"Eve gelmiş olsaydın böyle görünmezdim," diye mırıldandı, muhtemelen söylediğini duymadığımı düşünüyordu. "Bu akşam iş Çıkışı direkt eve geliyorsun, yoksa o evi basar, sürükleye- rek dışarı çıkarırım seni ," dedi.
Bütün cesaretimi toplayıp, "Bu akşam da gelmeyeceğim," de
dim. " Jimin yarın gidecek, bir gece daha evde kalacağım." "Gece yatarken kapını kilitleyeceksin, sana sarılmasına veya öpmesine izin vermeyeceksin. Eğer akşam bir yere gidecek olursa- nız da bana haber vereceksin."
Ne sacmalıyo bu gerizekalı. İtiraz edecek olursam sorun çıkaracağını artık biliyordum. Bu
yüzden de başımı sallayarak onayladım. Yine de akşam gece kulü-
büne gideceğimizi ona söylemeyecektim.
Hastanenin önüne geldiğimizde arabadan inerken, "Teşek- kür ederim," dedim. Hastaneye doğru yürürken arkama dönüp hiç bakmamıştım, kapıdan geçip, taehyung un beni göremeyeceği bir noktaya ulaştığımda kafamı çevirdim ve göz ucuyla baktım. Hâlâ oradaydı ve içeri girdiğimden emin olduktan sonra arabayı çalıştı-
rip gözden kayboldu.
Soyunma odasına girdiğimi gören seokjin , "Artık tatil istiyorum, o changbin denen herifin yüzünü görmek istemiyorum," diye söylen-
di.
"Az kaldı, kurtulacağız."
"Senin kurtulman gereken sinir bir hocan yok, jungkook." Gülümsedim, benim hocamın nasıl biri olduğundan haberi
yoktu tabii. "Biliyor musun, dün jimin geldi."
"Gerçekten mi? Neden haber vermediniz?" Haklıydı ama dün yaşananlar yüzünden seokjin tamamen ak- limdan çıkmıştı. "Dün hastaneden çıktığımda bir anda karşıma çı- kıp sürpriz yaph. Ben de bütün akşam şokun etkisindeydim, sana haber vermek aklıma gelmedi, özür dilerim," dedim.
"Neyse, iyi mi bari? Şu an nerede?" "Evet, iyi. Şimdi evinde uyuyor, akşama da gece kulübüne gid
yoruz. Sen de geliyorsun tabii." seokjin başını sallayarak onaylarken yüzünde güller açıyords "Üçlü takılmayı özledim, tabii ki geleceğim."
Üzerimi değiştirip J-Hope Bey'in odasına doğru yürümeye başladığımda bugünün fazla yorucu geçmemesi için dua ediyor dum. Bugün yorulmak istemiyordum, çünkü akşama enerjimir. olması lazımdı, emindim ki jimin kulüpte canımı çıkarana kadar benimle dans edip geceyi öyle sonlandıracaktı. Hastanede zaman hızla akıp geçerken saat sonunda beş olmuştu. Her gün lüks ara balarla alınmaya sanırım alışmıştım, çünkü durağa yürümek hiç de keyif vermiyordu.
Eve girdiğimde jimin bacaklarını uzatmış, kucağında bir tabak dolusu patlamış mısırla televizyon izliyordu. "Hoş geldin, pamu- ğum," dedi gülümseyerek. Sonra misir tabağını bana uzattı. "İster misin?"
Yanına oturdum. "Hayır, istemem," dedim. Kafamı koltuğa yaslayıp rahat biz pozisyon aradım. "Gerçekten merak ediyorum, bana pamuğum demekten ne zaman vazgeçeceksin?"
Ağzına attığı bir avuç dolusu patlamış mısırı çiğnerken kalu nu omzuma atıp beni kendine doğru çekti. "Bu beyaz tenin esmer olana ve tavşan gibi yumuşak pamuk gibi olmayı bırakana kadar senin adın pamuk."
Gözlerimi devirdim, bu söylediğinin mümkün olmadığını bili
yordum. KKendimi Jimin'in kolunun altından çekip, sarı saçlarını
elime doladım. "O zaman sen de hhepsarı kafa olarak kalacak-
sin," dedim kıkırdayarak. Birbirimize sataşmalarımızı özlemiştim.
