Nasıl gidiyorduk, neden gidiyorduk, benim pasaportum mu vardı? Kafamda deli sorular, "Ne yapacağız orada?" dedim şaşkın. likla. namjoon verdiğim tepkiye güldü. "Şeytan şehrinde ne yapılırsa
onu, yani günah işlemeye gidiyoruz."
Söylediği sözcükler beni korkuturken arkama yaslanıp düşün
meye başladım. Gözlerim boşluğa dalmişti. Las Vegas herkesin bil-
diği gibi, kumarhaneleriyle meşhur, kötülüklerin döndüğü şehirdi.
Şimdi ben de taehyung un yanında sürüklenip, Las Vegas'ta işleyeceği günahları izleyecektim. Demek ondan dolayı korumalarını bizden önce göndermişti. Kim bilir aklında ne gibi planlar vardı. İçimdeki jungkook karanlığından çıkıp kafasını bana çevirirken, "Ah be jungkook, ne yapacağız biz?" diye
sorup kendini düşünmeye başladı. Uçak daha kalkmamışken taehyung a dönüp bir umutla sordum. " Taehyung, ben gelmesem olmaz mı?" Ne olurdu yani beni bir kere yanından ayırsaydı? Sözleşme bitti mi zaten ayrılacaktık.
Aslında korkmuyordum, taehyung yanımda olduğu müddetçe bana bir şey olmazdı ama hiç bilmediğim ve adıyla dahi insanı korkutan şehre gitmek hiç çekici gelmemişti.
"Yolumuz uzun, bir an önce uykuya dalmaya çalış." Kendi bilgilerimi süzgecimden geçirip, okuduğum kitaplardan habırladığım kadarıyla Kore ile Vegas arası baya vardı. Bu zaman diliminin tamamını uyuyarak geçirebilirsem kendimi şanslı sayacağım kesindi.
Uçak pistte yavaşça ileri doğru gidip havalandiginda heyecanım da aynı şekilde kanatlanmıştı. Ellerimi bacaklarımin arasına koyup, içimden 'korkulacak bir şey yok' derken, taehyung ve namjoon un sakin sakin oturduklarını gördüm. Derin nefesler alıp usulca dışarı verirken ellerimi bacaklarımın arasından çıkarıp göğ sümde bağladım. Sakin olabilirdim.
Artık uçak bulutların üzerinde süzülüyordu, beynim ve düşüncelerim de ona bulutların üzerinde eşlik ediyordu. İçim rahatlamiş, beynim boşalmış sanki.
Saatlerdir hiç konuşmadan yanimda oturan taehyung evden getirdiği birkaç dosyayla ilgileniyordu. Saat bayağı geçmiş olacaktı ki gözlerim kapanmaya başlamıştı ama bu koltukta rahat edemiyorken, nasıl uyuyup on beş saati geçirecektim? Bir süre daha kollarım göğsümde bağlı şekilde oturdum, en sonunda uykuya teslim olmak için başımı yana kaydırdım.
Nereye ulaşacağın tahmin edemediğim kafam taehyung un omzuna hafifçe çarpıp durdu. Onun hareketsiz kaldığını hissedince kendimi uykuya bıraktım.
Ne kadar süredir uyuduğumu bilmiyordum ama gözlerimi arakadığımda ilk hissettiğim saçlarımda dolaşan parmaklardı. Bulanık gören gözlerimi kırpıştırıp görüşüme netlik kazandırırken, başımın bir çift dizin üzerinde olduğunu fark ettim, bacaklarım da uyuma- dan önce oturduğum koltuktaydı.
Üzerimde de yumuşak bir örtü vardi. Muhtemelen uyuduktan sonra beni yatırıp, uyanmamam için, elde olanlarla rahat bir pozisyon yaratmıştı. Garip olan şeyse evde olduğu gibi saçlarımla oynayıp, uykumun daha da derin olmasına çalışmasıydı.
Doğrulup hafifçe gerinerek, "Ne zaman ineceğiz?" diye sor-
dum. Taehyung un kusursuz yüzüne şöyle bir baktım, hiç uyumadığı belliydi, gözleri kızarmıştı. "Birazdan ineriz, kemerini bağla." Uyandığım gibi sağlama alınıyordum. Sesi de biraz gergindi.
Hemen karşımızdaki koltuğa uzanmış olan namjoon halinden mem-
nun şekilde uyuyordu. Keşke taehyung de biraz uyusaydı. Kemerimi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME⟭⟬
Fiksi Penggemarᴋᴇşᴋᴇ ʙᴇɴɪ ɪʟᴋ ᴊᴇᴏɴ ᴏʟᴅᴜɢ̆ᴜᴍᴜ ᴏ̈ɢ̆ʀᴇɴᴅɪɢ̆ɪɴ ᴢᴀᴍᴀɴ ᴏ̈ʟᴅᴜ̈ʀsᴇʏᴅɪɴ