düşüncesi gözlerimi doldurmaya başlamıştı. Kariştirdiği dolabin. dan kafasını kaldırıp sinirle baktı. "Sana banyoya geç dedim!" diye bağırdı.
Sesinin yüksek çıkmasından korkup hızla banyoya girdim. Banyonun da odasından farkı yoktu. Yerler siyah mermerie kaplanmış, duvarlara da siyah-gri fayanslar döşenmişti. Banyonun köşesinde ise çok büyük, beyaz bir jakuzi duruyordu. Banyoda beyaz olup parlayan tek şey oydu.
"Gel benimle." Banyoda inceleme yaparken taehyung un sinirli sesiyle kendime
geldim. Kolumdan tutulup uzun banyonun en ucundaki jakuziye
doğru götürülürken, ne olacağını hâlâ kestirememiştim.
"Taehyung, ne oluyor?"
Kolumu bıraktığında gözlerim giydiği eşofman altına takıldı. Üzerine zaten hiçbir şey glymemişti. "O pis hayvanları saçıma nasıl soktuysan öyle de çıkaracaksın."
Jakuziye doğru uzanıp sıcak suyu açtığında ciddi gözüküyordu.
Ne yani, onun saçlarını mı yıkayacaktım? "Banyo yap, aksin gitsin
işte," dedim.
Karıncalanın saçtan çıkmasının girmesi kadar kolay olmadığını
duymuştum. Ama şu durumda bunu taehyung a söyleyemezdim.
"Saçlarımı, kafamda bir tane bile karınca kalmayacak şekilde
yıkayıp temizliyorsun!" Son emrini de verip suyun ısısını ayarlarken, sırtındaki yara izleri yine gözüme takıldı. Kendimi toparlayıp, yara izlerinin nasıl oluştuğunu düşünmeyeceğim, derken gözlerimi taehyung dan kaçır dim.
"Dizlerinin üzerinde yere otur ve kafanı küvetin içine uzat," dedim. Yapacağım işten kaçışım olmadığını anlamıştım, bir an önce bitmesi için de başlamam gerekiyordu.
Taehyung söylediklerimi yapıp kafasını küvetin içine doğru uzattı.
Başı karıncalardan kaşınıyor olacaktı ki kısa bir an kaşınıp ellerini
indirdi. "Çabuk ol, işe gideceğim," dedi.
Hälä sinirli çıkan sesine aldırmadan, banyonun içinde bulunan raflardan bir tane şampuan aldım. Raflarda, kore de bulunma- dığından emin olduğum şampuanlar, duş jelleri, bakım ürünleri diziliydi ve hepsinin birbirinden pahalı olduğu belliydi. "Tamam, başlıyorum."
Küçük çocuk gibi her an mizmizlik yapması beni de sinirlendiri jordu. Elimdeki şampuandan kafasına azıcık döküp suyla slattım. Saçlarını köpürtmeye başladığımda her yer bir anda taehyung (cennet) kokma ya başladı. Güzel ve baştan çıkarıcı kokusu burnumdan içeri nüfuz ederken nefesimi dışarı vermek istemedim. Kendimi toplayıp is me odaklandığımda ilk kez taehyung un sessiz sessiz beni beklediğini, azarlamadığını veya bağırmadığını fark ettim. Sanki uslu bir çocuk gibi, annesinin başını yıkamasını bekliyordu.
Saçını durulayıp tekrar şampuanladığımda, bana yaptıklarını öddetmek adına tırnaklarımla saç derisini kazımaya başladım. Caninin yanması biraz umurumdayken biraz da değildi. Ailemi benden saklamasına ve şu an hâlâ üzerimde olan ıslak kıyafetlere saya- bilirdi. Bakmak istemesem de gözlerim sırtına kayarken kendimi tutamadım. " Taehyung?"
"Söyle."
Sesi, sinirli tınısını hâlâ kaybetmemişti. Biraz çekinerek konuş tuğumda acaba sussam mı, diye içimde geçirdim ama yine de sor- dum. "Sırtındaki izler yetimhaneden kalma mı?"
Arabadaki konuşmamızda bana, 'yediğim dayakları unutamam' demişti ama kimden şiddet gördüğünü söylememişti.
"Evet."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME⟭⟬
Fanfictionᴋᴇşᴋᴇ ʙᴇɴɪ ɪʟᴋ ᴊᴇᴏɴ ᴏʟᴅᴜɢ̆ᴜᴍᴜ ᴏ̈ɢ̆ʀᴇɴᴅɪɢ̆ɪɴ ᴢᴀᴍᴀɴ ᴏ̈ʟᴅᴜ̈ʀsᴇʏᴅɪɴ