor" "Merak etme, sabah beni uyandıran şey kucağındaki canava
rin ağlamasıydı."
Komikh ama bunu duymak içimi rahatlatmişti Alışveriş mer kezine gidene kadar bir daha ne ben konuştum ne de bebekten bir ses çıktı Bizim araba yolculuklarimiz nedense her zaman sessiz gecvordu Alışveriş merkezine geldiğimizde, bebek eşyaları satan bir mağazaya girdik taehyung yanımıza gelen görevliye, "Bu bebeğin uc vaşına kadar neye ihtiyacı olacaksa hepsini istiyorum," dedi.
Bir saat sonra mağazadan çıkmış, eve dönmek için arabaya binmiştik taehyung un sayesinde, mağazada mor olan ne kadar şey varsa hepsini almıştık. Eve gelince paketleri arabada bi- rakıp içeri girdik. Doğruca mutfağa geçtim, çünkü bebeğin karni acıkmıştı. Taehyung de hemen arkamdaydı. Bebeği onun kucağına verip mamayı ve biberonu aldım. O anda aklıma gelen şeyle taehyung a baktım, bunun daha önce aklıma gelmemiş olmasına inanamıyor- dum. Bebeğin dosyasına baktığımda da hiç dikkat etmemiştim. " Taehyung ." dedim. "Bebeğin adı ne?"
" Jungkook," dedi.
"Bana benzettiğin için adını jungkook koyamazsın. Gerçek adını so-
ruyorum." "Gerçek adı jungkook. Kaybolmuş ikizin olabilir, biliyorsun, bazen sende çocuk gibi davranıyorsun."
"Çok komik," diyerek suratımı astım ve bebek jungkook u kucağın-
dan aldım. Odama çıkarken bebeğin adının jungkook olduğuna hâlâ
inanamıyordum ama taehyung yalan söylediyse bile doğruyu öğren- memin imkânı yoktu. Minik jungkook u yatağa bıraktığımda saate bak- mak aklıma geldi, ne ara on olmuştu? Günün nasıl geçtiğini an- lamamıştım. Pijamalarımı giyip yatağa, bebeğin yanına uzandim. Çok geçmeden odanın kapısı açıldı ve taehyung altında gri eşofman altı, üzerinde siyah bir tişörtle içeri girdi. "Yine mi?" dedim bıkkın bir halde.
Elbette cevap vermedi, dün gece yaptığı gibi üzerime uzandı, bacağını bacaklarımın arasına yerleştirip ellerimi başımın iki yanı- na hapsetti. Bu gece ona karşı koyacak, onunla didişecek derma- nim yoktu. Aklim minik jungkook daydı. Yarın onu yetimhaneye teslim edecektik. Orada neler yaşayacağını, nasıl hissedeceğini çok iyi bi- liyordum ve bunları bilmek canımı yakıyordu. Benim gibi bir hayatı olmamasını dileyerek gözlerimi kapattım.
İki gündür aklım her an küçük jungkook daydı. En son onu kucağım- dan alırlarken ağlıyordu, kim bilir ne zaman susmuştu ve kim bilir ne zaman o melek gibi görünmesine yol açan uykusuna dalabil- mişti. Kendimie savaş verip jungkook u görmeye gitmesem de, biliyor- dum ki başına gelecek en küçük bir olayda taehyung a haber verile- cekti. Jungkook u yurda teslim ettikten sonra taehyung dab zorla söz alıp, jungkook on sekiz yaşına gelene kadar tüm masraflarını üstlenmesini istemiştim. Normal şartlarda taehyung dan kendim için asla bir şey istemezdim ama konu küçük jungkook daydı, onun da benim gibi bir yurt hayatı olsun istemiyordum. Başta mızıkçılık yapsa da israrlarıma dayanamayıp kabul etmişti.
Taehyung un iki gecede üzerimde bıraktığı etkinin izleri devam ediyordu, derin uykuya dalamıyordum. Erkeksi kokusunu, sıcak te- nini, üzerimde hissettiğim ağırlığını arar olmuştum. Zor da olsa ya- takla vedalaştıktan sonra banyoya geçip kısa bir duş aldım ve has taneye gitmek için hazırlandım. Dar bir kot kapri ve lila bir tişört giymiştim. Neredeyse üç haftadır aynı renkte çeşit çeşit kıyafetler giyiyordum. Bu renkten sıkıldım mı bilmiyordum ama geçen gece bana verdiği on bin lirayla istediğim renklerde kıyafet- alabilirdim.
.
.
.
.yb akşama