Jessi Hanım mutfakta koşuşturuyordu. "Günaydın. Bu ne te- laş, jessi Hanım?" "Size de günaydın, jungkook bey. Taehyung Bey sizi kahvaltı için
bahçede bekliyor."
Elindeki kahvaltılıkları tepsiye yerleştirirken yüzünü bana dö- nüp sıcak bir gülümseme eklemeyi unutmamıştı. Elimdeki paket- leri masanın üzerindeki şık kâseye boşalttım. Mutfaktan çıkmadan önce jessi Hanım'a yardıma ihtiyacı olup olmadığını sordum Yardımımı nazikçe reddettiğinde arka bahçeye çıkmak için salona doğru yürümeye başladım. Birden tüylerim diken diken oldu, bu bahçeye çıktığım gün mavi gözlü çocuk ölmüştü ve ben şiddetli bir astım krizi geçirmiştim. Derin bir nefes alarak düşüncelerimi dağıttım.
Taehyung masanın başında oturmuş, gazetesini okuyordu. Geldi- ğimi fark etmemişti. Karşısına otururken, "Günaydın," dedim. Gazetesinden gözlerini bir anlığına kaldırdı. "Günaydın."
Her zamanki gibi duygusuz bir sesle kısa bir cevap vermişti. "Ne okuyorsun?" diye sordum. Konuşmayı sevmeyen jungkook, onun- la konuşmaya çalışıyordu. Jimin bu halimi görseydi büyük ihtimalle hasta olduğumu falan düşünürdü.
"Ne okuduğumu söylesem muhtemelen anlamayacaksın, jimin ."
Söyledikleriyle aşağıladığı yetmezmiş gibi bakışlarıyla da aşa- ğılamıştı. Spor sayfasını okuduğunu görebiliyordum. Yetimhanede , jiminle birlikte maç yapardık Aksine benimle maç yapmak için fırsat kollardı. Taehyung un aşağılayıcı bakışları yüzümde dolaşırken, "Her- hangi bir yorumda bulunursan rahatlıkla anlarım. Ayrıca iyi bir fut bol oyuncusuyumdur," dedim.
Biçimli, kusursuz kaşları hayret ve şaşkınlıkla havaya kalkmıştı. "Ne yani, iyi futbol oynadığını mı iddia ediyorsun?"
"Bu, bir iddia değildi," derken elimdeki çatalla masanın orta- sında duran salatalıklara uzanmaya çalışıyordum. Bir türlü yetişe- meyince taehyung elindeki gazeteyi masanın kenarına koyup tabağı bana doğru itti.
"Hiçkimse benim kadar güzel futbol oynayamaz," dedi sin ve net konuşmuştu. Eline aldığı çatalıyla tabağındaki pey ağzına atıp iki kez bile çiğnemeden yuttu. Ayı gibi yediğini her s ferinde kanıtlıyordu.
"Bu kadar emin olma."
"Peki, o zaman akşama hazırlan, ikimiz maç yapacağız"
Bakışlarım anında tabağımdan ayrılıp taehyung a kaymışt. BBn taehyung la maç yapacaktım. Bu adam benim en az iki katımdı, hız olarak ne de güç olarak onunla kendimi aynı kefeye koyabilir dim. "Tamam, ama bir şartım var," dedim. Bu adam bana bakarke mantıklı düşünme yetimi kaybediyordum anlaşılan. Nasıl olur onunla maç yapmayı kabul ederdim?
Anında kaşları çatılmıştı. kim taehyung un kendi isteği dışında gelişen olayları sevmediği ortadaydı. "Neymiş şartin?"
"Eğer ben kazanırsam istediğim herhangi bir şeyi yerine ge tireceksin."
Sinirini belli edercesine çatalının ucuyla masaya vurmaya bas lamıştı. Gözlerinde meydan okuyan bakışlarla kısa bir süre bakt tan sonra, "Tamam kabul, zaten yenileceksin," dedi.
Kazanacağı kesindi ama pes etmeyecektim. "Sen kazanırsan bir sey istemeyecek misin?" diye sordum. Bu soruyu sorarak ondan korkmadığımı göstermektim, umarım sorduğuma pis man etmezdi beni.
Sorumu cevaplamadan önce tabağındaki kahvaltılıklardan son bir çatal alıp ayağa kalktı, bana doğru yürümeye başladığınca korkudan ağzımdaki lokmayı çiğnemeyi unutmuştum. Yanımda geçerken yavaşça duraksayıp alaylı bir yüz ifadesi takındı. "Kazana cağım için isteklerim ağır olacak. Kendini hazırlasan iyi olur"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME⟭⟬
Fanfictionᴋᴇşᴋᴇ ʙᴇɴɪ ɪʟᴋ ᴊᴇᴏɴ ᴏʟᴅᴜɢ̆ᴜᴍᴜ ᴏ̈ɢ̆ʀᴇɴᴅɪɢ̆ɪɴ ᴢᴀᴍᴀɴ ᴏ̈ʟᴅᴜ̈ʀsᴇʏᴅɪɴ