Arkadaşımı şöyle bir süzdüm, 174 boylu, mavi gözleri, sarı saçla
rıyla cok yakışıklıydı. "Hadi, kalkalım," dedim. "Ben hazırla-
nirken sen de yiyecek bir şeyler hazırla."
Ben odama doğru yürümeye başladığımda o da yerinden kalk- t. "Tamamdır, sen keyfine bak."
Odama girip, neredeyse yıkılmak üzere olan gardırobumu aç- tim. Giyeceğim kıyafetleri hazırlayıp kendimi banyoya attım. Kısa bir duşun ardından giyinip aynanın karşısına geçtim. Üzerimdeki bembeyaz takım elbise içine icimi gösteren iç derken kaslarımj bekli eden bir fileli tişört giydin . Son doğum günümde jimin hediye etmişti. bu
gece tüm dikkatleri üzerime çekecektim. Mutfağa girdiğimde jimin , "Ooo, pamuğum, yine yakıyorsun,"
dedi.
Onun aldığı takımı giymem hoşuna gitmişti. Aslında bu takımı çok da sevdiğim söylenemezdi. Sevmeme nedenim çirkin bul- mam değildi, aksine çok güzel ve pahalı bir elbiseydi ama benim tarzım değildi. İnsanların dikkatini çekecek şeyleri sevmezdim ve beyaz çok dikkat çekiyor . Bu gece giymiştim, çünkü jimin İ mutlu etmek istiyordum jikook damarım hopladı. "Teşek kürler," dedim gülümseyerek. Sonra bir şeyler atıştırıp, saçımı ve makyajımı yapmak için masadan kalktım. Birkaç adım atmıştım ki jiminin sesiyle yerimde kalakaldım.
"Pamuğum, senin ensendeki dövme mi?"
Elim istemsizce başıma gitti, ensem açıktaydı. Acele etmeden yüzümü jimin e döndüm. "Evet. Güzel olmamış mı?"
Yavaş adımlarla bana yaklaştı ve omuzlarımdan tutup sırtımın
ona dönmesini sağladı. "Gerçekten de güzel olmuş. (Bts simgesi) şek-
linde yaptırmak nereden aklına geldi?" mochiler bu arada Jungkook'un sacı uzun Calvin Klein jungkooku dusunebilirsibiz ben düşündüm oldum siz düşünmeyin Dövmeyi incelemesi bittiğinde tekrar ona döndüm. Yüzünden anladığım kadarıyla çok beğenmişe benziyordu. Acaba bu dövme- nin aynısından bir tane de en mahrem yerimde olduğunu söyle- sem nasıl tepki verirdi? "Dövmecideki katalogda gördüm."
"Hayırlı olsun," dedi ama gülümsemesi bir anda soldu, kaşları çatıldı. Bakışlarının nerede olduğunu fark edince nedenini anla- mak da zor olmadı. Boynumdaki morluğu tamamen unutmuştum ve o da yeni görüyor olmalıydı. "Jungkook, bunu kim yaptı sana?"
"Şey... bilmiyorum galına alerji oldum ara sıra oluyo ," dedim. İyice yalancı olmuştum, bugün çarpılmazsam bir daha çarpılmazdım sa- nırım.
"Dikkatli ol," dedi. "Yerinden dolayı çok yanlış bir izlenim ve- riyor."
İki saatin sonunda, daha önce hiç gelmediğimiz bir kulüpte oturuyorduk. Müziğin ritmiyle kendilerinden geçen insanlar haya- tin kötü yanlarını unutmuşa benziyordu.
"Bir arada olmayı gerçekten de özlemişim," dedi seokjin içki- sinden bir yudum alırken. Sonra jimin e bir kez daha sarılıp öptü.
Jimin bıkmış yüz ifadesiyle geri çekilip yanağını sildi. "Artık ye- ter ama seokjin , anladım, çok özlemişsin ama her dakika yanağıma tükürüklerini bırakmak zorunda değilsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME⟭⟬
Fanfictionᴋᴇşᴋᴇ ʙᴇɴɪ ɪʟᴋ ᴊᴇᴏɴ ᴏʟᴅᴜɢ̆ᴜᴍᴜ ᴏ̈ɢ̆ʀᴇɴᴅɪɢ̆ɪɴ ᴢᴀᴍᴀɴ ᴏ̈ʟᴅᴜ̈ʀsᴇʏᴅɪɴ